bölüm 1

123 11 25
                                    

Sam, bir gününü alan yolculuğunun sonunda Cas'in tarif ettiği yere gelebilmişti. Burası her zamanki gibi sessizdi. Fazla sessiz. O bu durumlara alışsa bile değer verdiği biri zarar gördüğü zaman bütün avcılık geçmişini unutup adeta bir acemi gibi davranabiliyordu. Elinde sımsıkı tuttuğu çantasıyla etrafa korkak bakışlar atmaya başladı. Ama burada hiçbir şey yoktu. En azından yerde cesetlerle veya yıkık duvarlarla karşılaşacağını sanıyordu fakat görünürde bunların bir tanesi bile yoktu. İyice gerilirken dikkatli adımlarla yürümeye devam etti. Gördüğü her yere bakmasına rağmen ne bir iz ne de Cas'i bulabilmişti. Son bir kez daha bakmaya devam ederken bulunduğu mekanın ilerisindeki bahçeye doğru yürümeye başladı. Daha bahçeye girmeden burnuna gelen ağır kan kokusu onu rahatsız etmişti. Bu koku sadece bir insandan gelemezdi. Sam'in tedirginliği vücudunu titretmeye başlamıştı bile. İleriye doğru yürümek istese bile yoğun koku buna engel oluyordu. Mide bulantısına dayanamarak yere eğildi. Çantasını tam önüne bırakarak bilindik eşyalarını eline aldı. Son olarak silahınıda beline sabitledikten sonra kalkmak için kendini zorladı. Ayağa kalkmayı başardığında bir eliyle burnunu kapatıp yürümeye devam etti.

İleride neredeyse bir ağacın yarısına gelecek boyutta siyah tüyün olduğunu gördü. Bu neydi? Adımlarını hızlandırıp oraya doğru gitmeye başladı. Tüylerin yanına geldiği zaman gördüğü manzara karşısında dayanamayarak rastgele bir yere midesindeki her şeyi boşaltmaya başladı. Bir yandan ise aldığı koku başının ağrımasına sebep olmuştu. Tekrar o tarafa döndüğünde Cas'in nasıl bu hale geldiğini düşünüyordu. Girdiği şokun etkisiyle Cas'e yavaş bir şekilde yaklaştı. Cas, yerde gözleri yarım açık ve çıplak bir şekildeydi. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı ve kirpikleri dökülmüştü. Gözlerindeki damarlar belirgin bir haldeydi. Yüzü ise.. Mavi damarları neredeyse patlayacakmış gibiydi. Etrafa yayılan bu yoğun kan kokusunun sebebi sırtıydı. Boydan boya kesikler ve yarıklar vardı. Aşırı derece kan kaybetmişti ve kaybetmeyede devam ediyordu. Çok fazla terlemişti. Sanki bir sağanak yağışın altında kalmıştı. Sam, titreyen elleriyle ona dokunup dokunmamak arasında kararsız kalmıştı. Ardından gözünden akan bir yaşla, "C-cas?" diyebildi. Onun nasıl bir acı çektiğini şu an yüzüne yansımıştı. İçine saplanan acıyla gözyaşları hızlanmaya başladı. Cas hiçbir tepki vermiyordu. Sam, ona iyice yaklaştı. "Cas... B-bunu kim ya-yaptı?" diye sordu. O an Cas'in ağlamak istediği için acıdan kıvrılışına şahit oldu. Tanrı aşkına kim bu kadar zalim olabilirdi!

Cas, çok kısık bir sesli konuştuğu zaman Sam hızla ona doğru eğildi.
"Cas, Cas benim,Sam. Buradayım sana yardım etmek için geldim." dedi hızlı bir şekilde. Ardından boşta kalan elini sıkıca kavradı.

"D-de-"

Sam onun konuşmaya çalıştığını farkettiğinde mimikleriyle onu dinliyor olduğunu belirtti. Cas, bir kez daha kendini zorladı. Artık ne kadar kendiydiki?

"Dean."

Sam, duyduğu ismin üzerine Cas'i kendine çekip ona sarıldı. Gözyaşları ağlamaya hatta hıçkırıklarla dönüşmüştü. Cas saklandığı omuzdan konuşmaya devam etti.

"Özümün hepsini almadı." dediğinde bile, Sam dayamıyordu.

