- I -

8 1 0
                                    

Yağmur, yeryüzündeki her bir kötülüğü sonsuza dek silmek istercesine yağıyordu. Ben de tüm bu işleme canlı tanık olabilmek için gözlerimi ayırmadan dışarıyı izliyordum. Cama vuran yağmur damlalarının sesi nasıl oluyorsa karşısında dikildiğim patronumun sesinden daha baskın çıkıyordu.

"Ada Hanım, ne yazık ki bu haberi verdiğim için üzgünüm. Sizinle çalışmaktan oldukça memnunduk ama beklenmeyen bir durum oluştu."

Yağmur damlaları cama yapışıp kalmak yerine bulundukları konumdan kayarak aşağıya süzülmeye devam ediyordu. Arkalarında bıraktıkları ıslak izler her ne kadar izlenmeye değer olsa da bu odada cezbettikleri tek kişi bendim. Zira patronum bu görsel şölenden ufacık bile etkilenmişe benzemiyordu.

"Bizi her zaman yeni işiniz için referans gösterebilirsiniz. Memnuniyetle destek olacağımızı söylemek istiyorum."

Yüzümde beliren ifade sandığımdan daha acınası görünüyor olmalı ki patronumun gözlerine garip bir anlayış yerleşmesine neden oldu. Bu sırada odayı önce ışığıyla sonra da sesiyle dolduran şimşek, kendime gelmemi sağladı ve bu zırvalığı daha fazla dinlemek istemediğime karar verdim.

"Teşekkürler mi demeliyim?"

Yaşanan durumu özetlemem gerekirse biraz önce işten ayrılmam istenmişti. Sıradan bir iş gününde öylece bilgisayar ekranımda düzenlemeler yaparken patronumun odasına çağrılmış ve ardından da kovulmuştum. Basit tercümesi buydu. Bu durumu hafifletecek başka bir cümleye ihtiyacım yoktu. Bu yüzden sorduğum sorunun cevabını dahi beklemeden -ki kesinlikle kovdukları için teşekkür falan edecek değildim- arkamı dönüp odayı terk ettim.

Artık patronum değildi ve artık ona katlanmak, yalandan gülücükler atmak zorunda değildim. Kapıyı çarptığım dakikada odanın dışındaki her bir insanın dikkatini çekmeyi başarmıştım. Beni izleyen "eski" iş arkadaşlarımı umursamadan masama vardım ve dağınıklığa bir göz attım.

Tek sevindiğim kısım, toplanmamın uzun sürmeyeceğini anladığım kısımdı. Masamın üzerinde bulunan kitap yığınlarını, çizim ve eskizleri bir kenara iterek aralarında bulduğum telefonumu ve ailemin fotoğrafının bulunduğu sade çerçeveyi aldım. Eşyalarımı toplamak yaklaşık iki dakikamı almıştı. Ceketimi sandalyenin kolundan alarak sırtıma geçirdim ve bu esnada beni izleyen meraklı gözleri görmezden gelmeye çalıştım. Masanın bir köşesine öylece atılmış çantamı da koluma taktıktan sonra meraklı bakışları ardımda bırakarak ofisin kapısına doğru ilerledim. Ofisin kapısından çıkmadan duraklamama neden olan düşünceyle birlikte son kez masama göz attım. Aradığım şeyi masamın üzerinde görmek, tıpkı az önce izlediğim yağmur damlalarının huzurlu görüntüsü gibi beni memnun etti. Köşesi görünen kitabı, tüm o karışıklıktan kurtararak çantamın içine tıktım. Henüz satışa bile sunulmamış bu romanı orada bırakacağımı düşünüyor olamazlardı. Düzenlemelerden sonra ilk okuyan insanlar arasında olma ayrıcalığını, kovulsam bile kaçırmayacaktım. Hayatımın son on dakikasını saymazsak kovulmadan önce yardımcı editördüm. Sürekli editörlüğe yükselmek isteyen ve bu uğurda kendini paralayan bir çaylak olduğum kısmını atlarsak tabii ki bu, kulağa oldukça güzel gelmeliydi. Stajımı bu yayınevinde yapmış, yaz tatillerimi burada geçirmiştim.

Belki bu işi seviyordum belki de sadece kitapları sevdiğim içindi. Her iki şekilde de kazanan taraf bendim ve o da bugün son bulmuştu.

---

Yaşadığım binanın önüne geldiğimde yağmur dinmiş, bulutlar yükselmiş ve hava toprak kokusuyla dolmuştu. Yol boyunca yağmurun dinginlik veren sesini dinleyebildiğim için mutluydum. Eskiden lüks ama şu anda tarihî görünen binaya adımımı atarak dönen merdivenleri tırmanmaya başladım. Beş numaralı kapıya geldiğimde kısa bir duraksama yaşayarak kapıya doğru konuşmaya başladım.

Aynı Geceye Uyanmak 1. CiltHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin