Eğer ölmek istersem, nereyi seçmeliyim? Bir uçurumun kenarı veya okyanusun dibi. Romantik bir gemide son yolculuğumu yaparken okyanusa karışabilir, bir uçaktan atlarken son anlarımı bir kuş gibi hissederek geçirebilirim... Evet Evet... bir kuş. Yaralı bir kuş gibi. Kanatları kırılmış ve ölmek üzere bir kuş gibi. Özgürlüğünü kaybetmiş bir kuş gibi. Ellerim ile patlatacağım son bomba ile ölebilirim. Bir cenaze yapabilmeleri için hiçbir parçam kalmayacaktır. Sadece bir silah ile basit ve hızlı bir ölüme sahip olabilirim. Veya damarlarımı keser ve ölmek için beklerim. Vücudumu doğraya bilirim. Veya bunu benim için yapacak bir adam tutarım ve işkence çekerek ölebilirim. Kendimi yakabilirim ve ateşler içerisinde kavrulan etimin kokusunu solurken ölebilirim. Diri diri toprağa gömülebilir ve boğularak korku içinde ölebilirim. Daha iyi bir fikrim var! Aşık olabilirim. Duygularımı öldürmesine izin veririm. Hayallerimi ve umutlarımı. Yavaşça ruhumu öldürürüm ve bedenimin boşlukta dolaşmasına izin veririm. Peki en iyi intihar hangisi olurdu sevgili dostum? Uzun bir yaşam sürdüğüme inanıyorum. Ölen bebeklerin cennete gittiği söylenir... ölen bebekler için herkes üzülür öyle değil mi? Gerçekten çok saçma görünüyor. Neden cennete gittiği ve bu dünyanın sefaletini çekmediği için üzülüyorlar? İnsanları anlamak çok zor, insanlar için bile. Hatırlıyor olmalısın o geceyi... Her zaman bir gece yarısı başlar her şey zaten öyle değil mi? Gece yarısı her kötülüğün dünyaya aktığını söylerler. Bu gece yarısı dünyaya kaç kötülük geldi bilemem ama bende o gece yarısı dünyaya geldim. Annem her zaman gece doğum yapmanın çok zor olduğunu söylerdi. Bu komik çünkü yaşamanın daha zor olduğunu biliyorum. Ve yine aynı gece yarısı. Aynı yıldızlar ve aynı ay. Sadece büyüdüm ve intihar için harika yollar buldum. Hey... Bu kaçıncı denemem? Pes etmem gerektiğini biliyorum ama pes edemiyorum. Acınacak durumdayım.
"evet kesinlikle acınacak durumdasın"
Haklı olduğunu kabul etmek istemesem de haklısın küçük dostum. Bu son denememiz olsun mu? Onu bulmak için son bir defa bana yardım eder misin? Bu geldiğimiz son dünya ve son çaba sarf edişimiz olsun. Bugün yeniden doğduğum son gün olsun. Artık beni hayata döndürmek zorunda değilsin. Bu senin ile tanıştığım zaman yaptığım antlaşmanın son tekrarlanışı olsun.
"onu bulmak için daha istekli olduğunu düşünüyordum."
Evet istekliydim... Bilirsin saymayı uzun zaman önce bıraktım ama bu kaçıncı denemem? Bütün intiharları tattım. Bu acıyı sonlandırmak mümkün değil. Bunu kabul edersem, son defa ölebilirim.
"sevdiğin kişiden bu kadar kolay mı vazgeçiyorsun?"
Kolay mı?... Gökyüzüne baksana. Orada bir yıldız olsaydım evimin yolunu asla bulamazdım. Çok büyük ve kalabalık. Dünya gibi... Ve ben onu ararken kayboldum. Kolay olduğunu düşündüren şey nedir? Bunu 100. Kez deniyor olmam kolay olduğu için mi? Hadi ama... Beni ikna etmek ve sürünme mi izlemek mi istiyorsun ama sence de yeterli değil mi? 100 defa başarısız oldum ve 101 için umudum olmasa bile geri geldim. Aynı gece de ve aynı yıldızların altındayım. Sence de yeterli değil mi?
"100 defa başarısız oldun. Kim bilir belki 101 de başarıya ulaşacaksın. Belki de 102 de. Kim bilir eski dostum... Seni 100 yıl önce tanıdım ve hala çabalıyorsun. 100 yıl... Onun yaşıyor olma ihtimali bile yok. Hala çabalamak istiyorsun ama o uzun zaman önce öldü."
Yaşadığım eski evin yakınlarında bir mezarlık var. Kapıdan girdikten ve mezarları görmeye başladıktan sonra altıncı sıradan yedinci mezar. 80 yıl önce 45 yaşında araba kazası geçirerek öldü. Yüzünü hala hatırlıyorum. Ama bu başka bir dünya bu sadece geçmiş. Eğer bu defa başarabilirsem, geçmişteki kendim mutlu hissedebilecek. Bunu kendim için yapıyorum çünkü uzun zaman önce bencil bir insan olmaya karar verdim. Artık geri dönemem eğer yeniden başarısız olursam, altıncı mezarın boş olduğunu unutma. Şimdi gidelim ve bu aptal geçmişi yeniden yazalım. Bu defa kimseyi öldürmeyeceğimi umuyorum.
"bu kötü olacak çünkü seni öldürürken görmeye alışmak üzereydim"
"ahh bilmez miyim ama insan alışıyor küçük dostum. İlk olarak hayallerini kaybediyorsun. Her zaman düşlediğin gelecek görülmez bir hala geliyor. Gök yüzünde ki yakıcı güneşe rağmen üşüyorsun. Sonra ağlayamadığını fark ediyorsun ve işte o zaman hislerin ölüyor. Bu daha kötü öyle değil mi? Yani bedenin ölmesinden... Ve en sonunda inancın yok oluyor. Bütün bunlar ile seni yalnız bırakan tanrına kırılıyorsun. Ve işte son. Cesetlerin hareket edebileceğinin bir kanıtı gibi..."
"sanırım haklısın ama bu defa tanrın seni yalnız bıraktı yol arkadaşım. Yolun sonunu ben bile görebiliyorum... seni tanımadan önce birçok yol arkadaşım olmuştu. Biri bana "eğer vazgeçersen, kaybedersin." demişti."
"o haklı"
"Hala vazgeçmek istiyor musun?"
"ben vazgeçmiyorum dostum. Tanrı beni oyundan atıyor. Hepsi bu."
"haklısın. Kolayca vazgeçmeyeceğini biliyordum."
Devam edecek mi? Kim bilir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu arıyorum
Short Story'O' kim mi? Bilmem... O orada değil. O öldü. Ama kim bilir? Yaptığı antlaşma sayesinde zamanda istediği kadar geri gidebilen bir adamın son yolculuğu. Bu kısa hikaye'nin ne anlattığını kim bilebilir...