Su ve kara benim hayatımı oluşturan ana parçalardı.İki taraftan biri değildim.Ben ikisiydim.Tektim.
Ne insandım ne de Atlantisli.Ben bir melezdim.Adım Himera Clent.Annem bir insandı.Babam ise Atlantis kralı Triton.
Babam ben daha dört yaşındayken Atlantis'e geri dönmek zorunda kalmış.Annem ile beni bulup öldürmemeleri için.İnsanlar dünyası ve Anlantis birbirine düşmandı.
Babamı o zamandan beri hiç göremedim.Sadece bir tabe fotoğrafı vardı.Onu yıllar boyunca sakladım.Tam on sekiz yıl onu gelsin diye bekledim hep.Ama gelmedi.Amcam, üvey kardeşimden gizli beni küçüklüğümden beri beni çok sıkı eğitti.Dövüşü çok sıkı öğretti ve yüzmeyi.Yüzmeği küçüklüğümden beri çok severdim.Atlantis'lilere göre baya hızlı ve güçlüydüm.Aynı zamanda suda nefes alabilir be kontrol edebilirdim.Bu babamın bana verdiği bir hediyesiydi.Bir tane daha hediyesi vardı.Üç uclu kral mızrağıydı.Babam amacama mızrakta ustalaşana kadar beni eğitmesini istemişti ve amcam beni bu yaşıma kadar eğitti.Daha tam ustalaşmış değildim ve suyu o kadar iyi kuşlanamıyordum belki ama kendimi koruyacak kadar bişeyler yapıyordum.Amcamın dediğine göre bir gün gerçek hükümdar - amcamın düşüncesine göre o bem oluyorum- üç uclü okyanuslar efendisi mızrağını bulur ve kendimi kanıtlayıp gerçek hükümdar olunca üvey kardeşimi yenicek ve iki dünyaya da barış getirecektim.
Ben bi hükümdar olmak istemiyordum ki.Böyle mutluydum.Ustaca dövüşüyordum.Çok güçlü ve hızlı yüzüyordum.İnsan dünyasındaki çoğu sorunu hallediyordum.
Annemi de bana babamı anlatırdı hep.Hala da anlatır.Her sabah evimizin işersindeki iskeleye gidip onu beklerdi.Bir gün geri dönüceğine inanıyordu.Ama ben inanmıyordum artık.Amcam, üvey kardeşim Vanda'nın onu Okyanus'un en korkulan efsaneler canavarına kurban olarak verdiğini söylemişti.İlk başta buna inanmadım.İnanamadım ama amcam bende ordaydım ve hiçbirşey yapamadım dediği an yıkıldım, mahfoldum.
Babamı daha doğru düzgün göremeden ölmüştü.Bunların hepsi üvey kardeşim yüzündedi.Babamın bir insanla birleştiğini ve bir melez çovuk dünyaya getirdiğini öğrenmişti.Ama çok geç öğrenmişti.
Neyse bunları bi anlığına unutmam lazım.Çünkü tam önümde korsanların ele geçirmeye çalıştığı bir denizaltı vardı.
Ve eğlence başlasın.(Lütfen bundan sonrasını yukardaki şarkıyı açaran okuyun.Daha eğlenceli olur;))
Hızlı bir şekilde yüzüp deniz altına altından sert bir onuz attım.Sarsıldı ve geriye doğru gitti.Biraz geriye doğru gidip bu sefer daha sert bir omuz attım.Alt kısmına geçip koca deniz altına denizin yüzeyine çıkartana kadar yukarı ittim.
Sonunda deniz yüzeyine ulaştırdığımda sudan çıkıp denizaltının üzerine atladım.Kapısını iki elimle tutup havaya fırlattım.O sırada saçlarım önüme gelince arkaya doğru kafamı atıp düzelttim ve içeri atladım.Tabi korsanlar üzerime doğru gelip işe yaramaz silahlarıyla bana ateş açtılar.Kurşun derimi deşemediği için şanslıydım.En yakınımda olan korsana doğru gidip elindeki silahı sertçe tutup boynuna geçirdim.Arkamdan gelen korsanı duyduğuöda hızlı bir şekilde arkama dönüp kafa attım.Daha sonra bir tekme ve adam bayıldı zaten.
Diğerleri de gelirken alt güverteye atlayıp sırotarak arkamı döndüm.
"Binmeme izin var mı?" Diye sorduğumda karşımdaki iki korsan birbirine salak salak baktılar ve o anki dalgınlıklarındam yararlanarak birine tekme attım ve diğerini üzerindeki kurşun geçirmez yeleğinden tutup tavanda bulunan kaplolarda sürtündürdüm.Yere indirip suratına bi yumruk patlattıp kafa attım.Arkamdan gelen korsanlarıda bir güzel patakladıktan sonra tam arkamı dönücekkem büyük bişey üzerime doğru patlatıldı.Ahh çom pis sırtımı gıdıklamıştı.
Adamı şaşırtmak için bir süre bekledim ve kafamı kaldırıp ona gülümsedim.Adam şok olurken bi hamlemle ayağa kalkıp adamın üzerine yürüdüm ve elindeki silahı bana yöneltip ateş etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN
Science Fictionİki dünyayı birleştiren bir köprü gibiydi o.. Ne bir Atlantisi ne de bir insan. O bunların birleşimiydi.Bir melezdi. Atlantis'in ilk veliahtıydı. Ama onun tahtı ele geçirmesini engellemek isten bir üvey kardeşi vardı. Anlantis'in tek hükümdarı olmak...