Gece Percy'yi de alıp eve gittik ve sabah olunca amcamın bana ilk yüzme dersimi verdiği yere geldik.
İçimi çektim ve etrafa baktım.
"Ne oldu?"
"Burası amcamın bana ilk yüzme dersimi verdiği yer."dedi ve babamın mızrağını elimde döndürdüm.
Sözüme devam ettim."Anlaşalım, savaşı durdurucağız sonra yokum."
"Belki en iyisi budur." Dedi ve tereddüt etmeden uçurumdan suya atladı.
Ah, ne kadar havalı davranmaya çalışıyordu bu kızıl kafa.
Arkasından bende atladım.Tanrım, bu inanılmaz birşeydi.O kadar çok hoşuma gidiyordu ki uçurumdan denize atlamak.Suya girer girmez hiç konuşmadan onu takip ettim.Bir süre yüzdükten sonra zemindeki gizli bir yere geldik.Büyük kapıyı açtığında içeri girerken konuştu.
"Gemimi buraya sakladım."
Bu ne be?Her yer balık ölüsüyle dolu.
"Bak ben o şeye binmem."
"Gidiceğimiz yer için buna mecbursun."
"Gemin balık yağıyla marine olmuş.Sonra leş gibi bataklık kokarım."dediğimde gözlerini devirdi.
"Bu bir gelişme olur."dedi ve gemiye doğru ilerledi.
Ne demek istedi şimdi bu?Kendini zeki sanıyor kızıl kafa.Bak vallahi ben bunu döverim.Ona çaktırmadan koltuk altımı kokladım.Iyyy ben kaç günden beri duş almıyordum be.Kokumdan iğrenerek öksürdüm ve Percy çakmasın diye toparlanıp gemiye bindim.
Gemiyi çalıştırıp sonunda bu ölü balıkların yanına çıkmamızı sağladı ve Atlantis'in yolunu tuttuk.
İlk defa oraya gidicektim.Daha önce gitmemiştim hiç.Tabi çocukken en büyük hayalimdi Atlantis'e gitmek ama 17 yaşındayken amcam babamın Trenchler'e kurban ettiklerini söyleyince Atlantisli herkesten nefret ettim.O zamana kadar merak ettiğim kardeşim, onu görmeden bişe çok sevdiğim kardeşim yapmıştı bunu.Neyse ya zaten Atlantis'e yaklaşmıştık.Gemilerin ışıklı bir köprü izerinde büyük geçite doğru işerliyorlardı.Bizde o gemişerin arasına karışıp ilerlemeye başladık.Her yerde askerler vardı ve geçitin iki yanında kocaman Atlantis heykelleri.
"Bu köprünün amacı ne?"
"Geçit köprüsü eski dünyanın kalıntısıdır.Başkente giriş ve çıkışında tek yoludur."
"Duvarların üstünden geçenler?"
"Güvenlik aşılmazdır.Muhafızşarı atlatmayı başarsalar bile hidro toplarını asla."bekledi ve bana baktı.Sözüne devam etti.
"Her zaman bir deneyen olur."
Hibirşey demesim.Sadece yapmacık bir şaşırma ifadesi takındım.
Ve sonunda o geçitten geçip muazzam güzellikteki Atlantis'le karşılaştım.Balinalar, büyük deniz kaplumbağları herşey vardı ve çok güzellerdi.Sanki bir rüyada gibiydim.Her yer rengarenk ve parıldıyordu.
"Atlantis'e hoşgeldin."dedi ve sırıtarak bana baktı.
Biraz daha etrafa bakınıp ilerledilten sonra zemine doğru inmeye başladık ve daha Atlantis suya batmadan önceki kalıntılarını gördük.Tanrım, bu çok eşsizdi.
"Eski şehirde güvenli bir ev var.Asiller asla zemine inmez."
Biraz daha ilerledik ve bir gemi enkazının orda durduk.
"İşte geldik."
Gemiyo yakın bir yere parketti ve gemiden çıkıp eski gemi enkazına doğru işerkedik.Yalnız geminin içinde su yoktu.
İçime girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN
Science Fictionİki dünyayı birleştiren bir köprü gibiydi o.. Ne bir Atlantisi ne de bir insan. O bunların birleşimiydi.Bir melezdi. Atlantis'in ilk veliahtıydı. Ama onun tahtı ele geçirmesini engellemek isten bir üvey kardeşi vardı. Anlantis'in tek hükümdarı olmak...