❄️

5.2K 494 836
                                    

Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, okuldaki herkes kışın tadını çıkarıyordu.

Jimin hariç.

Kütüphanenin camından kartopu savaşı yapan neşeli bedenleri, onu izlemekten önündeki felsefe kağıtlarına odaklanamıyordu bir türlü. Onlarla çıkıp kartopu oynamak istemiyordu, bu sınavdan düşük almamalıydı. Çalışmadığı halde yüksek alan gıcık tiplerin -Jeon Jungkook- diline düşmek istemiyordu. Başını iki yana salladı ve pencereden ayırmaya çalıştı gözlerini. Kağıda odaklanmaya çalıştıktan iki saniye sonra, tekrar ona bakarken buluyordu kendisini. Ondan nefret eden ve her zaman gıcıklık yapan birisine aşık olmak... Sinirle saçlarını çekiştirdi bunu düşününce. Ne tür bir aptaldı? Nefret etmesi gerekiyordu, tıpkı onun yaptığı gibi.

Kendisine bu 'nefret etme' olayını bir amaç edinmiş olsa da, içten içe ona daha çok kapıldığının elbet farkındaydı. Sürekli okuduğu halde beynine girmeyen paragrafları kısa bir süreliğine bırakmaya karar verdi ve onu izlemeye başladı. Eline aldığı karı top haline getirip, hevesle arkadaşlarına fırlatmaya çalışıyordu. Bunu yapabildiğinde ise sevinçle bağırıp ellerini çırpıyor, eldivenlerine yapışmış kar taneciklerinin suratına sıçramasına sebep oluyordu. Derin bir iç çekti, bembeyaz karların arasında öyle güzel görünüyordu ki! Burnu ve dudakları kızarmıştı, gözleri sulanıp duruyordu soğuktan. Camın ardından bile duyuyordu neşeli kıkırtılarını, karşısında gıcık bir serseri kesilen çocuk kartopu oynamaya başladığı an minik bir bebeğe dönüşmüştü.

"Senden nefret ediyorum Jeon..."

Kimsenin olmadığı kütüphanede kendi kendine fısıldadı. Tek bir hareketiyle bile dakikalarca izletmesinden, yansıtmaya çalıştığı sahte nefretin ağzından çıkan sözlerin basit bir yanılgısı olmasından nefret ediyordu. Saçlarını okşama isteğine engel olamamaktan nefret ediyordu. Kimsenin önünde gerçek duygularını saklamayan, her zaman olduğu gibi davranan o Jimin'i yıkıvermişti Jungkook, ve bunun farkında değildi. Jimin uzun zaman sonrasında ilk defa, topluma karşı maske takar olmuştu. Hissettiği gerçek benlik, ona olan sevgisiyle besleniyordu ve bu sevgiyi kelimelere dökemeyince aç kalıyordu ruhu. 

Bu yaptığım sadece aptallık, diye düşündü içinden. Tüm arkadaşları onu Jungkook'tan nefret etmesiyle bilirdi, başlarda doğruydu bu bildikleri. Notları konusunda bir hayli hırslı olduğu için, onu çalışmadan geçip birde üstüne hava atan birinden nefret etmemek elde değildi. Bu nefreti sürdürebildi, ta ki, onu tanıyana kadar. Sevdiği şeylere olan bağlılığını, içten gülümsemesini, hissettiği tüm duyguları ele veren gözlerinin güzelliğini fark edince dehşete düşmüştü Jimin. Bu kadar gıcık görünen ve davranan birisi, nasıl böyle mucizevi olurdu? Başlarda içten içe sevdi ona tutulmayı, daha sonra...

Her şey dayanılmaz hale gelmeye başladı, oh, her zamanki gibi.

Jungkook onu göremiyor, hissedemiyordu. Tek yaptığı şey onunla atışmaktı işte. Gün içinde onunla normal konuştuğu tek bir an bile yoktu. Bazen onu kahvesine acı biber atmaya çalışırken yakalıyor, bazen sırasına yapıştırıcı sürdüğünü görüyordu fakat bu kurnazlıklarının arasında, bir kere olsun o güzel gözlerindeki "gerçek Jeon Jungkook"un yansımasını tadamamıştı. Defalarca kalbine sordu, neden o kadar insan varken bana uyuz olan bu çocuğu seçtin diye. Daha sonra elektrik çarpmış gibi doğruldu her seferinde, onu kahkaha atarken yakaladı ve anladı; Gülüşünden yansıyan küçük çocuğu ve gözlerindeki koca adamı. Bir kere neşeyle gülümsediği zaman, evrendeki tüm yıldızlar öfkelenirdi onun kadar parlak olamadıkları için.

Kendisine gelmek adına başını iki yana sallayıp, gözlerini ovuşturdu. Onu düşünmek istemediğini sayıkladıkça, her ayrıntısı gözünün önünde daha net beliriyordu. Yüzünü yıkamak için kalkacaktı ki, arkasındaki kapının açılış sesini duyunca bundan vazgeçti. Öğle saatlerinde buraya kimse gelmezdi, kimin geldiğini merak etmişti fakat dönüp bakmaya utanıyordu. Önündeki kitabı okuyormuş gibi yapmaya başladı.

all i want for christmas is you | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin