BÖLÜM - 2

309 25 7
                                    

2 hafta...

Koskoca iki hafta geçmişti ve biz bu süre zarfında o günden sonra hiç konuşmamıştık. Ama daha kötüsü her saniye -artı bide sabah seyyar börekçi de dahil- birbirimize bakar olmuştuk. Neyse ki arkadaş çevresi bunu nefrete yoruyordu. Zaten nefret değil miydi benim ona karşı beslediğim hisler?

Mesela hep ağzına vurma istiyorum. Saçını çekmek ve tekme atmak. Ama nedense bakmak dışında elimden hiç bir şey gelmiyor ne yazık ki...

Ama arada vücudum ve beynim saçmalayıp ona sarıldığım o anın tekrarlanmasını, o sıcaklığın tekrar vücuduma yayıldığını hissetmek istiyorlar. Ahh! Çok saçma ama bu!

Ben yine kendi dünyamdan çıkmış, gözlerinin uçsuz bucaksız rotasına dümen kırmışken sağ olası Nur küçük bir dirsek darbesi ile hocanın geldiğini haber verdi.

Dur bir dakika, gözlerinin uçsuz bucaksız rotası ne ya! Ah cidden çok garip davranıyorum ben. Şey gibi sanki... Yok ya uykusuzluktandır, dimi?

Kalkarken kafamı düşünceleri dağıtmak istercesine iki yana hızlıca salladım. Hoca klasik günaydın faslından sonra oturmamızı söyledi. Büyük ihtimal fizik yazılılarının sonucunu açıklayacaktır ki bunu hiç istediğim söylenemez. Çünkü son ailevi durumlardan dolayı gram bir şey yapamamıştım ve bu benim için ilk düşük sınav puanı olacaktı.

Ve tahmin ettiğim gibi hoca dersin ortasına doğru notları açıklamaya başlamıştı.

Kafamı yenilgiyle sırama koymuştum ki -çünkü en fazla 10 almışımdır- onu ismini duydum.

"Engin Olgun, 98. Tebrikler!" o egoist sırıtışa şahit olmamak adına yatmaya devam ediyordum ki, kendi ismimi duyduğumda el mahküm kafamı kaldırıp hocaya baktım. Kaşlarını çatmış, bir kağıda bir bana bakıyordu.

"Okan Yeşilyurt, 6?" ve tüm sınıf şok.
Hoca sanırım bir sıkıntı olduğunu hissetmiş olmalı ki hemen tekrar dikkatleri üstüne topladı. Ama şuan biraz garip hissediyorum, şey gibi, biri izliyormuş gibi.

Artık rahatsız hissedip etrafıma bakıyordum ki 2 haftadır alışık olduğum manzarayla karşılaştım. Bir adet narşist pislik beni izliyordu. Ama şuan garip olan şey alışık olduğum gibi düz veya alaylı değildi. Kaşlarını çatmıştı ve sinirli görünüyordu.

Birden hocaya seslendi "Hocam lavaboya gidebilir miyim?" hoca bakmadan onaylayınca sınıftan seri adımlarla çıktı. Neydi bunun derdi?

1 dakika geçmemişti ki telefonum titredi.

Bilinmeyen Numara: Hemen tuvalete gel, konuşacağız-engin.

Bu neydi şimdi? Mesajın üstünden 2 dk geçmişti ki içim içimi yemeye başlamıştı. Artık içimde meraktan çatlayan yanıma yenilip hocadan izin istedim. Aynı şekilde pek umrumda değilsiniz tavrını takınmıştı. Sınıftan çıkıp az ilerdeki tuvalete ilerledim.

Kapıdan girmemle kendimi kabinlerin birine atılırken buldum. Ardından da kendi girip kapıyı kapattı. Siktiğimin salağa nasıl filimler izliyorsa artık.

Kollarımı önümde birleştirip derdin ne bakışı attım ama şuan o kadar garip bakıyordu ki, tedirgin olmadım değil hani.

"Neler oluyor?" sorduğu soru karşısında kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?"

Dudakarını yalayıp sakin olmak istercesine derin bir nefes aldı ve tek adımda dibimde bitti.

"O zaman şöyle anlatayım Okan Bey." birden bileğimi kavradı ve hafif bir baskı uyguladı. Ama o hafif baskı bile yüzümü buruşturmaya yetmişti. "Kaç haftadı öğlenleri yemek yemiyorsun!? Bir mi, iki mi!? Ben söyleyeyim nerdeyse dört hafta olacak, dört! Onu geçtim eskiden sadece zayıftın, ama şuan çöktün! Kaç kilo oldun otuz beş mi!?" kafamı iki yana salladım "Otuz." sesim çok kısık çıkmıştı.
Sinirle tıslayıp daha çok yaklaştı.

" Ya tamam yemeyi içmeyi siktir et, sen bu okuldaki en zeki çocuksun Okan! Fizikten altı almak ne. Her sabah okula gelirken kaç tane sigara içiyorsun lan!?" cevap vermek zorunda olmasam da bir  şeyler beni zorluyordu.

"Bir iki tane." birden yumruk yaptığı elini kafamın yanından duvara vurdu. "Bok bir iki tane! Sen nasıl koktuğunu biliyor musun? Veya göz altı morluklarını! Bir ay önce her gün vanilyalı şampuan ve Axe Africa kokan çocuk gitti yerine tanımlandıramadığım ruhsuz bir çocuk geldi!" gözlerini on saniye falan kapalı tuttuktan sonra açtı.

"Aslında en merak ettiğimde ne biliyor musun?" yüzlerimizin arasındaki mesafeyi kapatıp kulağıma eğildi "Neden gözlerin artık ışıl ışıl bakmıyor!?." fısıltısı öyle bir kalbime dokunmuştu ki ilk başlarda tepki bile verememiştim. "Acı çekiyorsun ve o arkadaşım dediğin boklar hiçbir şeyin farkında değiller!" bir adım geri çekildi ve gözlerini gözlerime dikti. Bir deist olarak yemin ederim ki delindiğimi hissettim. Bir insan bu kadar mı derin bakar.

"Ama ben o boklar gibi değilim. Tamam sana göre bir bok olsam bile sen bu haldeyken, sen bu kadar gözlerinle etrafa yalvarıyorken gülemem. Bırak yardım edeyim!" vay amına koyayım...

Gözlerim dolmaya başlarken onu hiç beklemediği bir anda kenara itip kabinden çıktım. Tuvaletten çıkmadan önce yan taraftaki peçetelikten rastgele peçete çektim. 

Lazım olabilirdi...








HEYOOO YENİ BİR BÖLÜM DAHA BAKIYORUM DA HİÇ DESTEK VEREN YOK YAHU AYIP GÜNAH NEYSE DAHA YENİYİZ ONDANDIR. İYİ OKUMALAR DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.

ADAM (BXB) (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin