Bölüm 1 'Kabus'

2.6K 76 48
                                    

    Hilal-Yüsra

   Fırtına başladığında beni çağıran boğuk sese doğru koşuyordum. Gece karanlıktı ve gökte yıldız yoktu. Kuru ağaçların ardındaki fısıltılar kulağımı deliyordu. Siyah bulutlar ve dolunay arasında karanlık ufuklarda kanat çırpan, sanki kendisine ulaşacak bu ruhu bekliyordu... Üstümdeki beyaz tül elbise hem kirlenmiş hem de ormandaki dikenli çalılardan dolayı paramparça olmuştu. Önümü görmekte zorlanıyor, nereye gittiğimi bile bilmiyordum aslına bakarsanız bildiğim tek şey bir an bile duracak olursam peşimde olan yaratığın beni öldürecek olmasıydı. Nefes nefese kalmış, çıplak ayaklarım acıyordu. İleriye doğru odaklanırken, ayağım bir taşa takıldı ve yere lanet savurarak yuvarlandım.

   O sese ulaşmak zorundaydım orada bir şey vardı ve beni bekliyordu belki de tek kurtuluşumdu ama ulaşmak neredeyse imkansızdı.

   Hıçkırıklara boğulmuştum. Yaratık çok daha yakınımdaydı ve beklediğimden hızlı koşuyordu. Aramızda az bir mesafe kala yavaşladı, yürümeye başladı ve bana eğlendiğini gösteren iğrenç bir kahkaha attı. Tam olarak ne olduğunu çözememiştim siyah bir gölge gibiydi ve her geçen dakikada ensemden yukarıya doğru bela fısıltıları yükseliyordu. Hırıldar gibi hızla nefes alıp veriyordum. Göğüs kafesim kilitlenmiş, kalbim kaburgalarımı delercesine atmaya başlamıştı. Korkuyorum diye fısıldarken sesim cılız ve titrek bir şekilde çıkmıştı, dev gibi olduğu karanlıkta dahi belliydi. Kalkmaya çalıştım ama omuzlarımdan tutup beni yere yapıştırdı. Öldürmek için kolunu geriye savururken kanat seslerinin yaratığın arkasına doğru yaklaştığını işittim sanki öleceğimi biliyormuş gibi kanatları hiddetle ve tüm gücüyle hareket ediyordu. Yaratıkta hırçın bir çığlık atarak arkasına hızlı döndü ve herhangi bir ani harekete karşı savunma pozisyonu aldı.

   Her şey birkaç saniyede olmuştu. Çok büyük bir ışık patlamasının ardından yaratık gitmiş, orman tekrar alacakaranlığa gömülmüştü. Karanlık olsa da o kanatların orda olduğunu biliyordum yanımdaydı, güvende olduğumu hissediyordum ama bana bu güven hissini veren şeyin ne olduğunu çözmüş değildim varla yok arası bir şeydi ama o şeye minnettardım sonuçta hayatımı kurtarmıştı.

   Yanımda olduğu için zaman durmuş gibiydi. Acı içinde kıvranan bedenim onun gelişiyle yeniden can bulmuştu. Birden cehennem gibi gelen umutsuzluk ormanı cennet bahçesine dönmüştü.

   Bana baktığını hissediyordum. O zifiri karanlıkta bile gözleri alev alev parlıyordu. Kulağıma doğru yaklaştığını sıcak nefesinden anlamıştım. Sanki içinde sakladığı büyük bir sırrı açıklayacak gibi kaskatı kesilmiş olduğunu fark edip, heyecanla toparlandım. Bir an durdu söyleyip söylememek arasında kalmış gibiydi. Sonra tekrar yaklaştırdı ve,

   Kulağım bağırma sesini işitince gözlerim aniden açıldı.

   "Mia kalk artık okula geç kalacaksın," Ter içinde kalmıştım .Gözlerimi kırpıştırıp saate baktım. "Sana diyorum eğer bir kez daha bağırırsam yukarı gelir ve suyu başına boca ederim!"

   "On beş dakikam var, lanet olsun!" Yorganı fırlatarak doğruca banyoya koştum. Duş alacak vaktim olmadığından dişimi fırçalayıp yüzümü yıkadım. Saçlarımı at kuyruğu yapıp üzerime bluz ve pantolon geçirdim. Merdivenlerden aşağı ikişer ikişer inerken,

   ''Anne! Kahvaltı yapmayacağım... Bayan Laura beni öldürecek, görüşmek üzere!''

   İlk ders geometriydi ve Bayan Laura ile aramızın iyi olduğu pek söylenemezdi. Dersinden şuana kadar eksiksiz A+ almama rağmen bakışları ve bana olan tavırları korkutuyordu. Derdi neydi bilmiyorum ama bana karşı hep ters konuşur, en zor sorulara beni kaldırır ve rezil etmek için elinden geleni yapardı. Ben ona kısaca Bayan Witch diyordum... Evet bu isim ona oldukça yakışıyor...

ArayışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin