Yalnızlık bir tercih midir yoksa karşı konulmaz bir gerçek mi? Bir insan yalnız olmayı kendisi mi seçer yoksa mahkum mu bırakılmıştır? Yalnız olmak iyi midir yoksa kötü müdür?
Bu soruların cevabını kendime yüzlerce kez sormama karşın aldığım cevap aynıydı. ''Bilmiyorum.'' Bilmiyordum işte, ne kadar kafa patlatırsam patlatayım bilmiyordum cevaplarını. Bilmediğim şeyler soruların cevapları ile sınırlı da değildi, o kadar çok şey vardı ki bilmediğim. Ya da bildiğim ama bilmediğimi zannettiğim.
Bazen düşünüyorum da deli miyim neyim? Normal bir insan bu kadar çok düşünür mü? Düşünmez galiba, daha doğrusu düşünmemeli. Ben düşünüyorum da ne oluyor zaten? Kuru düşüncelerden ibaretler hepsi, bana ya da dünyaya hiçbir faydası olmayan bomboş düşünceler...
Bakın yine bir sürü saçma sapan cümle kurup kendimi size tanıtmayı unuttum. Ahu ben, Ahu Korkmaz. Soyadıma bakıp da vay ne kadar güçlü bir soyadına sahip , özelliklerini taşıyordur diyebilirsiniz. Lakin soyadımla o kadar zıtız ki birbirimizle, siyahla beyaz nasıl birbirine benzemiyorsa biz de benzemiyoruz. Alakamız dahi yok, kişilik özelliklerimin hepsini toplasam ucundan bile geçmez kendileri. Hani bir söz vardır 'ota boka korkan'. O kişi ben oluyorum tam anlamıyla, beni örnek alarak ortaya çıkan bir söz dahi olabilir hatta.
29 yaşındayım, 30'uma girmeme son 2 ay. 29 yıllık hayatında elle tutulur neyin var hadi bize göster deseler göstereceğim tek şey kitaplığım olurdu. 3+1 daireli bir evde yalnız yaşıyorum, -ev arkadaşını çok denedim olmadı- odalarımın birini kütüphaneye çevirdiğimi gururla söyleyebilirim. Duvarları beyaz boyalı, orta büyüklükte bir odadır kendisi. Kapıdan girer girmez duvarın tam ortasına konulmuş tavandan başlayan penceresi karşılıyor beni. Pencerenin hemen önünde rahat rahat yayılabileceğim bir oturma yeri var, bol minderli. Sağ ve sol duvarlar kitaplıklarla kaplı, içleri aşık olduğum güzelliklerle dolu. Yerler parke, başka da bir özelliği yok odamın. Olabildiğince sade, içimi yansıtan bir oda oluşturmaya çalıştım ve başarılı olduğumu düşünüyorum.
Anne ve babam ben 6 yaşındayken vefat etmişler, teyzemin yanında büyüdüm. Teyzem şu anda emekli bir edebiyat öğretmeni. Kitap okuma ve yazma tutkumun oluşmasında teyzemin rolü karşı konulamaz bir gerçek. Hatırlıyorum da 10-11 yaşlarındayken okuldan beni almaya gelirdi, eve giderdik hemencecik. Kendini hemen mutfağa atardı, ben de odama geçer ders tekrarı yapardım. Mutfaktaki küçük masada bir yandan yemeğimizi yerken diğer yandan da o gün neler yaptığımızı konuşurduk. Öyle tatlı bir sesi vardı ki sonsuza kadar onu dinleyebilirdim. Ninni söyler gibi yavaş yavaş konuşur, ben konuştuğum zaman kocaman gözleriyle pür dikkat beni izlerdi. Hayatımda tanıdığım en sakin insan teyzemdi. Hiçbir zaman bana sesini yükseltmemiş, bir fiske dahi vurmamıştı. Yemek yeme faslı bittikten sonra beraber salona geçer, biraz televizyon izlerdik. Her akşam istisnasız kitap okuma saatimiz vardı saat 20.00-21.00 arası. Herkes kendi kitabını alır, kendi köşesine geçerdi. Teyzemin yeri standarttı hep. Pencerenin kenarındaki açık mavi renkli berjerine geçer, yakın gözlüklerini takar ve kitabını okumaya başlardı. Ben ise hiç sabit bir yerde durmazdım, daha doğrusu duramazdım kurt vardı bir yerlerimde. Bir gün sandalyenin tepesinde, bir gün ise halının ortasında olurdum. Kitap okuma zamanımız biter bitmez birbirimize okuduğumuz satırlar hakkında düşündüklerimizi söyler, biz yazarın yerinde olsaydık nasıl yazardık onu düşünürdük. Her akşam böyle geçmezdi tabii, dışarı çıkmaya bayılırdık beraber. Bazı akşamlar sinemaya giderdik, bazı akşamlar parkta uzun yürüyüşler yapardık. Şimdi dönüp bakıyorum da teyzemin sayesinde çocukluğum gerçekten mükemmel geçmiş. Eğer o olmasaydı belki de şimdiki yerimde olamayacaktım, hatta bambaşka biri bile olabilirdim. İyi ki varsın teyze, seni seviyorum.
18 yaşıma kadar teyzemle beraber yaşadım, üniversiteyi kazanıp başka bir şehire gidene kadar. Bölümümü seçerken hiç zorlanmadım, aklım erdiğinden beri hangi bölümü okuyacağımı biliyordum çünkü. Derslerim iyi olduğundan ilk senemde, ilk tercih ettiğim yeri kazandım. 'Türk Dili ve Edebiyatı' bölümü adeta benim için biçilmiş bir kaftandı. Teyzemle ayrılmamız zor oldu, her ay görüşeceğimizin sözünü vererek sulu gözlerle ayrıldık ve sözümüzü de tuttuk. 4 yıl boyunca her ay yüz yüze görüştük, ya teyzem benim yanıma geldi ya da ben onun yanına. Üniversite yılları güzel zamanlardı gerçekten. Yeniden okumak ister misin diye sorsalar hayır derim, orası da ayrı bir konu tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahu'nun Kaleminden
Teen FictionYalnızlık bir tercih midir yoksa karşı konulmaz bir gerçek mi? Bir insan yalnız olmayı kendisi mi seçer yoksa mahkum mu bırakılmıştır? Yalnız olmak iyi midir yoksa kötü müdür? Bu soruların cevabını kendime yüzlerce kez sormama karşın aldığım cevap...