2nd | mor menekşe ağlar acıyla.

78 12 74
                                    

aşkım çok geç oldu ama <33 sapyoqizm

-

Toz ve toprağın harmanlanarak gökyüzüne savruluşu esnasında patika üzerinde yalnızca askerlerin solukları ve ufak fısıldaşmalar duyuluyordu. Namjoon'un stratejisine olan güvenlerinden dolayı kimse apaçık ortada olan şeyi göremiyordu.

En azından... Şimdilik.

"Sağdan," dedi Jaebum ömrünüzde duyabileğiniz en düz ses tonu ile. "Rota ve plan şu andan itibaren devreye giriyor. Eğer dikkatli olmazsanız..." Elleri ile boğazını kesiyor hareketi yaptığında, ciddiliğinden olsa gerek, tüm askerler seslice yutkunmuştu. "Kelleniz, Güney'in sofrasında sunulur."

Namjoon birliklerdeki askerlerin yüz ifadelerini hoşnutlukla izler iken bir yandan da elindeki hafiften kenarları kıvrılan kağıda planın detaylarını geçiriyordu. Rüzgar, yol üzerindeki bedenlerin saçlarını okşayıp geçerken, kuru ve turuncuya boyanan yaprakları da beraberinde savuruyordu. Askerler de bu planın berbat olmamasını umarak adım atmayı sürdürüyordu.

"Siz de sola dönün." dedi Hyunwoo, kınında bıraktığı kılıcı ile yabani bitkilerin esir aldığı patikayı işaret ederek. Birliği oldukça sakin görünüyordu. Namjoon'un anladığı kadarıyla, her birliğin farklı yönleri geliştirilmişti. Hyunwoo'nun birliği soğukkanlılık ve zeka; Jaebum'un birliği ise atak ve kafa karıştırma üzerine eğitim görmüştü. Prens Jimin'in babası bu tür şeylere fazlasıyla önem verirdi.

Namjoon hafifçe gülmüştü. Sanırım olayların gidişatı beklediğinden daha da iyi olacaktı.

"Beni dinleyin."

Namjoon hızlı adımlarla, iki birlik tam olarak birbirinden ayrılmadan önce ortalarında durmuş ve dikkatlerin üzerine yönelmesini sağlamıştı.

"Şu andan itibaren suikast stratejisinin içerisinde olduğunuzu unutmayın lütfen. Ayrıca, Mareşal Jeon'un uyarısına göre, hiç kimseye plandan bahsetmeyeceksiniz, onlarla konuşmayacak ve onların sizi görmesine izin vermeyeceksiniz. Buralarda herkes birbirini tanır."

Mareşal Jeon, arkadan ağır adımlarla gelmeye devam ederken, duraksamış ve gür bir sesle haykırmıştı: "Gerek çatılardan, gerek yer altından gideceksiniz! Sizi ben seçtim! Bugün, Kuzey Güney'in kışkırtmalarına son verecek!"

***

Griye boyanarak daha da iç karartıcı hale getirilen Kuzey Sarayı'nın koridorlarındaki dehşet soğukluk bedenlere işliyor, ılgıt ılgıt ilerleyen askerlerin iliklerine dek ürpermelerine neden oluyordu. Namjoon'un yüzüne oturan ciddilik ve terleyen alnına yapışan kahve tonlarındaki saçları bir olmuş, etrafa ihtişamlı bir gösteri sunuyordu.

Namjoon, Mareşal Jeon'un bazı şeylerden şüphelendiğinin gayet de farkındaydı. Namjoon'a sürekli soru sorması işten bile değildi. Prens Jimin dahi Namjoon'u bu denli sorguya çekmemişken, davranışlarının farklı bir açıklaması olamazdı.

Hem düşünüyor, hem kaçıyor, hem gizleniyor, hem de tetikte duruyordu. Strateji Uzmanı Kim Namjoon'du o, hataya tahammülü olamazdı, en ufak bir hesaplaması yanlış çıkamazdı.

Nihayetinde kapıyı görmüştü, lakin ilk kez hesaplayamadıği bir şey olmuştu.

Hyunwoo'nun birliği arkasında değildi. Mareşal Jeon da, Jaebum'un birliğiyle beraberdi. Ve bu... Namjoon ömrü boyunca yanıldığı ilk durumdu.

Bir şeyi atlamıştı.

Kim Taehyung'un kendisini atlamıştı. Taehyung zekiydi, aynı zamanda Namjoon'un ardına atılarak, yedi kişiyi teker teker zehirleyebilecek kadar da sessizdi.

Gardenia ❁ TaeMonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin