1.Bölüm-Değişmişler

42 1 0
                                    

   Bir polis memuru,kalabalığın ortasındaki ölü adamın yanına geldi,şöyle bir göz gezdirdi adama, sonra elindeki telsizi ağzına yaklaştırdı yine aynı vaka dedi. Mert'in yanındaki polis memuru onun babasıydı. Onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Selim Amca-Mert'in babası- yanıma geldi "Bu olay olduğunda Mert'in yanında mıydın?" diye sordu. Lavaboda olduğumu,silah sesini duyup hemen bahçeye koştuğumu söyledim. Kafasını anladım anlamında salladı,bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı sonra da vazgeçip ağzını kapattı. "Dinle,Açelya. Birazdan anlatacaklarım ne kadar mantık dışı gelse de bunlar doğru ve zeki bir kız olduğun için anlayacağını,sakin davranacağını düşünüyorum." "Dinliyorum,Selim Amca" " Bu sabah  Mert okula giderken ona silahımı verdim.Çünkü,onun güvende olmasını istedim." Neden,neden,neden? Sakinliğimi korumaya çalışarak "Neden güvende olmasını istedin peki?"dedim. "Çünkü.." "Komiserim gitmemiz gerek,bir benzer vaka daha olmuş,Konak'ta." Konuşmamızı bölen polis memuru bunları söyledikten sonra yanımızdan ayrıldı."Üzgünüm Açelya gitmem gerek,daha sonra konuşuruz.Aslında söyleyeceklerimi televizyondan da öğrenebilirsin." Nasıl televizyondan da öğrenebilirim?! Selim Amca şimdi gitmek zorunda mıydın acaba?? Hani filmin en heyecanlı sahnesinde internet gider ya bizim durum da bunun gibiydi,Selim Amca tam her şeyi açıklayacakken polis memuru geldi. Ama adamlar da şimdi işlerini yapıyorlar. Ben aklımdan bunları geçirirken Mert'in hala onu bıraktığım yerde olduğunu gördüm,koşarak yanına gittim."Hey,iyi misin?" "Daha iyiyim." Bir dakika,Mert'i tutuklamaları gerekmez miydi? Ama polis arabası gitmişti.Neyse,şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. İlk olarak Mert'i buradan uzaklaştırmalı sonra eve gitmeli ve neler olup bittiğini öğrenmeliydim. Okul müdiresi mikrofonu eline almış kalabalığı dağıtmaya çalışıyordu ve herkesin evine gitmesini söylüyordu. Bu karmaşa yüzünden ambulansın geldiğini bile görmemiştim. Ölü adamın üstüne beyaz bir örtü örtülmüştü. Şimdi de bir sedyeye alınmış arabaya taşınıyordu. Ne garip bir gündü. En yakın arkadaşım her yeri ısırık izleriyle dolu garip bir adamı vurmuştu,polisler onu tutuklamamıştı. "Mert daha iyiysen bana bir açıklama yapar mısın lütfen? Mesela şu garip adamı neden vurduğunla başlayabiliriz!" Çok ağır bir başlangıç yapmıştım sanırım. Çocuk zaten hala olanların etkisi altında,biraz daha kibar olmaya çalışamaz mısın Açelya! "Şey,özür dilerim...Ben sadece neler olduğunu öğrenmek istiyorum." "İlk önce eve gidebilir miyiz?Sonra her şeyi anlatacağım." 

   Mert'in evine vardığımızda garip bir şekilde güvende olduğumu hissettim. Televizyonu açtıktan sonra,mutfağa gidip ikimize de birer kahve yaptım ve kendimi koltuğa attım. Mert konuşmaya başladı. "Açelya,bu sabah babam bana silahını ver..." "Şşt,bir dakika!" diye sözünü kestim.Televizyonun sesini biraz daha açtım. Spikeri can kulağıyla dinliyordum. "Evlerinizden çıkmayın,kapılarınızı kilitleyin,pencerelerinizi kapalı tutun." "Noluyor böyle ?! Sıkıyönetim falan mı ilan edildi?" Ağzım bir karış açılmıştı,hala spikeri dinliyordum. "Çin'in başkenti Pekin'de ortaya çıktığı öne sürülen bu salgın hastalık hızla tüm dünya ülkelerine yayılmakta. Bu hastalığa yakalanan insanların  yavaş hareket ettikleri ve önüne çıkan herkese saldırdıkları görülüyor. Amerikalı bilim adamları bunun bir virüs olduğunu ve ısırık yoluyla bulaştığını açıkladılar.Tekrar söylüyorum,evinizde kalın,zira ısırık ölümle sonuçlanabiliyor." Mert'in hiç şaşırmamış olduğunu gördüğümde ağzım bir karış daha açıldı. "İşte,şimdi anlıyorum.Baban seni bunlardan korumak için yanında silah götürmeni istedi. Ve o vurduğun adam da bu hastalığa yakalanmıştı.Adam sana saldırınca da onu vurmak zorunda kaldın." "Evet,aynen öyle." "O halde,üzülmeyi bırak.Eğer onu vurmasaydın ölebilirdin!" Kısa bir sessizlik oldu. "Mert,ben ben kardeşimi kreşten almayı unuttum.Benim seni buraya getirmem gerekiyordu." Telaşlanmıştım,tüm bu olanlardan sonra kardeşimi almayı unutmuştum. Ama spiker evden çıkmamamızı söylüyordu,hem de bunu binlerce kez söylemişti. Tamam,sakin ol,sakin ol. İlk önce telefonla annemi arayabilirim.Belki de annem onu almıştır. Titreyen ellerimle cep telefonumu cebimden çıkardım. Telefon birkaç kez çaldı,sonra ekranda hat meşgul yazısı belirdi. Mert'e döndüm "Annem telefonu açmıyor,ben yuvaya gidiyorum." "Ben de seninle geliyorum,ama ilk önce sırt çantamı da yanıma almam lazım.Ne olur ne olmaz." Mert'in arkasından mutfağa gittiğimde elindeki sırt çantasına bir şeyler attığını gördüm. "Ne yapıyorsun sen? Buraya geri döneceğiz yanına neden abur cubur alıyorsun ki?" "Çok emin olma Açelya. Buraya geri dönemeyebiliriz." Neden bahsettiğini anlamıştım. Hastalık İzmir'e kadar yayılırsa şehri terk etmek zorunda kalabilirdik. Çantaya birkaç paket kraker,üç adet konserve,dolaptan çıkardığı birkaç paket su ve meyve suyunu da koydu. Ben de banyoya gidip küçücük ilk yardım çantasını sırt çantasına attım. "Tamam,işte şimdi gidebiliriz." dedi Mert.

