Hafif bir sesle konuşmaya başladın:
"Hani olur ya, bin türlü zorlukla diktiğin bina bir depremde yerle bir olur. Hani olur ya, emek çeke büyüttüğün karanfillerini amansız bir fırtına kilometrelerce öteye savurur."
"Ben de kalbimi sakladım yıllarca. İncinmesinden korktum. platonik bir aşık rolünü oynamaktan, kalbimi ele geçiren kişinin farkında olmadan bile olsa beni kırmasından korktum. Bu yüzden bu kadar ilgisizdim erkeklere karşı. Bu yüzden bu kadar umursamazdı tavırlarım size karşı."
Durdun. Mavi irislerini gökyüzüne diktin. Bir süre batmakta olan güneşin muntazamlığını izledin.
Dudakların hafifçe yukarı kıvrıldı.
Gülümsemen, kozasından yeni çıkan bir kelebek kadar narin; karların arasından tüm asilliğiyle başını uzatan bir kardelen kadar zarifti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
And You're Gone
Random"...Ve sen sadece kaybolmuş bir kızsın." Kulağına ulaşan bu cümlelerle daha çok yaş hücum etti küçük kızın gözlerine. "Neden ağlamaya başladın küçük kız?"