Masamda oturmuş resim çiziyordum. Siyah kalemi elime alıp dişlerken, resimi inceliyordum. Anneannem kapıyı çalıp içeri girdi. Elinde fırından yeni çıktığı belli olan bir parça çörek ve kahve vardı.
Yanıma bırakıp resmime baktı.
''Çok başarılısın Alina, ben de eskiden resim çizerdim biliyor musun? İstersen bir gün sana resimlerimi gösterebilirim.''
''Gerçekten mi? Bu harika olur. Teşekkür ederim anneanne.'' deyip yanağını öptüm. Odamdan ayrılırken tekrar resime döndüm ve kahvemi elime aldım.
Balkonun camına gidip dışarıyı izlemeye başladım. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu hala.
Sabah kalktığımda da hava böyleydi. Herkes evde kalmaya karar vermişti bugün. Tabi tekne turu planları da suya düşmüştü.
Yaz yağmuruydu, büyük ihtimalle yarın hava yine günlük güneşlik olacaktı.
Masama oturup çörekten bir parça ısırdım. Anneannem gerçekten harika yemek yapıyordu.
Telefonumun çalmasıyla yatağıma uzanıp telefonu açtım.
Göksu sevgilisinden ayrılmıştı ve depresyondaydı. Uzunca bir süre onunla konuşup onu teselli ettim. Telefonu kapatırken sesi daha iyi geliyordu.
Yağmur öğleden sonra kesilmişti ama hava kapalıydı.
Ayağıma bir eşofman geçirip üzerime de basit bir tişört giydim. Kapşonlu siyah hırkamı da üzerime geçirip spor ayakkabılarımı giydim. Anneannemlere dışarıda biraz dolaşacağımı söyleyip kulaklığımı takıp evden çıktım.
Yerler hala ıslaktı ve hava da tatlı bir esinti vardı. Yine de yeni iyileştiğimi düşünüp üzerime hırkamı giymiştim.
Sahil kenarına gelince iskeleye çıkıp yavaş yavaş en uca yürüdüm. İskelenin en ucuna oturup kulaklığımı cebim sokup denizi dinlemeye başladım.
Telefonum çalınca bu sessizliği bozduğu için homurdanıp telefonu açtım. Ege yine hiç bitmeyen neşesiyle konuşmaya başladı.
''Arkadaşların en tatlısı, en güzeli nasılsın?''
''İyiyim Ege tadını çıkarmaya çalışıyorum buranın, sen napıyorsun?''
''Oh oh ne güzel, ben de sana bir şey sorucaktım.''
''Dökül bakalım.''
''Diyorum ki şimdi sen Çeşme'desin ya hani, İstanbul'da hem çok sıcak hem çok sıkıcı-''
''Tamam Ege gelebilirsin, kaç gün kalmak istiyorsan da kalabilirsin. Anneannem kolay kolay bırakmaz zaten seni.''
''Ayy dünyanın en iyi arkadaşısın, çok seviyorum seni Alina. Bu akşam yola çıkıyorum. Sabah beni otogardan alırsın.''
''Biliyorum Ege biliyorum, ben de seni seviyorum. Sabah ara seni almaya gelirim.''
O sırada Sarp yanıma oturdu. Son cümlemi duymuş olmalıydı. Ya yanlış anladıysa?
''Seni burada görmeyi beklemiyordum.''
''Neden?''
''Buranın yaz yağmurlarını bilmiyor olmalısın. Bir anda durup sanki bir daha yağmayacakmış görünür ve hiç beklemediğin bir anda yağmaya başlar.''
Dediği anda yağmur damlaları yavaş yavaş üzerimize düşmeye başladı.
''Çabuk ol sığınacak bir yer bulmalıyız.''
Elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Ardından delice koşmaya başladık.
Sahilde bir kafeye girdiğimizde ikimizde sırılsıklamdık ve yağmur şiddetini arttırmaya devam ediyordu. Bulduğumuz boş bir masaya oturup sıcak bir şeyler sipariş ettik.
2 saat boyunca oturup muhabbet ettik.
Annesi öğretmenmiş, babası ise ihracat işiyle ilgili bir şirkette pazarlama müdürüymüş. Babası sık sık iş gezilerine gittiği için annesiyle yürütememişler ve ayrılmışlar. Annesi iki sene önce başka biriyle evlenmiş. Sarp da kışın onlarla kalıyormuş.
Yaz olunca babaannesinin buradaki evine geliyormuş. Bazen annesi bazen babaannesi yanına gelip onunla kalıyormuş. Tek çocuk olduğu için de genel olarak yalnızdı.
''Hep ben anlattım. Şimdi sıra sende.''
''Annem avukat bu yüzden çalışma saatleri değişebiliyor. Babam diş doktoru gündüzleri onu evde görmek neredeyse imkansız. Abim var bir de 22 yaşında. Abimle genelde iyi anlaşıyoruz. Şakalaşmayı severiz. Bir de onun sevgilisi Ekin var. Ekin'le birbirimizi pek sevmeyiz ama açık açık söylemedik tabiki de. Kalkalım mı yağmur dinmişken, anneannemler merak etmiştir.''
''Olur tabi.''
Değişken bir psikolojisi vardı. Bir gün iyi davranırken diğer gün sinirli ya da umursamaz oluyordu. İyi halini daha çok sevmiştim.
Beni eve bıraktıktan sonra anneannemin tüm yemeğe kal ısrarlarına rağmen evine gitti.
Yağmurdan dolayı berbat görünen saçlarımı toplayıp yemeğe oturdum. Anneannem kaş göz işareti yaparak neler oldu der gibi sordu. Omuz silkip hiçbir şey olmadığını söyledim.
Ege'nin yarın buraya geleceğini bir kaç gün biz de kalacağını söyleyince anneannem ile dedem çok sevindi. Ege'yi ve ailesiyle küçüklükten beri tanıyorduk. Anneannem de İstanbul'a geldiğinde Ege'nin anneannesiyle tanışıp arkadaş olmuştu.
Yemekten sonra uzun bir süre duş aldım. Su rahatlatıyordu.
Altıma bir tayt ve üzerime bir sweatshirt giyip balkonuma çıktım. Buraya geldiğimden beri balkona çıkmamıştım.
Defterimi kucağıma alıp, yere serdiğim kilimin üzerine oturdum. Bugünkü çizdiğim resme devam ettim.
Balkon bir kaç ev ve arkasındaki ormana bakıyordu. Sakinleştiriciydi yani. Resmi çizmeyi bitirip kalemlerimi odama götürdüm.
Salona inip televizyonu açtım. Bilgisayarımı televizyona bağlayıp yabancı dizilerimin izleyemediğim bölümlerini izlemeye başladım. Telefonumu elime alıp sabah 7ye alarm kurdum.
Televizyonu yarım saat sonra kapanacak şekilde ayarlayıp pikeyi üzerime örttüm. Burada uyuyakalacağımı biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Olmadan Asla
Teen FictionSonra müziğin sesini açtım, baktım kaçışım yok aşık oluyordum, tadını çıkardım. Alina daha 15 yaşında bir kız. Aşkı henüz tatmamış biri. Bir gün karşısına Sarp çıkınca her şey değişti. Hayatın en güzel duygusunu, aşkı onunla tadacaktı...