1

26 1 0
                                    

Opera bitmek üzereydi ki , kız arkadaşım bana seslendi.

"Taehyung... gidelim."

Başımı orkestradan çevirip, ona döndürdüm.

"Sorun mu var, sevgilim?"

Derin bir nefes aldı ve mızmız edâsıyla konuştu.

"Sevmiyorum, opera! Bunu biliyorsun ve beni bilerek getiriyorsun."

Alayla güldüm.

"Gideceğimiz zaman sesini çıkartmadın. Şimdi mi çıkartıyorsun?"

Sinirle ayağa kalkınca, etrafta ki insanlar bize bakmaya başlamışlardı. Ben de ayağa kalkıp, ceketimi alarak onun peşinden gittim. Operadan dışarı çıktığımızda sinirliydim ve O da sinirli bir hâli vardı.

"Bıktım anlıyor musun?"

Diye yolun ortasında bana bağırmıştı.

"Neyden bıktığını söylesene bir. Seni operaya getiriyorum. Güzel bir anımız olsun diyorum. Ama sen ısrar ediyorsun! Biliyor musun, ben de senin bu tavırlarından bıktım!"

Tokat attı.

Bana tokat atmıştı.

"Ben sana bir buçuk yılımı verdim! Şimdi kes. Beni bırakamayacağını ikimizde iyi biliyoruz, Kim Taehyung!"

Derin bir nefes aldım ve Dion'un gözlerine baktım.

"Ayrılalım. Yeter."

Şaşırmıştı. Çünkü ona katlanmak zorundaymışım, gibi. Yaklaştı ve dibimde durdu.

"Sen beş para etmezsin, zaten. Bu ucuz operalara beni götürmeye kalkışırsın. Hayallerini bile yaşayamazsın, sen! Hayatımdan gitmen için çok da geç oldu, bence."

Yanımdan beni iterek geçmişti ve ben o an yıkılmıştım. Hayalim fotoğrafçı olmaktı. Ve ben bizim fotoğraflarımızı çeker dururdum. O da bunu bile bile... yaramın üstüne bastı. 

Ceketimi giyindim. Ve soğuk havada ellerim cebimde yürümeye başladım. Saçma geliyordu, herşey. Dion'a ben yıllarımı vermiştim.

Biraz daha yürüyünce bazı dertli olduğum geceler geldiğim barın önünde durmuştum.  Barın içerisine geçtiğimde herkes dönüp, bana baktı. Şaşırmışlardı. Burada ki herkes dostumdu.

Barmen Namjoon'un önünde ki sandalyeye oturdum.

"Sert viski."

Namjoon viskiyi hazırlarken diğer yandan da benimle konuşuyordu.

"Sorun nedir , dostum? Buralara En son aylar önce uğramıştın, sanırsam."

Namjoon viskiyi önüme koydu.

"Dion ile kavga ettik. Ayrıldım."

Güldü.

"İyi olmuş. Sana yıllardır söylüyorum, Taehyung. Ayrıl şundan. Seni yiyip bitiriyor zaten."

Sadece başımı sallamakla yetindim.

"Peki, neden ayrıldınız?"

Diye sordu, Namjoon. Elimde ki viskiye bakarak konuştum.

"Hayallerimin peşinden koşamayacak kadar korkakmışım. Falan filan. Zırvaladı, işte."

Namjoon derin bir nefes aldı. Dost edasıyla omzumu sıvazladı.

"Geçer. Sadece kafana takma yeter. Hem sen hayallerini gerçekleştirebilirsin. Tanıdığım fotoğrafçı arkadaşlarım var."

Heyecanla Namjoon'a baktım.

"Nasıl? Nerede?"

"Paris de. İki tane ünlü fotoğrafçı. Baekhyun ve Suho adları. Bugün Kore'ye uğrayacaklardı. Ve-"

Namjoon'un sözü, var kapısının açılmasıyla kesilmişti.

"Ah, işte geldiler. Hey Baek! Suho! Gelin!"

Yanımdan geçen iki havali adama bakıyordum. Göğüslerinde fotoğraf makineleri vardı. Ve gerçekten havalı gözüküyorlardı.. ama baya sertlerdi.

Yanıma oturdular.

"Selam adamım."

Dedi Baek, Joon'a.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 04, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PARIS  /Kim Taehyung/ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin