O gün hayatımın herhalde en berbat günüydü. Okulum yeni bitmişti ve tam kepimi havaya fırlatmak üzereyken amfininin girişinde iki polis gördüm. Çok üzgün bir şekilde ikiside bana bakıyordu. İlk önce bir suç işlediğimi ve bu yüzden hapishaneye gideceğimi düşündüm. Ama sonra felaket habercisi ben zekice bir tahmin yürüttüm. Biri ölmüş olabilirdi. Hatta bunlar annemle babam da olabilirdi. V ebu tahmin doğru çıktı. Kepimi havaya fırlatamadan ve okulun en iyi öğrencisi olduğum için mezuniyet konuşmamı bitiremden yere yığıldım.
Uyandığımda iki polis başımdaydı, beni mezuniyet yemeği için hazırlanmış sandalyelerden birine oturtmuşlardı. Herkes benim nasıl olduğumu anlamaya çalışıyormuş gibi yapıyordu ama hepsi yalandı. Okulun inek kızıydım arkadaşım kütüphanede çalışan Roy ve arada sırada oraya uğrayan kız arkadaşı Sierra'ydı. Ama ikisi genelde beni takmazdı. Birbirleriyle ilgilenmediklerinde Roy'la konuşurduk ama bu anlar çok nadirdi. Ben genelde elimde bir sürü kitapla bir köşeye oturmuş olurdum. Genelde kütüphaneye her gidişimde 4 kitap alırdım bunları bitirmem eğer kitaplar uzunsa (500 syf) 4 saat, kısaysa bir buçuk yada iki saatimi alırdı.Bu iş bittikten sonra bir kaç kitap alıp yazdırırdım ve yurttaki odama geri dönerdim.
Ben gözlerimi açtığım için herkes yerine döndü ve parti başladı bense bu sırada iki polisle beraber partiden çıktım. Amfiden çıktık ve okulun koşu parkuruna doğru yürüdük. Polislerden kısa boylu ama gayet fit olan kadın polis konuya girdi:
-Tatlım bildiğin üzere Brooklyn'de olan ailen seni görmek için buraya Manhattan'a geliyordu ama gelirlerken arabayla kaza yapmışlar. sonra polis bekledi, anlaşılan dahası da vardı. Sonra diğer uzun boylu yüzü sivri ama sevimli olan polis konuşmaya başladı.
-Şarampole yuvarlanmışlar. Ambulans olay yerine gidesiye kadar... ben cümlenin devamını kafamda tamamlamıştım işte. Ölmüşlerdi, ikisi de. Artık öksüzdüm. Tüm ailem annem ve babamdı çünkü diğer aile üyelerimizin de başına enteresan kazalar gelmişti.Biri kazak yaparken uçurumdan uçmuştu, büyükannemler tarlada sebze toplarken mayına basmışlardı, kuzenim intahar etmeyi düşünürken balkondan düşmüştü halam buna dayanamayıp kendini jiletlemişti... Kısaca artık bu dünyada daha da yalnızdım. Yıllarca arkadaş edinmeyip çaılmamın sebebi annem ve babamdı. Onların deyişiyle eğer bu hayatta kalmak istiyorsam okuyum mesleğimi elime almalıydım, arkadaşlar para kazandırmazdı.
Bende dinlemiştim ve şimdi tamamiyle tektim. O kadar çalışmamın ne anlamı kalmıştı şimdi, yalnız ve mutsuzdum para bunu nasıl düzeltebilirdi ki? Kendimi işime verip tüm bunları geride mi bırakıcaktım? Neyim ben bi robot mu? Ruhsuz yada kalpsiz değildim. Bunu nasıl atlatıcağım konusunda bir fikrim yoktu. Bu yüzden polsleri ve tüm hayatımı arkamda bıraktım çantamı okul çıkşındaki dolaptan aldım ve kararmakta olan havanın verdiği serinlikle en yakın bara yürüdüm.
Yolda yürürken bu saçmalığın hapsini içkiyle düzeltmeye karar verdim. Bunların hepsini; saçma hayatımı, ailemi, arkadaşsızlığımı. Herşeyi. İçki içip kendimi sarhoş ettikten sonra bir arabanın önüne atlar ve "Kaderinde bu vardı, mekanı cennet olsun." lardan olmak istedim o anda. Çok mantıklı gelen bu planı hemen uygulamak için bara girdim. Hayatımda hiç içki içmediğim ve isimlerinide bilmediğim için barmene "En sertinden." dedim. Adamda bana küçücük bir bardakta içkiyi getirdi. Adam beenimle dalga mı geçiyordu? Küçücük şeyle nasıl sarhoş olucaktım? Neyim ben fare mi? Bu hışımla barmene bağırdım ve tüm şişeyi vermesini söyledim, adam bana delirmişim gibi baktıktan sonra -ki öyleydim, kudurmuştum- şişeyi verdi.
İlk önce bardağı kafama diktim. Keşke dikmeseydim. Boğazımdan aşağıya kaynar sular boşaltsalar bu kadar yakmazdı. Lav içmek gibiydi -tabii hiç lav içmedim- . İçimden kendime sövüp şişeyi kafama diktim. Sanki su içer gibi içtim ama acısı berbattı. Aslında iyide gelmişti. Ruhsal olarak çektiğim tüm acıyı fiziksel olarakta çekmek iyi gelmişti. Ama hala aynı mutsuzluk vardı içimde. Herşeyden nefret etme olayı... Ergenlerin dediği gibi "Kimse beni anlamıyor, herşeyden nefret ediyorum, BLA BLA BLA..." .
İçki vücuduma etki etmeye başlayınca taburede dik duramaz hale geldim. Artık arbanın önüne atlama vektim gelmişti. Bu yüzden tabureden indim va yalpalayarak yürümeye başladım. Hayatımı gözümün önünden geçirirken popomda bir el hissettim. Ne kadar dengesiz olsamda kızgınlık, nefret beni ayakta tutuyordu. Arkama büyük bir hışımla döndüm. Sapık, bana:
-Nereye böyle güzellik?" diyince hayatımda bir sineği bile incitmeyen ben adama güzel bi yumruk geçirdim. Tabii elim acıdı ama sonrasında adamın bana attığı tokat kadar değil. Böyle olunca yere yapıştım etraf bulanıktı ve ne yapıcağımı bilemedim ama bedenim biliyordu. Yerden kalktım ve admla kapışmaya başladık...
En sonunda aldığım alkolle bayıldım kavga ettiğim adamın da kafasında şişe kırdılar. Etraf kararırken ölmek için dua etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Yolcu
RomanceAilesinin tamamını kaybetmiş, yalnız bir kız ve saçma bir başlangıç... UMARIM BEĞENİRSİNİZ:D