Bir yılan hikayesi

11 0 0
                                    


yüzyılın sessizliği çökmüş üzerime, tüm bu çaresizlik ve köşeye sıkışmışlığın, yükselen duvarlardan bıkmadan usanmadan tırmanmaya yeten umut.. Bir gün biteceğini bile bile mücadele ve aşağıda kalanları da kendimle beraber yukarı çekme çabası. Kendim kurtulacağımı bile bilmeden yüzlerce insana umudumdan paylaştırıp tırmanma çabası.. Bir ışık var görüyorum ama tarih edemiyorum. benimle beraber gelenlerin beceriksizlikleri ve onlar için oyalanmam ve onlarsız yukarıda olmanın aslında çok da önemli olmadığını düşünmem.. Hayat tuzaklar ve bir o kadar da süprizlerle dolu.. Tam tırmanırken basacak bir çıkıntı kalmadı derken ufak bir düzlüğe çıkartan sonra onu ayağının altından çekip alan ve tekrar tırmanmaya çalışmanın umut yüklü uğraşısı..

kim bilebilir ki belki de bir çukura tırmanıyorum.. aslında yükselmiyor belki de dibe iniyorum. Dibe inmenin zorluklarında bocalıyorum, belki de hayat istemeye istemeye yardım ediyor, belki de hayat çok iyi ama ben onu kötü görüyorum. yanlış gittiğim yerden çevirmeye çalışmasına kızıyorum?

öyle bir psikolojik baskısı altındayım ki, yürüdüğüm yolun doğru yada yanlış olduğunu da bilmiyorum.. bir istihparatım olsa belki buna yönelik bir azim içerisinde olacağım.. Yanlışsa başladığım yere döneceğim, doğru ise daha çok koşacağım.. Etrafımda pusulası olmayan yüzlerce insan var ve hiç biri benim fark ettiğim bu gerçeğin farkında bile değiller..

sorduğumda uyanıp beni geçmelerinden korkuyorum.. Bencilim belki veya yeni bir yük almaktan da korku var içimde.. Uyanan beni geçemez daha çok bana yük oluyor hedefime varmam da bana engel de oluyor olabilir. Ya da beni geçen belki de çukurun dibine benden önce varacak ve bana yeni beddualar yollayacak.. Çukura varma hızım yavaşlayacak...

hayatın bana kattığı, sadece insanların bencillikleri ve bundan herkesin şikayet etmesinden başka bir şey değil. Lanet olsun ki çocukluğumda bunlara fazlası ile kulak astım.. 

Etrafımdakileri dürüst sandım, sevgileri gerçek sandım.. Herkes dostu için ölür sandım... 

Yanıldığımı taa 25 yaşında anladım.. Birilerinin birileri için salt bir şekilde ölmesi sadece filmlerde ve hikayelerde kaldı.. İnsanların ülkesini, milletini veya hümanistse diğerlerini sevmesi tamamen kendisi ve kendisinden sonra gelecek neslin daha düzgün yaşama isteğinden başka bir şey de değil.. 

Yıllarca insanlardan art niyetsiz olduğum için darbeler yedim. Yaşıtlarımdan önde düşünmem,beni senelerce onlardan darbe yemeye götürdü.. Büyükler geçmişlerinden hiç kötü bahsetmezlerdi, sanki hepsi birer dürüstlük abidesiydiler. Halbuki hepsinin yaraları vardı. Artık bu hayattan bir beklentileri kalmadığı için de ilerleyen yaşları onları dürüst olmaya itmişti..

Ama ben onların şeytan oldukları gerçeğini çok geç öğrendim.. Bende şimdilerde şeytanlaşmaya başladım.. Geçmişi şeytan olanın sonradan nasıl melek olduğu tartışılırsa benim de sonradan şeytan olmam baya tartışılır. İnsanları hep ayıpladım, dürüst değiller, arkadaşlarının ayaklarının altına dinamit koyuyorlar, torpillerle bir yerlere geliyorlar, geldiklerinde eskilerin ayaklarını kaydırıyorlar, yalakalık yapıyorlar, bedenlerini satıp, ruhlarına delikler açıyorlar.. Ben yapmıyorum.. Şu anda hepsinin çocukları, işleri ve mutlulukları var. Bende ise hiç biri yok.. Sadece dürüstlüğüm var ve bundan dolayı azap çekmekteyim. İnsanlar dürüst öl, dürüstlük en büyük hazine diyorlar, bu hayatta başarılı olamayacaksam salt dürüstlüğün bana getirisi nedir? binlerce orospunun içinde bakire kalsam neye yarar? 

geldiğim psikolojik halin bir açıklaması yok ama sırf günlerim dolsun diye yaşıyor, pisliklerin içinde debelenip hayata tutunmaya çalışıyorum.. Sonuçlarını çok da önemsemiyorum artık.. Daha kötüsü olamayacağını biliyorum ama alışkanlıktan mıdır nedir hala dürüst oluyor bunu korumaya çalışıyorum..

Ve lanet olsun hala kemiklerime kadar beni kemiren bu dünya, karşılığında hiç bir şey vermiyor...

ÖylesineWhere stories live. Discover now