| 9 |

492 38 3
                                    

Taehyung

Elimi masanın üstüne doğru uzatmış getirdiğim tükenmez kalem ile sol bileğime bir şeyler çizen Jeongguk'a bakıyordum ara sıra. Konsantre olmuş, iyice dikkatini vermişti. Anlaşma için mühür gibi bir şeymiş bu ve silinse bile anlaşmamızı hatırlatacakmış, buna adı gibi eminmiş. Aslında beni bayağı bir tehdit etmişti okulu dondurmayayım ya da bölüm değiştirmeyeyim diye, daha sonra biraz daha farklı bir şey beklediğim anlaşmanın her pes ettiğimde ve aptal şeyler(?) yaptığımda beni bir güzel pataklayacak olmasını öğrenmiştim. Sadece pataklamak da değildi, her şeyi yapacaktı. Bir anda beni bütün okulun duyurularının yapıldığı -kampüsün değil, okulun- odaya sokup "Ben Kim Taehyung, Jeon Jeongguk'a oppa diyen dillerinizi koparırım." dedirtmek ile de tehdit etmişti mesela. 

Yaklaşık iki- iki buçuk saat önce Jeongguk bir kedi gibiydi, nasıl diyeyim bilemiyorum ancak mrlayan ve sevgiye muhtaç bir kedi gibiydi. Biz konuştukça utangaçlığı gitmiş ve kulaklarını dikmiş, pençelerini hazırda tutmuştu. Konuşurken sesi çok sakindi, samimiydi ama mesafesini de koruyordu sanki. Bakışları sesinin aksine çelişkili gibiydi bazen öyle bakıyordu ki kendimi pofuduk tatlı bir şey gibi hissediyordum ama bazen de baskınlaşıyordu bakışları. Derin bakıyordu fakat güzel bakıyordu. Her an diken üstünde gibi ve biraz gergindim ama yumuşak sesiyle bir şeyler söylediği zaman gergin bedenim gevşiyordu. Hafife almıştım onu, bana sarıldığında arkadaşlarıyla burnunu kırıştırarak gülen adam olarak düşünmüştüm ama bu kişi aynı zamanda sahneye çıkıp her yeri estiren, herkesi kendine hayran bırakan adamdı.

Durmadan konuşmuş, konudan konuya atlamıştık. Onunla konuşurken eğleniyordum, çoğunlukla aynı düşüncelere sahiptik ve bu çok güzeldi, ortak yönlerimiz fazlaydı. Üç saate yakın oturuyorduk burada ama bir saniye olsun sıkılmamıştım. İlk geldiğimde biraz söz ettiğimiz konudan nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde sapmıştık, anca şimdi buraya asıl gelme sebebimizi hatırlamış anlaşmayı uyguluyorduk.

"Bitti. Kendime de çizeceğim, bir süre bakmamaya çalış olur mu?" dedi, ben tam çizdiği şeye bakacakken. Kafamı sallayıp onayladım dediğini.

Değişik, farklı hissettiriyordu onun yanında olmak bile. Bu adamın benden hoşlandığını bilmek, sanki doğru değilmiş gibiydi. Yakışıklıydı, güzeldi, çok yetenekliydi. Biraz yalancıydı, bayağı yalancıydı hem de ama benimle konuşmak için yalanlar uydurup durması hoşuma gitmiyor değildi dedikoduları kendinin yaydığını söylerken amacının saçma olsa da bu olduğunu düşünüyordum. Benimle eski flörtünü ya da sevgilisini kıskandırmak için sevgili taklidi yapmasının yalan olduğunu anlamıştım. Benimle, benim hakkımdaki artık kampüsün dışına çıkmış asılsız dedikoduları sırf "iyi biri" olduğumdan önlemek için de sevgili taklidi yapması bir nevi yalandı. Dedikoduların yanlış olduğunu kanıtlamak için yapmıştı ama iyi biri olduğumdan veya ona ufak bir yardımım dokunduğu için değil benden hoşlandığı için yapmıştı. Benden hoşlandığını bildiğimi, bilmiyordu büyük ihtimal.

"Tamam. Bakabilirsin artık." derken elindeki tükenmezin kapağını kapatıp kahve bardağının yanına koydu kalemi. Bileğini benimkinin yanına uzattı, çizilen şeye baktığımda hayret etmiştim. Michelangelo'nun "Adem'in Yaratılışı" tablosundaki birbirine uzanan elleri çizmişti bileklerimize. Sadece üç-beş dakikada hem de. "Jeongguk... Vay canına."

"Beğenmene sevindim. Bu artık mührümüz, yani hissedeceğim aptallıklarını ve haddini bildirmeye geleceğim." Bir saat önceki mühür ile hissetmek konu başlığı altında yaptığımız boş geyiğe atıfta bulununca, güldüm. Jeongguk da gözlerimin içine baka baka gülümsedi. O çizimi, silinse bile orada hissedeceğime emindim artık ben de.

---


Scene | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin