1. Bölüm

3.3K 68 34
                                    

        Bu hikayedeki kişi ve kurumlar gerçekten esinlenerek yazılmıştır ve tamamen bir hayran kurgusudur. Güneşi Beklerken dizisinin iki oyuncusu Yağmur Tanrısevsin ve Ozan Osmanpaşaoğlu'nun hayatının sosyal medyaya yansıyan yüzüne paralel gelişecek olayların iç yüzü tamamen benim kurgumdur. Herhangi bir gerçeklik bulunmamaktadır. Ve işte kısa hikayemizin ilk partı... İyi okumalar...

                        Öyle çok fazla duygusal bir insan değilimdir ben. Hiçbir zaman olmadım. Hayatın eğlenceli güzel yanlarını gördüm, mutlu olmaya baktım. Hayat karşıma çok güzel şeyler çıkardı çoğu zaman. Okuldaki arkadaş ortamıma, İstanbul’u gerçekten evim yapacak başka güzel bir ortam, evi ev yapan aile eklendi. Güneşi Beklerken’de rol almaya başladığım ilk günden beri dizideki herkesle çok iyi anlaşıyorum ve burada olmak beni mutlu ediyor.

                Mesela, Hande’yle çok iyi anlaşıyorum. İki kardeşi oynuyoruz ve tamam, dünyanın en iyi anlaşan kardeşleri değiller ancak bu tamamen profesyonellik ve Hande benim buradaki en yakın arkadaşlarımdan birisi. Yıllardır bu işe emek verdiği için ona saygı da duyuyorum. Ama işler o kadarla bitmiyor işte.

                Dizinin çok da sevilen bir karakterini canlandırmıyorum. Tamam, bundan önceki karakterimi de çok sevmiyorlardı. Baş edebilirdim, her zaman ettim. Onların doğruyla yanlışı, gerçekle sanalı ayırt edemediğini biliyordum. Yani, asla böyle olmadım ama… Evet, şikayet ediyorum çünkü yoruldum.

                Kerem… Nefes alamamamın sebebi olan başlıca adam diyebiliriz.

                Amerika’dan buraya gelmişti ve ilk tanıştığımızda ondan etkilenmiştim. Eğlenceli bir insandı mesela. Ve bana güzel bakıyordu. Geçirdiğimiz vakitler de güzeldi. O buraya, Türkiye’ye alışıyordu ve bunun ne kadar zor olduğunu anlayabiliyordum çünkü ben sadece Mersin’den İstanbul’a gelmiştim ve adaptasyon sürecim hayli uzundu. Kerem’in buraya alışması çok daha uzun zaman alacaktı, kesindi. Türkçeyle ilgili bile bazı sorunları vardı mesela, söylediğim şeylerin çok azı da olsa anlamadığı kısımlar oluyordu. Bu biraz da benim kelime oyunlarımdan kaynaklanıyordu tabi, ama anlaşamıyordu. Anlaşamayınca da, gülüyorduk.

                Nasıl oldu, ne zaman oldu tam anlamadım ama o tatlı anlaşma çabalarımız bir anda bizi arkadaştan farklı bir şey yaptı. Hayatımda sahip olabileceğim en iyi sevgililerden biriydi Kerem. Gözlerime çok güzel bakıyordu mesela, sürekli elimi tutmak istiyordu, her anımı doldurup yanımda olmaya çalışıyordu. Oluyordu, da…

                …

                “Stres atıyorsun yani.” Dedim göz ucuyla kum torbasına bakarken.

                “Evet.” Dedi Kerem umursamaz bir tavırla.

                “E o zaman ben de bir deneyeyim.” Dedim ve elimi kum torbasına komik bir şekilde geçirdim. Çok da olmasa acımıştı ve bu yüzümü buruşturmama yardımcı oldu. “Ov… Bu niye bu kadar sert ya?”

                Kerem yüzünde hafif bir gülümsemeyle elimi tuttu. “İyi misin? Acıyor mu?”

                “I-ı.” Dedim. Ardından elimi tutup hafifçe büktü. “Im…”ladım, acımıştı cidden.

                “Gel.” Derken bana sandalyeyi çekti ben elimi havada sallarken. “Otur.” Diyerek oturmamı sağladı sonra. “Başka bir yerini kıracaksın.” Dedi yüzüme bakmadan. Ben de ona gülümseyerek ve aşkla bakıyordum. “Şey, buz getirip geliyorum.” Diyerek, benim sevgi fışkıran bakışlarım arasında merdivenlerden yukarı fırladı.

Neyin Ne Olduğunu Bilmiyorum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin