the pink champagne on ice

64 17 6
                                    

"İstersen odanı göstermeden önce moteli gezdirebilirim." dedi saçları gün batımını andıran çocuk. Karşısındakini  yol yorgunu olabileceğini hesaba katmamıştı, Chanyeol'un yüzünde ufak bir gülümseme belirse de saniyeler içinde silindi.  "Belki daha sonra, şuan gerçekten dinlendirici bir uykuya ihtiyacım var." dedi Chanyeol. Kendisini oracıktaki koltuklardan birine atmamak için zor tutuyordu. 

"Tamam o zaman, beni takip et de kalacağın yere götüreyim."diye cevap verdi kısa olan. 

Turuncu duvarların etrafını sardığı koridorlardan geçtiler, motel dışarıdan ne kadar küçük görünse de içinin geniş olduğunu koridorların büyüklüğünden anlayabiliyordu Chanyeol, çıktıkları ilk üç merdiven basamağında 'welcome' 'to the' 'hotel california'  yazıları dikkat çekiciydi. Chanyeol bazı sesler duyduğunu düşünüp etrafına bakındı ancak görünürde bir şey yoktu, önünde yürüyen motel çalışanı da fark etmişe benzemiyordu, uykusuzluktan olduğuna kanaat getirdi.

"614 numaralı oda. Anahtarı çıkış yaparken teslim edersin. Eğer yardıma ihtiyacın olursa ben Baekhyun, motelden çıkmam ve genellikle resepsiyonda olurum. Başka bir şey yoksa, şimdi gitmeliyim. Hotel California 'da iyi eğlenceler!" adının Baekhyun olduğunu öğrendiği çocuk güzel gülümsemelerinden birini bıraktı ve hala sesler gelen koridorun sonundan kayboldu.

Çocuk gece kadar güzeldi ve Chanyeol bunu kendisine itiraf etmek zorunda hissetti.

//////

Chanyeol saatin kaç olduğunu kestiremiyordu. Hava kararmıştı ve ay kendini hafiften gösteriyordu, pencereyi açtı ve soğuk havanın kendisini çarpmasına izin verdi. Soğuğu sıcağa her zaman tercih etmişti. Baykuş ulumaları kulağına şarkı gibi geliyordu, dışarıdaki  karanlığın arkasında neler sakladığını merak etti.  Akşamın bu saatinde bazıları için gün neredeyse bitmişken bazıları için daha yeni başlıyordu.

Üzerine çizgileri siyah kazağını ve kırmızı gömleğini , gömleğin düğmelerini açık bıraktı, siyah pantolonunu ve aynı renkteki converselerini geçirdi. Acıkmıştı ve yiyecek bir şeylere duyduğu ihtiyaçla odayı terk etti. Bugün ona yardım eden çocuğu bulmayı umuyordu. Sıkıntıyla iç çekti ve resepsiyona ilerleyen merdivenlerden indi. Birkaç saat önce geçtikleri koridordan da geçtiğinde hedefine varmıştı. Büyük sayılabilecek salonda tek bir farklılık vardı, insanlar toplanmış oturup sohbet ediyor, oyunlar oynuyor ve gülüşüyorlardı. Kimse onu fark etmişe benzemiyordu, Chanyeol bu durumdan memnundu; kimsenin onu dikizlediğini düşünmesini istemezdi.

"Hey." diye bir sesleniş duydu arkadasından, bu Baekhyun'dı. "Sonunda uyanabildin demek, bu gece odandan çıkmazsın sanmıştım."

"Ne kadar süredir ortalıkta yokum ki?" diye sordu. 

"Geldiğinde saat beşti, şuan ise on biri çeyrek geçiyor. Altı saati geçmiş." Altı saat normal birine göre yeterli ve sağlıklı bir uyku süresi olabilirdi ancak Chanyeol için fazlaydı. O genelde yirmi dört saatin sadece dördünü uyuyarak geçirirdi, uykunun tüm gününü çalması fikrinden hiç haz etmiyordu.

"Aç olmalısın, yemek servisi saatleri aslında bitti ancak senin için bir ayrıcalık yapabilirim!" Baekhyun'ın neredeyse gözleri parlıyordu ve Chanyeol onun neden bu kadar mutlu göründüğüne anlam veremese de onaylayan mırıltılar çıkardı ve aynı gün içinde ikinci kez peşine takıldı.  

Chanyeol'un mutfak olduğunu varsaydığı dondurucuların ve dolapların yer aldığı yere geldiklerinde kırmızı saçlı olan şaşırmadan edemedi. Motelin daha önce görebildiği kısmına kıyasla buradaki duvarlar da daha soğuk bir renk olan mavi kullanılmıştı. Bu rengi nerede görse ürpermeden duramazdı, Paula'nın en sevdiğiydi. Gezgin olarak geçirdikleri zamanın çoğunda motellerde konaklarlardı ve mavi tonları kullanılmış bir yer bulana kadar arabayı durdurmazdı. Paula'dan Chanyeol'a kalan Impala bile mavi tonlarındaydı. 

"Pekala burada biraz dondurulmuş pizza ve patates var. İstersen dolaptan içecek alabilirsin ayrıca dolabın kenarındaki buzlu kovada da bir şeyler olması gerek. Ben bunları ısıtana kadar keyfine bak." dedi ve elindekileri önündeki tepsiye boşaltıp fırına gönderdi Baekhyun. 

"Bir dakika, ne?!  Gerçekten burada bırakıldığına inanamıyorum, hem de en kaliteli markalardan birinin!" elindeki pembe şampanyayı göstererek konuştu ve kıvırcık saçlarını gözünün önünden çekmek için boştaki - sol- elini kullandı. 

"Burada pek alkol tüketilmez, ayrıca o altmış dokuzdan beri bizde." dedi fırın tepsisini çıkarırken. Aradan geçen on dakika da dondurulmuş yiyecekler artık çözünmüştü. "Nerede yemek istersin?" diye sordu. 

"Burası senin mekanın, şaşırt beni."

////////

Chanyeol gerçekten şaşıracağını düşünmemişti. 

Ellerinde yemek dolu kovalar, şampanya ve şampanya kadehleriyle yangın merdivenlerinden çıktıklarında bu işin nereye varacağını az çok tahmin edebiliyordu. Ancak vardıkları çatı hayalindekinden çok uzaktı. Ufak turuncu ışıklandırmalarla süslenmiş, renk renk puflar bulunduran bir cennete düşmüş gibi hissetti. Kendisinin puflara oturmasını ve hemen geleceğini söyleyen Baekhyun'ın sözünü dinledi, çocuk geri döndüğünde elinde bir Walkman vardı. "Geceleri buraya çıkıp müzik dinlemeyi seviyorum." dedi. Chanyeol cevap vermedi, ancak müzikleri ne kadar çok duymak istediği surat ifadesinden belliydi. Turuncu saçlı olan kaseti çalıştırdı,Freddie'nin can anybody find me somebody to love?  diyen sesi tüm çatıyı doldurdu ve iki ruh da geçmişlerinin enkazı altında yaşadıklarını birkaç saat için unuttu.

Birkaç saatin tüm hayatlarını etkileyeceğini nereden bilebilirlerdi ki?

 So I called up the Captain,
'Please bring me my wine'
He said, 'we haven't had that spirit here since nineteen sixty-nine'  


xxxx

bu fic'e çok uzun süre bölüm atmadım

mahvetmekten korktum ve belki öyle de oldu ama zaten mükemmel yazıyorum diye bir şey yok

cyuuu


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

çilleri bal tanesi //chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin