"Anne!" genç kız karanlık ormanda nefes nefese annesini arıyordu. Annesi bir anda kaybolmuştu ve ne kadar aradıysa ulaşamamıştı. Ne kadar bağırsa da geri dönüş alamayan Afra bağırarak annesini aramaya devam ediyordu. Aslında annesini hiç görmemişti neden buradaydı onuda bilmiyordu. Sadece annesini arıyordu ve bunu neden yaptığına anlam veremiyordu.Arkasından hışırtı duyan Afra elindeki feneri oraya doğru tuttu ve orada uzun bir gölge belirdi.
Afra daha ne olduğunu anlayamadan koşmaya başlayan bu şey çok hızlıydı Afra'da koştu ağaçlık orman yerini bir uçuruma bırakmıştı.
Afra etrafına bakarken bir an annesini karşısında gördü. Annesi mi? Daha önce hiç görmemişti ama annesiydi biliyordu. Afra annesine doğru gidecekken birden o uzun ve gözleri değişik renkte birisi belirdi. Garip sesler çıkaran bu "şey" gelince feneri söndüğünden sadece silüetini ve gözlerini görüyordu. Birden o şey annesini boğazından tutarak havaya kaldırdı. Annesi çırpınırken Afra hiçbir şey yapamıyordu. Afra koşmaya başladı, sanki aradaki mesafe çok açılmıştı. Annesiyle o canavar konuşuyorlardı ve Afra hiçbir şey anlayamıyordu. Nefes nefese kalmıştı. O sırada o şey annesini uçurumdan bıraktı. Kulaklarında annesinin çığlığı yankılanırkenAfra diye seslenen birisini duydu sesler birbirlerine karıştı. O şey ve uçurum artık kayboldu.
Gözleri ışığa alışmaya çalışırken başında endişeli gözlerle onu sarsan ağabeyini gördü. Şaşkınlığı hala üstünden atamayan Afra birden suratına çarpan soğuk su ile kendine geldi. Ne ara banyoya gelmişti? Ağabeyi suratını kurularken hala boşluktaymış gibi hissediyordu.
"Afra iyi misin?" ağabeyinin sorusunu cevaplayacak gücü yokmuş gibi hissetti ama cevap vermek zorundaydı.
"İyiyim. Sadece kabustu, ne gördüğümü hatırlamıyorum bile." gülümsemeye çalıştı.
"Emin misin? Bembeyaz olmuşssun, buz gibisin." aynadan kendine bakan Afra saçlarının ve üstünün ıslaklığına baktı.
"Gerçekten bu kadar terlemene inanamıyorum."
"Biraz hareketli bir kabustu sanırım. Bir duş alırsam kendime gelirim. Endişelenme."
"Bugün okula gitmeyebilirsin."
"Gerçekten mi?" Afra'nın birden gözleri açıldı.
"Vazgeçtim. Tıpış tıpış okula gidiyorsunuz Afra Hanım oyalanmayın hadi."
"Ama abi." ağabeyi banyodan çıkmıştı bile.
"Kahvaltı hazırlıyorum acele et!"
"Ooooofffffff"
Hazırlanıp mutfağa giden Afra, sırt çantasını kapının girişine bırakıp masaya oturdu. Masa yine her zamanki gibi muhteşemdi.
"Bugün okuldan sonra eve mi geleceksin direkt?"
"Evet. Sınavlarım başlıyor onlara çalışmam gerek. Sen?"
"Eğer İzmir'de olan toplantı çok uzamazsa akşam saat 18:00'da buradayım. Akşam annesi Asrın'ı buraya bırakacak, ben gelene kadar oyalanırsınız. Oya Hanım ben gelene kadar burada olacak zaten."
"Tamamdır."
"Telefonum sürekli açık olucak. Eğer ulaşamazsan Ceren ya da Faruk'a ulaşırsın."
"Tamam abi."
"Kahvaltını bitir kalkalım."
Okula geldiklerinde ağabeyine öpüp sarıldıktan sonra arabadan indi.
"Dikkat et kendine."
"Sen de."
Okula girdiğinde dolabına doğru gidip kilidini açtı ve ilk dersi fizik olduğundan fizik defterini ve kitabını alıp sınıfına doğru yürümeye başladı. Zil çaldığında adımlarını hızlandırdı. Kolunun acımaya başlamasıyla olduğu yerde durdu. Okulun koridoru boşalmıştı. Herkesin bu kadar kısa sürede sınıflarına girmesine hayret etti. Kolundan yere damlayan kanın çıkardığı sesi duyup bakışlarını koluna çevirdi. Kanayan kolunu sıyırdı kandan görünmeyen kolunu yıkamak için okulun tuvaletine girdi ve musluğu açıp kolunu yıkamaya başladı. Kolunu yıkarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir yere takılsa bu kadar kanamasının imkanı yoktu. Sonunda kolunu yıkadığında kolunda yazan kelimeye hayretler içerisinde bakıyordu.
"A-ama b-bu nasıl, nasıl olur?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK ORMAN
Mystery / ThrillerRüyasında bir ormanda buldu kendini sonra kendisini birden başka bir Dünya'da kaybetti...