   Yuvaya vardığımızda tüm kapıların kapalı olduğunu, her yerin kapkaranlık olduğunu gördük. Bahçedeye girdik. Yerde pembe peluş bir ayı vardı. Peluş ayıyı elime aldım."Mert! Bu Defne'nin ayısı." "Açelya burdan gitmeliyiz.Bak,belki de Defne'yi Lale Teyze almıştır,ha? Hadi lütfen." Sonra yuvanın ön kapısının zorlandığını gördük." İçerde biri var Mert,ona yardım etmeliyiz." "Dur bir dakika" dedi Mert. "Hey,kim var orda?! Sana yardım edebiliriz!" diye bağırdım kapıya doğru bir iki adım atarken. Sonra kapı açıldı. Bu bir kız çocuğuydu. Başını yana eğmiş, yavaş adımlarla bize doğru geliyordu. Elinde bir barbie bebek vardı. Olduğum yerden seslendim."Tatlım,korkmana gerek yok." Sonra kız bize baktı,hırladı ve koşmaya başladı. "Koş!" diye bağırdı Mert. Sonra kalp atışlarım hızlandı ve koşmaya başladım. Arabayı yuvanın otoparkına park etmiştik. Otopark 50 metre kadar uzaktaydı. Mert arabanın anahtarını çıkardı,düğmesine bastı. Vardığımızda hemen içine girdik,Mert arabayı çalıştırdı. "Bizim eve sür!"dedim. Arabanın aynasından baktım, kızın hala koştuğunu ama bize yetişemeyeceğini gördüğümde rahatladım. "O kız değişmiş miydi? Bunu sorarken hala olayın etkisindeydim. "Evet,yani bence öyleydi. Spikerin yaptığı tanım ona uyuyordu,babamın söyledikleri de."diye cevap verdi Mert. Gözlerim doldu."Onun için üzüldüm. Çok..küçüktü. Onun yerinde Defne de olabilirdi." " Ama o Defne değildi,bunun için üzülme tamam mı?" dedi Mert. 

   Evimizle yuvanın arası yirmi dakikaydı. Gelmemize beş dakika kalmıştı. "Annemi arayayım,geldiğimizi söyleyeceğim. Çalıyor...Çalıyor.... "Tatlım?" "Annecim,iyi misin? Nerdesiniz? Ben eve varmak üzereyim." "Açelya'cım sakin ol tamam mı biz evdeyiz,güvendeyiz." "Sizi çok merak ettim,Defne yanında mı?" "Defne burada." "Anne şimdi sırt çantama kraker,su,konserve,ekmek falan koy.Yanınıza giysi de alın.Sizi aşağıda bekliyoruz,çabuk olun." Telefon kapandı. Hiçbir şey olmayacak.Sakin ol Açelya. Birkaç dakika sonra geldiler. Koşarak arabaya bindiler."Hayret beni şaşırttınız,çok çabuk geldiniz." Sırıtmıştım. "Kapa çeneni şapşal!"Bunu ince sesiyle benim küçük kız kardeşim söylemişti.Yemin ederim,bir daha senin için endişelenmeyeceğim! Şapşalmış! Sonra aynadan arkayı kontrol ettim. Bir dakika,koşarak bize doğru gelen birileri daha mı vardı. "Değişmişler,Mert. Koşarak geliyorlar."diye bağırdım. Mert gaza bastıktan sonra "Nereye gideceğiz peki?" dedi. "Şehri terk ediyoruz."Bunu annem söylemişti. Beni beş dakika içinde iki kez şaşırtmayı başarmıştı.

   

Merhaba! Hikayemin ilk bölümü karşınızda! Bu bölüm fazla heyecanlı değildi ilk bölüm olduğu için. Çünkü karakterler hastalığı yeni yeni öğreniyorlar,bu daha başlangıç. İleriki bölümler daha heyecanlı ve iyi olacak.Zombi hikayelerini seviyorsanız mutlaka bu hikayeyi takip edin. Yorumlarınızı,eleştirilerinizi bekliyorum ^^

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin