bir bakmışsın yıllar geçmiş

2.4K 346 510
                                    

a farewell song - vodka rain

Hayatta hiç yok olduğunuzu hissettiniz mi;
etkisiz eleman olduğunuzu, koca bir sıfır olduğunuzu, hayalet olduğunuzu?
Yaptığınız şakalara gülünmediğinde, arkadaşlarınız topluca gittikleri bir yere sizi davet etmediğinde, aileniz doğum gününüzü unuttuğunda, haklı olduğunuz halde özür dilediğinizde ya da görüşünüz önemsenmediğinde belki bu his sizi yakalayabilir. Bu his sizi yakaladığında bir boşluğa doğru bakarken aklınızdan milyon tane şey geçer ve bu karmaşıklık içinde kaldığınız zamanda da işler daha çok zorlaşır. Hayatta ne olarak bulunduğunuzu sorgularsınız genelde. Omzunuzun genişliği kadar olan hacminizde kimler veya neler için bir dünya büyüklüğünde olduğunuzu ya da olabileceğinizi düşünürsünüz.
Aileniz için nesiniz, arkadaşlarınız için ya da çevreniz için siz nesiniz, kimsiniz, ne olabilirsiniz? Çoğu kişi buna cevap verir mi ya da verebilir mi, bilmiyorum. Ben veririm sanırım, çünkü ben bir sıfırım.

Minseok çok sessiz olduğumu, çok fazla düşündüğümü söyleyip benimle çok fazla tartışır, yani tartışırdı, ta ki kişiliğimi değiştiremeyeceğini fark edene kadar.
Bütün bu tartışmalarımız boyunca Minseok'a önceden böyle bir insan olmadığımı anlatmaya çalışmadım, çünkü artık boş vermişlik hissi tüm vücudumu sarmıştı.
Şaka değil, kesinlikle sessiz, çok fazla düşünen, çok az konuşan bir insan değildim, bunu en iyi Kim Jongdae bilir.
Ergenlik çağıma kadar yerinde durmayan, cıvıl cıvıl bir çocukluk geçirdim. Çok konuşurdum, çok sorardım, çok gülerdim, çünkü hayat bunun için vardı.
Ama zamanla bunun iyi bir fikir olmadığına karar verdim. Ben önemsenmedim, düşüncelerim önemsenmedi, varlığım önemsenmedi, sinirlendim ama gerçekler yüzümü tokatladığında da kendi duvarımı kendim ördüm.

Zamanla girdiğim ortamlarda sessiz, pısırık, sıkıcı olarak anılmaya başladım, bu sıfatları her duyduğumda vücudumdaki çocukluktan kalan yara izleri sızladı. Ama bunlara da alıştım. Tıpkı her şey gibi, gerçekleri görmeye ve gördükçe canımın yanmasına alıştığım gibi, Park Chanyeol'e ve dengesizliklerine alıştığım gibi.

Yarıyıl tatili yarın bitiyordu, sonbahara girmiştik. İki aydır ne Chanyeol'ü ne de diğerlerini görüyordum.
İçimde inanılmaz bir boşluk vardı ve onu gördüğüm zaman her ne kadar bu boşluğun yeşereceğini bilsem de öyle olmamasını ummaktan başka bir şey yapamıyorum.

Chanyeol'ün gerçekleri öğrenmesinin üzerinden üç ay geçmişti. Okul kapanmadan bir ay önce başlamıştık birbirimizden uzaklaşmaya, aramızdaki mesafeye bir de uçurumlar eklemiştik.
O bir ayda çok şey görüp geçirdim, o bir ayda okulda alay konusu oldum, Jongdae ile çok fazla tartıştım, Sehun ile çok fazla yakınlaştım.

Park Chanyeol'ün gitarıyla şarkı söylediği gece sıramda gördüğüm yazıdan sonra zar zor toparlanarak eve gittim. Diğer gün okula geldiğimde ise Jongdae yanıma gelip Chanyeol'ün artık beni görmek bile istemediğini, bu cümleyi Jongdae'den bana iletmesini istediğini öğrendim. O gün Park Chanyeol ile her şeyi yitirdik ve bitirdik.
Aynı arkadaş ortamında olmamız az da olsa iletişimde olmamızı sağlar sanıyordum ama Chanyeol bulunduğum hiçbir yere gelmeyerek, hatta bazen derslere bile girmeyerek bana ne denli ciddi olduğunu gösterdi. Kyungsoo ile gittiğimiz bir barda ise, Chanyeol'ü artık önemsemeyeceğime dair yeminler ettim.
Kyungsoo, Yixing, Jongdae, hatta Jongin bile Chanyeol'ü önemsememe konusunda başarılı olduğumu söylüyorlardı, fakat ben sadece iyi rol yapıyordum. Tüm bu zaman boyunca Jongdae, Chanyeol ile çok yakınlaştı, daha ne kadar yakınlaşabilir diye düşünceler havada uçuşuyor olabilir ama bu ciddi bir yakınlık. Çünkü bir keresinde Jongdae'nin, Chanyeol ile buluşmaya gidecekleri için bizi ektiğini hatırlıyorum.
Jongdae, Chanyeol'ü unutmaya çalıştığım için beni gönülden destekliyordu çünkü Chanyeol ile aramda hiçbir şey olmayacağına artık o da inanıyormuş, bütün ikna etme çabalarına rağmen.
Ben ise başa döndüğümü hissediyordum, Chanyeol'ü sevdiğim ve bunu sadece benim bildiğim zamanlara. Jongdae'nin Chanyeol ile yakınlaşması beni içten içe yiyip bitiriyordu ama hiçbir şey demiyordum, diyemiyordum. İlk zamanlarda Kyungsoo sanki beni anlıyormuş gibi Chanyeol konusu açıldığında endişeli bir şekilde bana bakıyordu, ona baktığımda ise hemen bakışlarını çekiyordu. Bir günden sonra benim yanımda Chanyeol'den bahsedilmemeye bile başlandı, her zamanki gibi hiçbir şey demedim.
Bu zamanların tek iyi yanı Sehun ile yakınlaşıp arkadaş olmamdı. Chanyeol'ün wind of change söylediği gece sanki sadece benim hayatım değil, Sehun da değişmişti.
Arkamdan türlü lakaplarla söylenerek dolaşan oğlan yerini daha olgun birine bırakmıştı. Pek fazla konuşmuyor, pek fazla gülmüyor ve konuştuğunda da saçma sapan laflar etmiyordu. Bu halini sevsem de eski Sehun'u özlediğim de oluyordu ama Sehun sanki eski halini özlediğimi bilirmiş gibi yalnız ikimiz olduğumuz zamanlarda çocuk gibi davranıyor, bu hareketlerini de kimseye söylememem, bana özel olduğu hakkında şeyler söylüyordu.

tut elimi buradan gidelim//chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin