Her şeyin çıkara dayalı olduğu yepyeni bir dünyaya hoşgeldiniz. Doğdunuz, nefes almaktasınız fakat aldığınız nefesin bile bir karşılığı vardır. Büyümektesiniz saf ve yoğun duygularla. Benliğinizi aramaktasınız bocalaya bocalaya...
Aile ve sosyal çevre bizi şekillendiren en önemli etkendir. Bizi bir meleğe ya da bir şeytana dönüştürebilir. Kaybolmuş ruh ve benliğimizi aramak üzere çıktığımız bu zorlu maratona "hayat" demekteyiz.
İdimizi doyuma ulaştırmak için aradığımız ve yaptığımız her şey mübah gibi gözükmektedir. Fakat şunu unutmamalıyız ki id bölümümüz doyumsuzdur. Biz ne kadar kendimizi tatmin etmeye çalışsak da bu yetersiz kalacaktır.
Bu zorlu maratonda çıkarlarımızı ve çıkarlarımızdan faydalananları hiç de göz ardı etmemekteyiz. Aldığımız nefesin, attığımız bakışın, yürüdüğümüz adımların ve başlı başlına her şeyin bir çıkarı vardır.
Bazen bir insanı veya bir eşyayı çok sevebiliriz. Yapmacık sevgiler zaten belli başlı çıkarlara dayalıdır. Fakat bahsettiğim bir şeyi gerçekten seviyor olsak bile çıkarlarımızı göz ardı etmiyoruz. Mesela çok iyi bir arkadaşınız olduğunu düşünün. Neden onunla arkadaşlık kuruyoruz ki? Yalnız kalmaktan korkuyoruz, onunla iyi zaman geçiriyoruz, onun yanında kendimizi iyi hissediyoruz.
Övgü ve yüceltilmeye aç olduğumuz için de bu en önemli etkendir. Bunlar da zaten çıkarlarımız değil midir? Sahteleşen duygu durumu çıkarlarını da ayırt etmekte güçlük çekebiliriz. Bu yüzden bize iyi gelen, bizi mutlu eden çıkarlarımız doğrultusunda avantaj sağladığımız herkese bağlanmamalıyız. Bağlanırsak bile bir süre sonra çıkarlarımız tatmin olmayınca kendimizi kötü hissederiz ve bu durum bizi mental ya da ruhsal anlamda yıpratmaya doğru koşar.
Aşk konusu apayrı. Tutku. Aşık olsak bile, onu gördüğümüz zaman kendimizi iyi hissederiz. Hiçbir duygu beklemeksizin gibi duygularımızı ve mantığımızı çok zorlu savaşa sokarız. Sadece körü körüne bağlanırız. Aslında öyle hissederiz. Aşkın da çıkarlarımızı tutkulu bir çıkara dönüştürdüğünü hissetmeyiz bile.
Her zaman her kişi ve durumdan bir karşılık ya da çıkar bekleriz. Fakat bu çıkarlar bize kendimizi iyi hissettirdiği ve karşımızdaki kişiye zarar vermediği sürece, aksine mutluluk verecektir. Bu bir dengedir aslında. Bu dengeyi koruduktan sonra hiçbir şey bizi üzmeyecektir. Aşık olsak, arkadaşlar edinsek, bir şeye körü körüne bağlansak bile yıpranacağımız durumları en aza indiririz. Fakat her şeyi mükemmel de kılabiliriz. Karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini iyice kavramamız gerekmektedir. Bu kişi benden nasıl bir çıkar beklemekte sorgusuyla. O asıl tutkulaşmış şeyi yakaladıktan sonra gayet iyi bir şekilde çıkarlarımızı kontrol edebiliriz.
Anka'yı bilir misiniz? Küllerinden yeniden var olan eşsiz tüylü Anka. Aşkın tanımı bu küllerin içinde saklı olmaktadır bence.
Bir kere kül formuna dönüşünce sonrasında eski kimyevi yapıya ulaşmak çok zordur ya hani.. Sonrasında sizleri geriye dönük halinize çevirmeye uğraşanlar olacaktır. İşte bunun adı yarabandı aşkıdır. Yarabandını kalbinize sıkı sıkıya sarmak istersiniz ama nafile; zira bu ruhunuzda, kalp ritminizde ve eşsiz olan her parçanızda anlaşmazlık ve kasvete neden olacaktır.
Neden kabul ederiz ki.. Yarabandı çıkarları. Sevilmenin vermiş olduğu eşsiz ve tutkulu olan o anlamsız istek bizleri bitkinin dalları gibi sarmalamaya ve tüm hücrelerimize hatta atom altı parçacıklarımıza kadar işlemektedir. Bu acıyı sevebilmenin diğer yolu olarak düşünülebilir. Bedene bir parça acı al ve sonrasında seviliyormuş gibi düşün. Ne güzel hizmet(!)
Seviliyormuş gibi. Sevmenin çıkarı mı olurmuş? Peki. Sevilince neden mutlu olursun ki. Mutluluğu parasız satın almanın bedeli olarak beğendiğini düşündüğün insanın kalbindeki tüm yer ve duygulara yerleşmek istersin. Bu iki taraf için de kabullenilmiş çıkarlardır.
Bu çıkarlar doğrultusunda kaçınılamaz olan acıyı çekmenin mantığı nerede sorgulanmalıdır ki.
Çıkarların herhangi bir işlevindeki mantık sorgulanmaz. Öylece mutluluğu, çıkar eşliğinde satın almak. Egomuzu ve bize ait olduğunu düşündüğümüz tüm duygu ve somut ifadeleri tatmin etmek. Tüm bunları koşullu veya koşulsuz yaşayabilmenin sebebi basit bir belirsizlikten ibarettir.
Sadece yaşa ve geç dostum!