Büyük kardeş olmak her zaman zordur. Kardeşinin nazını çekmek ve ailen tarafından hep onun haklı görülmesi felan işte. Benim babam gibi bir babanız olsaydı çıldırmıştınız sanırım. Ben utanmadan yazıyorum çünkü bunlar gerçekler. Babamın gözünde hep erkek kardeşim Selim vardı. Bilmyorum neden ama erkek sevgisi işte. Hayatımda babama en çok ihtiyacım olduğu dönem babam kardeşimin götünde geziyordu. Birde başkalarına anlatırken "Has evlat" demesi yokmu işte o çıldırtıyodu beni. Bir insan babasını ne kadar çok sevmeye bilir ? Emin olun ben hepinizden daha çok sevmiyorum. Babam kardeşim Selim'i herkesin içinde överdi. Beni sadece zekamla konuşurdu. Evet zeki bir kızdım ama tek kullandığı sözcükler "Bana çekmiş.". Sizce ben mi yanlış düşünüyorum ? Burda beni mi övüyo kendi zekası ile mi övünüyo? Hayat küçük yaştan itibaren benim için çok zor başlamıştı. Bunlar olurken 10 yaşında felandım herhalde. Yani bundan 3-4 sene öncesi. Bu yoklukta bide babamın iflas etmesi ortaya çıktı. Zaten durumumuz iyi değildi. Servis parasını zor verirken bu duruma düşmek ve babamın işsiz kalması bizi çok derinden yaralamıştı. Artık servisi bırakmıştım. Yürüyerek gidip geliyordum okula. Okulum ile evin arası uzaktı evet ama yinede yürüyodum. Önce zayıflarım felan diye çok istemiştim ama sabah sabah yarım saat sırrtında ağır bir çantayla yürümek çok zor geldi. Yine de anneme yük olmak istememiştim. Çünkü babamın ailesinden çok çekmişti. Çok görgüsüz kaba insanlardı. İşte Angaralı olmak böyle bir şey. Abarttığımı sanmayın. Bende Angaralıyım ve bununla gurur duyuyorum. Bende çok kabayım bunu da kabul ediyorum ama annem İstanbul'da doğmuş büyümüş ve çok kibar bi aileden gelme doğal olarak alışması çok zor oldu. Bunları yaşamış ve yeni yeni atlatıyorken bir de ben sıkmak istememiştim canını. Çünkü önceden amcamlarla altlı üstlü bir gecekonduda yaşıyorduk. Sobalı bir evdi. Yengem hiç bakmazdı çocuklarına. Kendi evlerinden çok bize gelirlerdi. Misafiri karşılamazdı mesela. Hep annem bu yükü çekmişti. Taşındık başka kombili bir apartmana. Gerçi üst katta halam oturuyor. Çok meraklı biridir. Herşeyi sorar. Gece ikiye kadar gelir bizde oturur. Düşünün mesela biri olacak ve sürekli "Nerden geliyon? Bunu nerden aldın? Ne kadara aldın? Niye onu aldın?" bu gibi sorular işte. Bence çıldırır insan. Böyleydi işte. Babam işsiz gezerken yeni bi adamla tanışmış. Adam babam ve amcamı dolandırmış bankada param var çekemiyorum çekince size öderim diye. Benim saf sülalemde hemen kredi çekip adama vermişler. Adamın gidiş o gidiş yok ortada. Bu krediyi işsiz bi şekilde nasıl ödeyebilirsin ki. Annem işe başladı. Üst komşumuzun çocuğuna bakıyordu. Daha 4 aylıkken aldık onu. Annesi işe gitttiğinde bizde kalıyordu. Onun parasıyla ev kirası elektrik sy faturası derken bankanın borcunu ödemeye para kalmıyordu. Babam zaten işsizdi. Bankadan icra kağıtları gelmeye basladığında 11 yaşındaydım. Gün geldi babam biriyle tanıştı. Adı bülent'ti. Babama büyük vaadlerde bulundu. İki tane araba verdi. Sonra bir çok kredi çektirdi. Annemin üzerine. Babamın üzerine. Yengemin üzerine... Bu adam da dolandırıcı çıktı. Krediler üstümüzde kaldı. Battıkça batıyorduk. Artık sadece icra kağıtları değildi eve gelen. İcra memurlarıydı. Televizyon buzdolabı vb. eşyalarımıza bakıp hesap yapıyorlardı. Sabah önlüğümü henüz yeni giymişken çalan kapıya yöneldim. Açtığımda gelen icra memurlarıydı. Ben gitmeden eşyaları inceleyince alırlar diye düşündüm. Nasıl okula gittim. Ne dersi dinledim bilemiyorum. Düşündüğüm şey olmamıştı hele, şükür. Eşyalarımızı da götürmemişlerdi. Küçüktüm o zamanlar. Pek bir şey bilmezdim. Ve en önemliside hep sessizdim. Çok sessizdim. Kardeşim benim gibi değildi hem küçük olmasından hemde bağırıp çağırmasından dolayı hep haklıydı. Garipti. Kavga ettiğimizde kızdığımda odaya gidip bağıra bağıra ağlardı. Taki babam gidip gönlünü alana kadar. Haklı olduğu yerde de haksız olduğu yerde de durum böyleydi. Ben ya ben? Ben farklıydım. Bu farklılık iyi mi bilmiyorum ama umarım iyidir. Ben hiç bağıra çağıra ağlayanazdım. Neden bilmiyorum. İlginç. Sadece kardeşim konusunda da değil bi ara o kadar piskolojim bozuldu ki hiç bir şeye cevap veremez susar olmuştum. Canım yansa bile zor durumda olsam bile bağıramazdım. Öyle işte zamanla büyüdüm. Babam yeni işe girdi. Altıncı sınıfa geçmiştim. Okul içinde bi grubumuz vardı. Hep birlikte olur ve birbirimizi kollardık. Deniz Başak ve ben. Deniz hep Zeki olandı. Maddi durumları çok iyiydi ve evine hocalar geliyordu ve programlı çalışıyordu. Dersleri çok iyiydi. Başak abisi bi bilgisayar dehası. Başak en iyi sözcümüzdü. Yani ağzı iyi laf yapardı. Her şeye hemen bi cevap verirdi. Ben hep ırsi olandım. Biz hep kendi aramızda yarışır her şeyi birlikte yapardık. Gün geldi okula yeni öğrenciler kayıt oldu. Deniz bizden daha çok yeni gelen kızla takılır olmuştu. Yavaş yavaş parçalanmaya başlamıştık. Günler geçti. Çeşitli nedenlerle aramız bozuldu. Saçla başla kavga edecek hale gelmiştik. Nerdeen nereye... En yakın arkadaşlarımı kaybetmek bana çok koymuştu. Bunlar olurken ailevi sıkıntılarımız da gitgide artıyordu. Ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Anneme anlatamıyordum. Kızacağından değil zaten bi ton derdi olduğundan ama keşke anlatsaymışım. Aslında düşünüyorumda biz bn kendimi bildim bileli hiç bi aile olmadık. İşte o zamanlar garip bir şekilde tanıştığım kişiler oldu. Her şey böyle başladı.
İlk Bölüm nasıldı? Bu bölüm imkansız bir aşka açılan yelkenlerdi. Devamındaki aşk hikayesi hoşunuza gider umarım. Okuyanlara şimdiden teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ AŞK
Teen FictionHerkes gülmek ister mutlu olmak. Bense sevdiğim kişiye ulaşmayı. Evet zor sevilmeden sevmek. Ama bu aşka engel değildir. Benim aşkım hiç bitmedi. Bitmeyecek.