Sabah uyandığımda yerdeydim. Çoğu zaman olduğu gibi büyük ihtimal yere düşmüştüm yine. Yorganım da benimle birlikte düşmüştü. Canım yorganım benim. Çok derin uyuduğum için düştüğümü anlamamıştım. Dün gece sesler yüzünden (yine) uyuyamamıştım. Neden söyliyim hemen. Canım! ev arkadaşım Hwang Hyunjin dün gece (her zamanki gibi) bara gitmiş ve (her zamanki gibi) eve kızsız gelmemişti. Neredeyse her gün bara giderdi ve ordan bulduğu kızı sanki başka bir yer yokmuş gibi bizim eve getirirdi. Sonrasını anlatmama gerek yok zaten, gece yarısına kadar fingirdeşirlerdi. Ama neyseki sabaha kalmazlardı. Zaten kalırsa başına gelebilecekleri biliyordu. Örneğin terlik.
Ha şimdi diyorsunuz sizin ananız babanız yok mu diye. Var tabikide. Ama burdan çoooook uzakta. Biz Kore'de yaşıyoruz. Ailelerimiz ise Amerika'da yaşıyor. Hyunjin ile birlikte üniversite için burada yaşıyoruz, keyfimizden değil yani. Keyfimizden olsa zaten başka bir evde yaşıyor olurdum ama keyfimizden değil ne yazık ki.
Şimdi de diyorsunuz ki neden sen bu it kopuk ile aynı evde kalıyorsun. Onu da söleyeyim. Hyunjin ve ben taaaaa bebeklikten beri birlikteyiz. Yani hayatımın yarısından fazlası onunla geçti. Hep aynı okullara gittik. Yani ne yaparsam yapıyım ondan bir türlü kurtulamıyorum. Tesadüfe bak ki üniversiteyi de aynı yeri kazandık. Ancak üniversite Kore'de olduğu için orada kalmak zorundaydık çünkü hergün uçakla buraya gelemeyiz? Her neyse... Ailelerimiz de fazla masraf olmasın diye beni bu insan dışı varlıkla aynı yere tıktılar ne yazık ki. Peki ben bunda şikayetçi miyim? Tabiki EVET! Şikayetçi olmamak ne mümkün. Burdan şikayetlerimi yazsam bu evin etrafını 5 kere dolanır. Ama ne olursa olsun iyi yönleri de yok değil. Aslında yok denecek kadar az ama olsun. Yani o kadar az ki şuan bulamadım bile. Ama kötü yönlerini say derseniz hemen sayarım. Bir; geceleri hiçbir şekilde uyuyamıyorum. İki; bütün evden sen sorumlusın çünkü beyfendi kıçını kaldırıp yardım etmez. Üç; yemekleri sen yapmak zorundasın çünkü beyfendi üşendiği için sana yardım etmez. Daha sayayım mı bu kadarı açıklayıcı oldu mu? Bence siz beni anlamışsınızdır.
Yüzümü ovuşturarak yerden kalktım. Neyseki ev büyüktü de kendime ait banyom vardı. Merak edenler için söyleyeyim evet durumumuz iyi çok şükür. Her neyse.
Banyodaki bazı rutin işlerimi de halettikten sonra aşağıya inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Övünmek gibi olmasın ama yemek yapmada baya iyiyimdir. Derslerim de baya iyidir. Ben o klasik okulun inek öğrencilerindenim. Gözlük takarım ve etrafta inek inek dolaşırım. Hyunjin olmasa pek fazla arkadaşım olmazdı. Sağ olsun beni birkaç kişiyle tanıştırdı da birazcık sosyalleştim. Hyunjin de söylemeye gerek yok zaten okulun popüler çocuğuydu. Bütün kızlar onun peşinde koşardı. Zaten bu çocuğa aşık olmayan kız kör olmalıydı. Benim dışımda tabi. Ben artık onun tipinden öte bir yanını pardon yanlarını gördüğüm için bu benim için geçerli değildi. Ama yine de bu hoşuma gidiyordu. Bütün kızlar bana gelip onun hakkında birsürü soru soruyorlardı. Ben de biraz sosyalleşiyordum öyle işte.
Kahvaltıyı hazırlamayı bitirdiğimde yukarı Hyunjin'in odasına çıktım. Kapıyı tıklatmadan içeriye direk bodoslama girdim. Neler görebileceğim beni korkutmuyordu çünkü daha önce daha kötü şeylerle karşılaşmıştım bu yüzden umursamadım.
Hyunjin'in yatağına doğru ilerledim. Neyseki altını giymişti gerizekalı. Ellerimi omuzlarına koyup deli gibi onu sarsmaya başlamıştım çünkü böyle yapınca bile anca uyanıyordu.
"Uyansana hadi!"
Onu geri yatağa bıraktığımda yavaşça gözlerini açtı. Elimi belime koyup uyanmasını beklemeye başlamıştım. Ama o uyanmak yerine bana kıçını dönüp uyumaya devam etti.
Demek bana ha! Kıçını dönmek ha! Sen şimdi görürsün Hwang Hyunjin!
Bir süre olduğum yerde durup enerji toplamaya başladım. Daha sonra tüm güçümle kıçına bir şaplak attım. Ama öyle bir şapladaki...