"Sam. O Michael değildi. Eğer olsaydı onu görürdüm. Sanki, sanki bir melek kadar güçlüydü. Ama o Dean'dı. Onun ruhunu gördüm." dediğinde ise Sam geri çekilip ona bakmaya başladı. Bu nasıl olabilirdi? Bu imkansız bir şeydi. Michael onun bedenini girdiği zaman, Dean içinde hapsolmuştu.

"Cas, ne?"

"O Dean'di. Michael bedeninde değildi." Sam başını sağa sola savurdu.

"O sana ne yaptı?!!" diye bağırdı ağlamaya devam ederken. Cas, yaşadığı o anları tekrar gözünün önünde canlandırdığında canı o andan daha çok yanmıştı.

"Bana kurtulduğunu söyledi. Michael'den kurtulmuştu. Telefonda duyduğum o yorgun sesiyle yanına gittim. Sam, Sam gerçekten Michael bedeninde değildi ve o Dean'dı. Gerçek Dean'di, Sam. Onu gördüm. Dean'di. Aramızdaki her şeyi bana anlattı inanmam için. Bunu Michael'in hissedemediğini söyledi çünkü ben onu seven bir melek olduğum için nurum bunu koruyordu. Onun buna ulaşamayacağını söyledi..."

Sam, bütün dikkatini ona vermişti.

"S-sonra yüz ifadesi değişti. Benimle alay, alay etmeye başladı. Ona olan sevgimle, herşeyimle alay etti.."

Cas, gözünden akan yaşların verdiği acıyla can çekişirken bağırıp konuşmaya başladı.  "O benim, benim ka-kanatlarımı tek tek ko-kopardı, Sam! Kanatlarımı kopardı! Hayatımda hiç böyle bir acı duymadım, Sam! Canım, canım çok yandı ve o sadece bundan zevk alıyordu! Sam! Sam, kemiklerim kırılıyor zannettim sanki biri bedenimi ayı-rıyordu! O sadece bana gülüyordu benden nefret ediyordu bana tiksinerek bakıyordu ve ve o Dean'di. Sam, yemin ederim o Dean'di. Yemin ederim, yemin ederim De-" lafını Sam'in ona tekrar sıkıca sarılması kesmişti. Şimdi ikisinin ağlama sesleri birbirine karışmıştı. Sam, ona yapabildiği kadar sıkı sarılmıştı. Onun nasıl acı çektiğini düşündükçe ağlamaya devam etti. Üstelik Dean'i sevdiğini biliyordu. Bir taraftanda Dean'in böyle bir şey yapabileceğini aklı almıyordu. O Dean olamazdı. Dean, sevdiği insanlara kendinden çok değer verirdi. Onları korurdu. Bütün bu olanlara anlam veremiyordu. Bu nasıl bir durumdu? Cidden neler oluyordu?



Sam, o gün arabasında olan bir örtüyü Cas'e sarıp onu bir çocuk gibi arabaya taşıyıp, evin yolunu tutmuştu. Kanamaları durnuyordu. Cas, bunun sebebinin kanatlarının olduğunu söylemişti. Eğer özü olmadaydı şu an ölmüştü. Ayrıca neden Cas'in özünün bir kısmını bırakmıştı bilmiyordu. Ne yapmaya çalışıyordu? Bu zamana kadar karşılaştıkları en kötü kişiler bile Cas'e bu kadar acı bir şekilde zarar vermemişti. Bunu yapan gerçekten o muydu? Ya da gerçekten Dean miydi? Yol boyunca Cas, başını Sam'in omzuna yaslamıştı. Sam ise konuşmak için dudaklarını aralasada konuşamıyordu. Eve vardıkları zaman Cas, başını omzundan kaldırıp, Sam'in arabadan inmesini bekledi. Sam, indikten sonra Cas'in olduğu taraftaki kapıyı açıp onu tekrar kucağına alıp eve doğru ilerledi.

Evden içeriye girdikleri zaman aşağıda Dean'in onlara önce gülümsediğini daha sonra Cas'e baktığında yüzünün aniden düştüğünü gördü. Cas ve Sam ne olduğuna anlam veremeden Dean, konuşmaya başladı.

"Cas! Ona ne oldu Sam?!"





Ya şimdi konu saçma salak oldu farkındayım ama mikemmel aklımın içinde güzel fikirlerim var  beğenmezsenizde anlarım ama umarım beğenirsiniz,
bu arada sizi gerçekten çok özledim, hepinizi çok seviyorum ♡






Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 01, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 remember, it was you | destiel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin