INTRO

33 4 5
                                    

Seher yeli, açık kalmış pencereden üzerimi sararken rahatsızca kıpırdandım yerimde.

Terlemiştim.Rüzgar vurdukça üşümüş, olduğum yerde gerilmiştim.

Karşımda tanıdık - tanıdığıma emin değilim- bir beden koşar adımlarla bana geliyor.

Ellerimden tutuyor.
Ellerime bakıyorum, küçücükler.

Karşımda ki beden "Olmaz" diyor,
küçük gözlerinin yaşlı olduğunu biraz daha yanaşınca farkedebiliyorum.

Bedenim geriliyor, ellerim titremeye başlıyor.

Birileri geliyor.

Adım sesleri güçlü, yanaştıkça artıyor, rüzgar daha hızlı vuruyor yorgun bedenime.

Tekrar ellerime bakıyorum.
Gözlerim buğulanmış, küçük parmaklarım arasındaki kırmızı bilekliğe düşüyor damlalarım.
Adımlar hızlanıyor, nefes alış verişim artıyor hızlıca, karşımda sızlanan bedenin ince beyaz bileğini kavrıyorum.Kırmızı şeridi sarıyorum.

"Asla" diyorum titrek çıkan sesimle "Çıkarma"

Adım sesleri artıyor ve geliyorlar.
Buğulu gözleri ile tekrar buluşturuyor kürelerimizi ve bedenime eğilip,yaşlı gözleriyle kulağıma fısıldıyor

"Beni unutma TaeTae, benim adımı unutma" diyor.

Hızla yerimden doğruldum.

Bu da neydi ?
Neden böyle rüyalar görüyordum ?

Komidinin üstünde duran su şişesine elimi uzattım ve tek nefeste içtim.
Ciddi anlamda terlemiştim.

Bu çocuk kimdi ve neden benim rüyalarımı işgal ediyordu ?

Daha fazla düşünmeyi kesip komidinin diğer ucunda şarjda olan telefona uzandim.
Tanrimm!! Saat henüz 4!!? Şimdi nasıl uyuyabilirim ki?

Kendime geldiğimden emin oluncaya kadar yatakta bekleyip açık olan cama uzandım.

Banyoya doğru yol aldım, uzun bir banyodan sonra mutfağa yöneldim.
Kahvaltımı yaptıktan sonra arabamın anahtarlarını alıp dış kapıyı açtım ve yerde duran kırmızı zarfı gözlerime kestirdim.

Eğilip o zarfı elime aldım, hiçbir adres yada isim yazmıyordu üzerinde.
Tam o kırmızı zarfın içindekilere bakıcağım sırada telefonum çaldı, işe geç kalmıştım ve toplantıya yetişmem için pek zaman kalmamıştı.
Bu yüzden zarfı komidine bırakıp sonunda evden çıktım ve arabama yerleşip, şirketin yoluna düştüm.

Zarfın içindekileri merak ederken sıkıntıyla soludum ve arabayı şirketin olduğu sokağa doğru sürdüm.
Şirketin geniş ve bir o kadar pahalı arabalarıyla süslenen otoparka, arabayı gelişi güzel park ettikten sonra cebimdeki susmak bilmeyen telefona bakındım.

Arayan Hoseok'tu.

Sabah sabah aramasının nedeni ya kahvaltıyı tek yapmamak, ya da uykusunu alamadığı için saçma salak şeyler söylemek olacaktı.
İki seçenek de boş geldiği için sessize aldım ve geç kaldığım, yönetimi bana ait olan sunuma yetişmem gerektiği için adımlarımı hızlandırdım.

Salondan sorumlu çalışanın baş selamını aldıktan sonra, içeri girdim.

∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴ ∴

Görüşmemiz olumlu geçmiş ve klasik bir toplantı-sunum- olmadığı için Tanrıya şükretmiştim.

Charlie denilen adamı da sevmiştim.
Farklı biriydi.

İş haricinde de konuşabileceğimizi sık sık Kore'ye gelip beni ziyaret edeceğini söylemiş ve öğle yemeğini ekibiyle beraber yaptıktan sonra otellerine göndermek için SeokJin'i görevlendirmiştim.

Böyle bir işi temiz yapmalı ve en ince ayrıntısına kadar inceleyip büyük dikkat etmeliydim.İşten cayarlarsa büyük bir kayba uğrar ve bu bütçenin düşmesi demek olurdu.Sonumun gelmesi göründüğü gibi kolaydı.

SeokJin; güvendiğim insanlardan biriydi.

