Dan
Önünde dikildiğim devâsa büyüklükteki eve bakarken derin bir nefes aldım. Buraya gelmekle doğru mu yapmıştım hâlâ emin değildim fakat içimdeki ses sadece ona güvenebileceğimi fısıldıyordu ki söz konusu oğlum olduğu zaman sadece ona güvenebilirdim.
Sanki geleceğimi biliyormuşcasına aralık bırakılan kapıdan içeri girerken üç sene öncesine gitmişti zihnim. Ev eskisi gibiydi. Hiçbir değişiklik yapılmamıştı. Her şey aynı yerde zamanı geçirmeye devam ediyordu.
Siyahın hâkim olduğu salonu geride bırakırken kararlılığımın kaybolmaması için adımlarımı hızlandırdım. Uzun koridordan geçip merdivenlere doğru ilerlerken sessizlik ürperticiydi.
Tek bir ses bile yoktu.
Beyaz kapılara göz gezdirirken içini ezbere bildiğim odaya doğru yürümeye başlamıştım istemsizce. Koyu kahverengi ahşap kapıyı açıp içeri girdiğim an duvardaki fotoğraflar dikkatimi çekmişti.
Bu yeniydi işte.
Tüm zafer dolu gecelerinin fotoğraflandığı çerçevelere bakarken onun tek ve eşsiz olduğu bir kez daha gözler önüne serilmişti.
Cam dolaplardaki altın madalyalar yeşillerimi bulurken yere atılmış altın kupalara baktım bu kez. Hepsi her zamanki yerinde dururken üzerlerini saran toz tabakasıyla unutulmuş gibiydi.
Toz içindeki kupaların içine atılmış altın kemerlerle birlikte üç sene öncesine ait olan kupa görüşüme girerken o gece yavaşça zihnime süzülmeye başlamıştı. Birkaç adım atmıştım ki arkamda hissetiğim bedenle duraksadım.
"Hepsi sadece birer metal yığını." yılların verdiği yorgunluk sesine sinmişken yavaşça arkamı döndüm.
İlk düşündüğüm şey hiç değişmediğiydi. Yıllar sanki ona hiç uğramamış gibi geçip gitmişti.
Bacaklarını saran kotu, siyah kazağı, botları, uzun kemikli parmaklarındaki yüzükler ve daha pek çok detay aynıydı. Sadece kahverengi tonundaki saçları eskisine göre daha uzundu ve yanları kazıtılmıştı.
Onun haricinde hâlâ aynıydı. Koyu mavilerindeki delici bakışlarda yerli yerindeydi.
Sert yüz ifadesi yerini korurken elim ceketimin cebine gitmiş geceden beri elimden düşüremediğim fotoğrafı bulmuştu.
"Neden geldin Dan Styles?" resmiyetiyle tek kaşımı kaldırırken başını hafifçe geriye doğru attı.
"Sözünü hatırlatmaya geldim." mavilerinden geçen anlık durgunlukla birlikte konuştu.
"Ben sözlerimi unutmam." keskin sesiyle ona doğru adımlayıp fotoğrafı uzattım.
"Onun fotoğrafı." yüzüklü parmakları fotoğrafı kavrayıp cebine sıkıştırdı.
"Bakmayacak mısın?"
"Kaçıyor mu?"
"Değişmemişsin." mavileri arkamdaki kupaları bulurken konuştu.
"Değiştim." birkaç saniye süren sessizlikten sonra bazı şeyleri hatırlatmak ister gibi konuştum.
"Senin gibisi yok evlat." çok küçük bir hareketti ama dudağının sağ köşesi hafifçe yukarı doğru hareketlenmişti.
"Bilmediğim bir şey söyle."
"Dün hapisten çıkmış."
"Bilmediğim bir şey söyle demiştim." kaşlarımı çattım.
"Nereden öğrendin?"
"Yanlış soru Dan." arkamdaki dolaba bakarken aradığını bulmuşcasına parlayan mavileriyle gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GOLD PUNCHES
Fanfiction"Fizikte bir teoriye göre bazı sesler kalp atışınızın hızlanmasına neden olabilir. Benim için bu ses senin sesin."