Aynaya bak, ne görüyorsun. Sadece kendini... Alnına bak. Sadece bir boşluk. Ama o boşluğa ne yazılıya sen onu yaşamaya hükümlüsün. Orada yazanları aynaya baksan dahi göremezsin. Göremezsin çünkü eğer görürsen değiştirebilirsin. O zaman kader diye bir şey kalmaz... Geleceğini görmek bu olsa gerek...
Sabah uyandığımda saat daha 06:34'dü. Okula gitmeme yarım saat vardı ama yine de umursamadım. Uyandığım saate lanetler yağdırarak banyoya gittim. Her zaman yaptığım rutin işleri hallettim. Aslında güne sıcacık bir duşla başlayabilirim... Duşa girdim. Sıcak suyun altında mayışmak, suyun bedeninden akıp gidişini izlemek, saçlarına masaj yapmak bok gibi geçen günü daha güzel hale getirmek için oldukça iyiydi. Oyalanıp geç kalmak istemediğim için banyodan çıktım.
Daha yeni çalan alarmımı kapatıp okul kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı da kurutup mutfağa gittim. Açıkçası okulun açılmasına hiç meraklı değilim. Üstelik inek öğrenci olmama rağmen.
Mutfağa geçip ekmek arası bir şeyler yaptım. İnternete görmüştüm. Güzel bir şeye benziyordu bende deneyeyim dedim. Güzelmiş... Çantama da alıp evden çıktım. Kulağıma kulaklıkları takıp en sevdiğim müziği açtım. Sanırım müzik dinleyerek gitmek bir terapi, aslında müziğin kendisi bir terapi olmak için oldukça yeterli.
Okula vardığımda yalaka kızlar yine grup kurmuşlardı. Sınıfın bok çukurunda olmasına rağmen ruhu duyulmayan tipler de bankta uyukluyordu. Ben sanırım inek öğrenciye giriyordum. Her sene ortalaması 98 veya 100 olan biri mantıken çalışkanlar sınıfına giriyor. Gözümle bizim tayfayı arasamda bulamadım.
Okulun ilk günü olsa bile hocalarımız daha doğrusu müdürümüz serbest okul kıyafetine karşı bu yüzden çoğu kişi okul kıyafeti ile gitmişti. Tabi yalaka olup da en yüksek notları alanlar hariç. Ama bu sefer beni şaşırtan okulun fazlasıyla sessiz olması. Normalde at gibi koşan öğrenciler sanırım okuldan atıldı.
Okul durumunu kısaca özetlediğime göre kendime geçebilirim. Ben Chun Hei. İsmimin anlamı adalet ve zerafet. Zerafetim olduğuna pek emin değilim hatta hiç değilim. Ama adalet olduğuna eminim. Bizim tayfayı göremedim. Bende sınıfa çıkmak için merdivenlere yöneldim. Merdivenleri çıkarken bir HAYVAN ile çarpıştım. Kafamı kaldırdığında bu hayvanın Soo Bin olduğunu fark ettim.
-Az yavaş hayvanoz.
-Sana da günaydın kankacım
-Odunsun falan ama yine tatlısın, dedim o da göz bana göz kırptı.
-Bizim tayfa nerde
-Valla knk Ha Eun hasta olduğu için telefonda dans ediyordu., Min Ji ailesi ile yurt dışına çıkmış. Diğer hayırsızlar da bir şey demediler, dedi bu sırada son gördüğüm şey üzerime bir öküzün atlamasıydı...
Cho Hee!!
-Daha okulun ilk gününden canımı mı çıkaracaksınız. İn üstümden hayvan!
-Kanka hiç yakışmıyor hayvan falan.
-Başlayacağım sana şimdi!
-Tamam sustum, dedikten sonra indi. Ve ben şok. Soo Bin bana Ha eun'un hasta, Min ji'nin de yurt dışında olduğunu söylemişti. Noluyor amk... Soo Bin'e baktığımda pis pis sırıtıyordu. Omzuna vurup ikisinin de üstüne atladım. Tayfa tamamlanmıştı.
Hemen sınıfa çıktık. Sıramıza oturduğumuz anda da zil çaldı.
Sb: Seni çok özledik lan.
Mj:Kızlara lan denmez öküz çarpılırsın.
He:Chun Hei aşkısııı!
Ch:yerim lan sizi.Bu sırada sınıfa öğretmenimiz Bay Park girdi. İngilizce öğretmenimiz ve yine taş gibi... Ama diğer kızlar gibi onu izlemedim ve derse odaklandım.
Dersin ortasında sınıfa biri girdi. Koyu renk saçları, kahverenginin en güzel tonundaki gözleri, minicik burnu ile tam anlamı ile mükemmeldi. Ama o kadar da değil... Normalde yanımda Min ji oturuyordu ama ön boş olduğu için Soo Bin'nin yanına geçmişti. Orta sıralarda olmam dolayısıyla hoca ilk beni fark etti.
H: Tanıt kendini
X: Ben Jeon Jungkook, 18 yaşındayım iyi geçinelim.
H: Tamam, bak Chun Hei'in yanı boş onun yanına geçebilirsin, dedi. Jungkook da başı ile onaylayıp yanıma oturdu. Min ji ile Ha Eun direk çocuğun içine düştüler. Soo Bin gruptaki tek erkek olduğu için az çok kıskanmıştı. Ders en sonunda varlığımızı hatırlayıp bitti ve zil çaldı.
Bizim tayfa beni zorla çekiştirerek kantine götürdüler. Bu sırada bizim sınıfın 6 kekosu olan Namjoon, Seokjin, Yoongi, Hoseok Jimin ve Taehyung direk jungkook'un başına üşüştü. Soo Bin erkek olarak bize yemek alma görevini üstlendi biz de onun o hallerine güldük. Başımı yan masaya çevirdiğim sırada ise bizim 6 keko kendilerine bir başka keko daha bulup grup oluşturmuşlardı.
Ortada oturan yeni çocuk aynı tavşan gibi gülüyordu. Senin dişlerini ısırırım amk. O sırada bana döndü, göz kırptı ve yukarı doğru çıktı. Aslında bizim 6 keko dediğimiz kişiler okulun badboyları. Ama herkese karşı kötü davranmazlar. Ben de dahil. Neden ben de dahil, ben onlara notları veriyorum ve yakamdan atıyorum. Ama çaktırmadan da hocaya ispitleyerek başlarını belaya sokuyorum. Bunca zaman yakalanmalarına rağmen hala beni bulamadılar.
Benim daldığım sırada bir yanma hissedip önüme döndüm. Soo Bin ağzına sıçıcam!
Ch: ananskm!
Mj: kanka yanımda yedek kıyafet vardı vereyim mi?
Ch:olur... Soo bin kaçışın yok karşim ecelin olucam, diyip kızlar tuvaletine gittik. Hayır yani sıcak çikolatanın hepsini üstüme dökmendeki amaç?
Min ji çantasından kıyafeti almak için gittiği sırada çığlığı bastım. Jungkook kızlar tuvaletinde ne işin var!
Jk: Hey hey hey sakin ol
Ch: çık amk çık
Jk:Hayır, o sırada kafasına tuvalet kağıdını geçirdim. Neyse ki üzeimdekileri çıkartmamıştım...Sadece şirin gözüken bir sapık mısın sen jeon jungkook...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL - JEON JUNGKOOK
FanfictionJeon jungkook, sana beni sevme hakkını kim verdi! Kalbimin ritmini değiştiremezsin, hayallerime el koyamazsın!