Şirketin başına geçtiğimden beridir hep arkamda olmuş, adım olumsuz anılmaya başladığında, dedikodu olsun diye hakkımda konuştuklarında masaya vurduğu tek yumruğuyla hep susturmuştur.
Bunları bana söylemese de birtakım yerlerden kulağıma gelmişti.

Şimdi de şirketin lobisine doğru ilerliyodum. Ayakkabımın fayansla buluşup çıkardığı tok ses çalışanları bir hizaya sokmuş, önümde saygıyla eğiliyorlardı.

"Kim TaeHyung!"

Bu Seokjin'in sesiydi, arkamı dönüp onu yanıtlıyacaktım ki kolunu omzuma atması ile önüme dönmem bir oldu ve öyle yürümeye devam ettik.

"Hoseok seni her yerde arıyor artık cevap ver şuna" dedi Seokjin.
"Hayırdır ne olmuş ?"
"Ayaküstü anlatılcak bir mevzu değil, yerin kulakları var" dedi imalı bir şekilde.
"Red Dreams'de bekliyor seni hadi ben gittim" demesi ile arabasına binip otoparktan ayrıldı.

Red Dreams demesi ile aklıma o kırmızı zarf takıldı yine ama şu an öncelikle Hoseok'un yanına gitmem gerekiyordu.

Şirketteki işlerimi hızla bitirmem, gerekli evrakları imzalayıp hızla mekana gitmeliydim.

Yol boyunca Hoseok'un benimle bu kadar ciddi ne konuşabileceğini düşündüm durdum.
En son boyle bir şeyle karşılaştığımızda birşey oldu diye alelacele yanina varmış ve elinde peçete kutusu, üzerinde battaniye karşında geri dönüşüme göndermesi gereken, bitmiş içki şişelerine sulu gözlerle bakan Hoseok beklemiyorduk.
Gerçekten kocaman adamın içkisi bitti diye ağladığına şahitlik etmiş, saatlerce sövmüş halimize gülmüştüm.

Şimdiyse Red Dreams'in bir o kadar şaşaalı, büyük, ışığı sönmeyen tabelasıyla önüme düşen arayı döndüm ve vakit kaybetmemek adına hızlı adımlarla yerini bildiğim yolu büyük adımlarımla izledim.

Mekanın kırmızı metal kapısına doğru yönelip korumalara kim olduğumu söylememe gerek kalmadan onları geçtim ve hemen ardından sarhoş bedenleri geçip hoseok'un odasına vardım.

Geldiğimi farkeder farketmez ayaklanıp bana doğru yanaştı.

"Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyorum! Kim Taehyung! Nerelerdesin sen!"
Sesi endişeli gözüküyordu,

"Neler oluyor Hoseok ne bu telaş yine içkin mi bitti yoksa kırmızı balığın mı öldü" dedim alaylı bir şekilde.

"Hayır bu sefer ciddi bir mesele, ...Bu sabah farklı gelen yada garip birşeyler farkettinmi ?"
Bu sorduğu soru ile irkildim, aklıma o gece gördüğüm rüya geldi, ama en garibi aslında o rüya değildi.
Sabahtan beri dolup taşan işlerim yüzünden sabah kapımın önünde bulduğum kırmızı zarf geldi aklıma.
Hoseok'a kaydı ilk kaygılı bakışlarım, o da birşey olduğunu anladığı an ufak bir küfür döküldü dudaklarından.

"Siktir...Taehyung, ne oluyor bilmiyorum ama sanırsam birileri bizimle oynuyor"

"Nasıl yani ?"

Sehpada duran mavi zarfı aldı eline
"Bu, Bu sabah buldum mekanın kapısının önünde"

Elime verdiği zarfa baktım, aynı benim bulduğuma benziyordu, üstünde ne isim ne de bir adres yazılıydı tek fark Hoseok'un ki mavi olmasıydı.
"Sabah" dedim "Bu sabah, bende kapımın önünde kırmızı bir zarf buldum, ama ne içerdiğine bakamadan işten çağırdılar bu yüzden onu evde bıraktım"

İçimde kötü bir his oluşmaya başlamıştı, sanki bundan sonra hayatım aynı olmayacakmış gibi, herşeyin değişeceğini, yada unuttuğum geçmişimin beni yakalayacağını.

Bu sefer zarfın içine bakmamazlık yapamazdım, hatta eve gittiğim an o bana gelen zarfı açmam gerekiyor.
Hoseok'un mavi zarfını açtım ;

"Sen incinemezsen, yakınların incinir Jung Hoseok"


Hatamız varsa affola

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Wishper | TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin