Bölüm 1; Yalnızlık.

164 4 0
                                    

Biz kimiz?

Biz bu kısımla başlama kararı alan, hikayelerimizin tanınması için facebook grubunda paylaşan ve orada hikayelerimizi okuyup beğenen insanlarız. Ne aynı şehirdeyiz, ne de arkadaşlığımız uzun süreye dayanıyor.

Biz sadece birbirimizi çok iyi anlayan insanlarız.

Beraber bu hikayeye başlama kararımıza gelince, yazılarımızı birbirine benzetiyoruz, bu yüzden bu hikayeyi yazarsak hem iç dünyamızı paylaşıp hem de birbirimizi tanıyabilirdik.

Kullanıcı adımıza gelince, Zeynep ve Dila'nın birleşimi Zeyla,

Zeynep'in mükemmel hikaye kapakları, Dila'nın bulduğu resimler ve iç dünyaları ise bu hikaye oluyor! Umarım bizi seversiniz, ve bizim aramızdaki bağ gibi bir bağ kurarsınız!

Ve şimdi, tekrardan umuyoruz ki yazdığımız yazılar bir yerlere ulaşır. Teşekkürler şimdiden!

Yalnız olmak nedir? Hep kimsesiz olmak mı? Sadece kendimize sahip olmak mıdır yalnızlık?

Yalnızlığın gücünü kavramış bir insan, fiziksel ve ruhsal yalnızlığı ayırabilir mi birbirinden; hissettirdikleri acılar bir olsa da?

Bunu 3 bölüme ayırabiliriz;

İlk olarak; kalabalıktaki somut yalnızlık:

Kalabalığın içinde yalnız olmak, canını acıtır insanın. Sanki, sonsuz dumanın içinde nefes almadan yaşamayı öğrenmişsin gibidir. Kendi küçük ve derin çukurunun içinden, yukarıdakileri yabancılayarak izlemektir bunun adı. Yalnızlığın, en derin noktalarından biridir bu. O büyük çukur, gittikçe içine çeker seni; amansız. Kelimeler, yetmemeye başlar artık, susarsın, konuşamıyorsundur çünkü. Konuşsan kim dinleyecek seni ki? Kim katılacak sana? En büyük dostun kendi benliğindir artık. Kendini dinlersin, fakat sadece beynini. Kalbin, yalnızlık tarafından esir düşmüştür çünkü. Kilit vurulmuştur üstüne. Sadece biyolojik olarak seni yaşatabilmek için işlevlerini yerine getiriyordur. Sanki, bu yalnızlığın seni yaşayan bir ölü olarak var ettiğini bilmeden. Ve bunun tek sorumlusu sevgidir. Sevginin, kalbinin kilidinin kırılmasına yetmemesidir. Sahi, sevgi bu kadar önemli bir şey miydi insanoğlu için? Yalnızlık, nasıl ağır basardı ki diğer olumlu duygulara? Nasıl bir duygu, peşinde bütün kötü duyguları sürükleyebilirdi ki? Nasıl güçlü olabilirdi ki bu kadar. Soyut bir şey, somut bir şeyi nasıl bu kadar etkileyebilir ki? 

İkinci olarak; arkadaşların veya çevren olsa da, yalnız olmak:

Bir çok kişinin arasında olmak, bir sürü kişiye sahip olmak. İçten içe paramparça eder insanı. Bir yerlere ait olmamaktır bu. Veya değişmektir. Çünkü başta size en mutlu anılarınızı vermiştir. Ama artık tebessüm bile ettirmez. Değişmişsinizdir çünkü, veya olmanız gereken kişi olmuşsunuzdur. Kalabalığın içinde kaybolmak, veya diğer bir adıyla kendinize hapsolmak. Belki de acılarımızın kaynağı budur. Kendimizi anlatmaya alışmışızdır, ama artık dertlerimiz bedenimizde hapsolmuştur.

Ve, son olarak; hepimizin bildiği, yaşadığı, fiziksel ve aynı zamanda ruhsal yalnızlık:

Ah, şimdi size aralarından en iyi olan yalnızlıktan bahsetme vakti. Belki de en kötüsüdür. Çünkü bu yalnızlık çok güzel resim çizebilseniz de kağıdınızın olmamasına benzer. Çevrenizde insan olsa anlaşabilirsiniz, ancak insan yoktur. Ve bu, sonsuzluğa sürükler sizi. Kaybedersiniz inancınızı, yok olma basamaklarına tırmanmaya başlarsınız artık, sizi yalnızlıktan kurtaracak birini bulana kadar.

Ve bu pencereden bakınca insan, yalnızlığın aslında hep aynı olduğunu görür.

Hep aynı acıyı verdiğini hisseder. Acı, en net hissedilen duygulardandır çünkü ve yalnızlık, acının temelidir.

Ve bu temeli yıkmak, sizin elinizde!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Koparılan YapraklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin