Göç ettim sürgün yediğim kuraklıklardan,bir damla suya hasret kalışlarımdan..Kuraklıklardan çıkıp da masmavi yemyeşil yerlere gidip yağmur kokusunu cektim icimin en içlerine. Rahatlamadim,rahatlayamadım;yandı yüreklerim kucaklayamadım yağmur tanelerini.
Ağladım,ağladıkca yıldırımlar düştü başka şehirlere..içimdeki sessiz çığlıkları duyamayan etrafımdaki onca çok iyi duyan kalabalık,bakışlarımdan beni anlayıp gelip saran birkac sağır..Göründüğü gibi degil her şey derken her gelenin kırıp dökmesi..koskoca çınar ağacı gibi hissederken ince bir fidandan farksiz kalmışlıklarım..
Attıkca attım taşlari denizin en uzaklarına.taşlaşmış sevgilerimi hislerimi de kattım..herbirini attığımda birer kat daha fazlalastı buruk bakışlarım.döktüğüm gözyaşlarıyla büyüyen saksılardaki begonyalar..Ah ne de güzel kokar oldu o fesleğenler.
Kalkıp kacmak istedikce dalgalar alip gotürdü herseyin en basina..rüyalarımdan uyandırdı acımasız gemi sirenleri..
Yanlısti evet yanlış..sapsarı bozkırdan,masmavi denizlere gidersen kalırsın dalgaların altında.keske bu kadar kolay olabilse hayat.her sey renklere bağlı olsa mesela.bozkırların rengi mavi olsa neye yarar su olmadıktan sonra..gökyüzünde sapsarı bir güneş olsa neye yarar için kapkara olduktan sonra...
