Keyifli okumalar 👌🏻Yatağım,kendimi en rahat ve güvende hissettiğim yerdir ve uyumak kadar sevdiğim bir şey daha var ise;o da Azra ile beraber uyumak.
Azra benim sevgilim ve muhteşemdir ki bir hafta sonra karım olacak.Okulu bitiyor ve evleniyoruz.Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu mesleğine başlamasına sadece altı gün var.Küçüklüğünden beri hep yazılım mühendisi olmak istemişti ve bunu başarması onu ve sevenlerini...ee tabi en başta beni çok mutlu etmişti.Okulunu dereceyle bitiyor olması bu meslekte ne kadar iyi olacağının kanıtıydı.
Of!Kahretsin ki;yine alarm çalmaya başladı.Saat 21:00 olduğunda kulakları delen bir alarm sesi beni,ne kadar istemiyor da olsam uyandırırdı ve Azra'nın devam ettiğimden haberi olmadığı kafes dövüşüne giderdim.Bu her gece tekrarlanırdı.
Aslında önceden haberi vardı dövüştüğümden.Ailesinden ayrılıp beraber eve çıktığımızda ona bıraktığımı söylemiştim.Geceleri bir barda çalışıtığıma onu inandırdım.
Ha...tabi ki gelmek istedi ama onun gelmemesi gereken yerlerden olduğunu söyledim.
Her gün dövüşe gitmekten ben de sıkılmıştım.Hem Azra'nın da haberinin olması beni içten içe hep üzüyordu.Bir hafta önce patronuma bırakmak istediğimi söyledim.Bana son turnuvaya katılmamı ve bu turnuvanın sonunda bugüne kadar kazandığım paranın on mislini kazanacağımı söylediğinde gözlerim parlamıştı.
-O zaman olur.
Azra'nın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra hızla yataktan kalktım.Telefonumun ekran açma tuşuma basıp bir çağrı olup olmadığına baktım.Hemen üstüme siyah eşofman takımını giyindim ve yola koyuldum.Boyası dökülmekte olan sarı müstakil evimizin iki sokak aşağısında otobüs durağına indiğimde otobüsün gelmesine iki dakika vardı.Cebimden çıkardığım kaçak marka sigaranın içinden bir adet sigara aldım ve ucuz yeşil çakmağımla yaktım.Sigaram bitmeye yakın otobüs caddenin başında görünmüştü.Sigaramı yere atıp cebimden çıkardığım naneli sakızımı hemen çiğnemeye başladım.Bugün yarı final günüydü ve ortada büyük bir bahis dönüyordu.Yarı finalde oynanacak iki maçında favorileri belliydi.Biri bendim.Biri de Mert Kaşıkçı.Oldukça zenginler ve sırf finalde ki ölüm maçını bana karşı yapabilmek için bu turnuvadaydı.Aslında finale çıkacak kadar güçlü biri değildi...ama dedim ya çok zenginler diye,anlamışsınızdır.
Organizasyonun düzenlendiği yer eski bir kundura fabrikasıydı.Şehrin neredeyse dışında ve eski bir sanayideydi.Devletten kesinlikle tüm izinler alınmıştı ve hiçbir suç teşkil etmiyordu.İzinsiz olan tek şey final gecesiydi.Olduğumuz yer ile tamamen alakasız biryerde ve polis kontrolü olmadan yapılacaktı.Ve final gecesinin afişlerinde ki ölüm gecesi başlığının gerçek olduğunu bilen bir kaç dövüşçüden biriydim.
İçeriye girdiğimde her zaman ki atmosfer vardı.Seyircilere fazla görünmeden soyunma odasına gittiğimde patronumun suratında ki burukluk bişeylerin ters gittiğinin habercisiydi.Kafamla selam verdikten sonra kendi odama gireceğim sırada patron kolumdan tuttu ve bu da ikinci haberciydi.Birşey söylemeden yüzüne baktım ve gözlerimi büyüttüm.
-Benimle odama gel,seninle konuşmak isteyen biri var.
Ne kadar da sevmezdim böyle şeyleri.Sessizliğimi koruyarak yavaş adımlarla arkasından odasına doğru gittim.Kahverengi tahta kapıyı açtığında.Patronumun koltuğunda oturan siyah ve parlak blazer ceketli orta yaşlı adamla göz göze geldim.Karşımda kş Nedim Kaçıkçı'ydı.Mert'in abisi.Önce patronuma sonra ona baktım ve tam siyah,deri koltuğa oturacakken...''buyur,otur" dedi.Zaten yapacağım bir şeyi bir başkasının bana söylemesi beni o şeyi sinirli bir şekilde yapmamdan başka hiçbir şeye yaramıyordu.Oturduktan sonra gözlerimi üzerime diktim ve bundan rahatsız olmuş olacak ki;
-Lafı fazla uzatmıyacağım delikanlı.Beni tanıyorsun ve kim olduğumu iyi biliyorsun.Çok net konuşacağım,senin de anlayacağını umuyorum.Tek seferde.
Ve gerçekten bu konuşma tarzı beni çok sinirlendirmişti.Sinirimi saklamaya çalışırken kasılan dişlerim yanaklarımı oynatıyordu.Sadece dudağımı oynatarak hafif bir tebessüm ettim.Ve devam etti.
-Bugün ki maçı alacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.Ve senşn de bilmeni istediğimiz bir şey var,yarın ki final maçına çıkmayacaksın.Kardeş...
Sözlerini tamamlamadan ne diyeceğini anlamıştım ve kesip "hayır'' dedim.Patronum bana şaşkınlıkla bakarken Nedim Kaşıkçı'yı sinirlendirmiştim.O benim gibi sinirini saklama gereği duyan biri değildir ve cebinde ki parayla istediği herş şeyin olacağını düşünem beyinsizin biriydi ve sırf kardeşi de kendisi gibi biri olduğu için bu maçı sabırsızlıkla bekliyordum.Büyük bir sinirle ayağa kalkarken elini masaya vurmasıyla beraber masanın üstünde ki kum saati yere düşmüştü.
-Sen kim oluyorsun da bana hayır diyorsun!?Sorduğu soruyu çok sinirli bir şekilde sorması ona istediği cevabı vereceğim anlamına gelmiyordu,bunu birinin bu adama öğretmesi gerekiyordu.Tavrımı hiç bozmadan önüme düşen kum saatini alıp masanın üzerine koydum.Kendisinin aksine çok sakin bir tavırla ayağa kalkarken gözleri benim üzerimdeydi.Gözleri üzerimde olan sadece o değildi,aynı zamanda patronumda gözlerini benim üzerime dikmişti.Tamamen ayağa kalktım.
-"Baran" dedim."Baran Güven.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ILLEGAL
Action-İsteyerek olmadı,ben bunların hiç birini bilerek yapmadım. Özür diler miyim?