3. Bölüm

880 62 18
                                    

Kagura:

"İyi tutunsana hem, omzuma karga gibi tutunmayı bırak ta sıkı tutun. Yemem merak etme!"

"Ben saf bir kızım her erkeğe sarılmam!"

"!?"

Bu şekilde dengemi sağlayamadığımı düşünürken kollarımı çoktan omzuna doladığımı fark ettim. Ondan ses çıkmayınca sorun olmaz diye düşündüm ve sıkı tutundum. Kafamı omzuna koyduğum için burnum boynuna denk geliyordu. Nefes aldığımda beraberinde gelen kokuya şaşırdım. Çok güzel kokuyordu, biraz şeftaliye benzettim. Galiba duş jeli şeftaliliydi. Karnımdaki açlığın verdiği hisle dişlerimi geçirmemek için kendimi zor tuttum.

Kendimi kokuya vererek uykuya dalmaya çalıştım. Ama kalbimin böyle çarpması uyumamı engelliyordu. Büyük ihtimalle bu sadistten korkan küçük kalbim bunu dile getiriyordu. Ama ben korkudan çok heyecanlı hissediyordum. İlk defa bir erkeğe böyle arkadan sarılıyordum. Sarılma değil de daha çok mecburi bir durum olsa da, kalbimin hızlanmasını engelleyemiyordum. Gözlerimi kapalı tutarak, eve dönene kadar kıpırdamadım. Bir ara dalıp gitmişim tabii...

-ertesi gün-

Sabah uyandığımda Yorozuya'daki(animesini izlemediyseniz bu yer Kagura'nın çalıştığı yer) yatağımdaydım. Sanırım şu velet beni Gin-chan'lara bırakıp, Shinsengumi'ye dönmüş olmalı. Neyse neredeyse öğlene kadar uyumuşum. Şöyle bir çarşıya bakıyım millet ne yapıyor.

Sougo:

Dün akşam şu cadıyı taşımaktan belime ağrılar girdi. İyilik yapmaya gelmiyor, bu yüzden sadist olmayı daha çok seviyorum.

Shinsengumi'de çalıştığım için yine çarşıda huzursuzluk yaratan var mı diye kontrole çıkmıştım. Pastaneyi görünce bir tane Hijikata-san için alıyım dedim tabii. Yanlış anlamayın amacım sadistlik tabii.

"İçine biraz da acı sos koyar mısınız? Belli olmayacak bir şekilde lütfen."

"Tabii, efendim. İşte, buyurun."

"Teşekkürler."

"Lütfen tekrar gelin."

Dükkândan çıkıyordum ki bir kıza çarptım. Sokağın ortasında üzerine düştüm. Kafamı kaldırıp baktım.

"Ah, özür dilerim bayan. İyi misiniz?"

"Sorun değil, iyiyim. Siz-"

Yüzüme baktığı anda oldukça şaşkındı.

"Si-si-si-siz yoksa Shi-shinsengumi'den O-Okita Sougo-san mısınız?!

"Evet, tanışıyor muyduk?"

Üzerinden kalkıp onunda kalkmasına yardım ettim.

"Şey... umm... Be-ben sizin-"

Kafama aldığım darbeyle yönümü değiştirdim. Kagura!? Ne diye vurdu şimdi bu cadı?!

"Ne vuruyorsun be küçük cadı! Dayak mı yemek istiyorsun ha?"

"Seni velet, yolumdan çekil! Oh, unutmuşum velet değil İHTİYAR!"

"Ne dedin?! Seni var ya- "

Çarptığım kız lafımı böldü.

"O...Okita-san ben sizin HAYRANINIZIM! Lütfen benimle çıkın!"

"Ha?"

"Benim adım, Hiro Mayuki. Lütfen bana bir şans verin. Sizden çok hoşlanıyorum."

"Şeyy... Görüyorsun şu anda meşgulüm devriye geziyorum. İstersen daha sonra polis merkezi Shinsengumi'ye gelebilirsin. Kararımı o zaman söylerim."

"Ah, çok teşekkür ederim Okita-san!"

"..."

"O zaman yarın gelebilir miyim?"

"Olur."

"Öyleyse yarın görüşürüz."

Tüm konuşma boyunca yüzü kızardığına göre oldukça hoşlanıyor olmalı diye düşündüm. Ama sanırım "hayır" diyeceğim. Şu anda kızlarla çıkmayı düşünmüyorum. Kahretsin, çok sadistim(övünüyor bir de). Bu şirin kızın duygularıyla oynamak istemem tabii. Direk bir reddetme belki kalbini kırabilir ama daha sonra kırılmasından iyidir. Bu arada Kagura, giden Mayuki'nin arkasından baka kalmıştı.

"Ne oldu? Kıskandın mı? Acele etmezsen her an beni kapabilirler ona göre.(sırıtır)"

oOoOoOoOoOoOoOoOo

Gelecek bölümde Kagura'nın bu olaya nasıl tepki vereceğini yazacağım. Okuduğunuz için teşekkürler ^^

Bu arada Mayuki karakteri tamamen benim uydurduğum, animesinden bağımsız bir karakterdir ve medyada ekli karakter Mayuki'dir.

"Sougo ve Kagura" AnlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin