Bury a friend by billie eilish
---
Şeffaf sıvıyı ele geçiren kızıllıkları donmuş bir şekilde izlerken dökülen suyun kesilmesi ve YongSun'un elindeki bez parçasını kan olan yerleri temizlemeye başlaması ile gözlerimi ona çıkardım.
"Lisa, Lalisa'dan haber var mı?"
YongSun kafasını kaldırmadan başını iki yana sallarken yutkunarak elimi yumuşak bez parçasının himayesinden kurtardım.
"Bu kadar yeterli YongSun gidebilirsin."
Direkt olarak diz çöktüğü yerden kalkıp eğik bir şekilde giden YongSun'u gözlerim ile takip ederken kapıdan dışarı çıkmasıyla yavaşça ayağa kalktım.
Büyük dolabın önüne yavaşça geçerken kral olduğumda değişmiş olan kıyafetlere kısaca bir göz atıp en hafif olduğunu düşündüğümü elime aldım.
Onu yatağa bırakırken üstümdeki kan kaplı olan kıyafeti çıkarıp yere attım. Lalisa'nın kollarım arasına yığılışını ve vücudunun her noktasından kan akmasını aklımdan atamıyordum.
Yataktakı kıyafeti alıp uyuşuk hareketlerle üzerime geçirirken gözlerimin dolmasını umursamadan son parçayı da üstüme geçirdim.
Tanrım, lütfen Lalisa'ya bir şey olmasın.
-
"Durumu nedir?"
Ben odaya girdiğim gibi eğilerek dışarı çıkan hizmetkarları umursamadan baş hekime ithafen konuştum.
"Kanaması kendi kendine durdu fakat ne zaman uyanır tam olarak bir bilgi veremem. Bu tanrının bileceği iş."
Kafamı sallayıp onu onaylarken teni oldukça solgun gözüken Lalisa içimin acımasını sağlamıştı.
Arkadaşımın burada böylece yatması benim suçumdu. Eğer merak etmeseydim, eğer, eğer sadece kabullenseydim, kalbimi dinleseydim bunlar onun başına gelmezdi.
Aklıma dolan binbir sesle kafamı iki yana sallarken görüşümün bulanıklaşmasına aldırmayarak arkamı dönüp ilerlemeye çalıştım.
Evet, sadece çalıştım. Çünkü ben bir adım attığım an yer sanki ayağımın altında kaymış ve etraf karanlıklaşmıştı.
En son hatırladığım ise JeongGuk'un bana uzanan eli ve kulağımda yankılanan sesiydi.
"TaeHyung!"
-
Gözlerimi bir bebeğin ağlama sesi ile karpıştırarak açarken inleyerek yattığım yerden kalktım.
Duyduğum ağlama sesine bir de yaprak hışırtıları eklenirken irislerimi etrafta gezdirdim.
Benim ormanda ne işim var Tanrı aşkına?!
"TaeHyung,"
Kafamı duyduğum sese doğru çevirirken zifiri karanlıkta bana doğru hızla gelen beyaz saçlı kadını görmüş istemsiz bir şekilde irkilerek geri çekilmiştim.
"Oğlum korkma benden."
Kaşlarım 'oğlum' kelimesini duymamla çatılırken bir adım geri atıp şüpheyle konuştum.
"Sen de kimsin?"
Kadın beni duymamış gibi yanıma gelirken geri çekilmeme izin vermeden bana sarıldı.
"Geliyorum oğlum."
Ellerini ayırmadan benden biraz uzaklaşırken zar zor seçebildiğim dolu gözleriyle bana bakarken konuştu.
"Annen senin için geliyor oğlum."
Kaşlarım biraz daha çatılırken kadın uzanarak alnıma bir öpücük kondurmuş sonra da geri çekilmişti.
Anlamsız bir şekilde kaslarımı kontrol edemeyip yere serilirken o kadın da yanıma çökmüş saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"Annen seni çok seviyor, TaeHyung."
Nefes nefese uyuduğum yataktan zıplarken elimi tutan eli istemsiz bir şekilde sıkmıştım.
"TaeHyung, ne oldu?! İyi misin?!"
Elimi ele geçirmiş elin sahibi, JeongGuk, endişeyle konuşurken dehşetle gözlerimi ona çevirdim.
"Annem,"
Boğazımın kuruduğunu hissederken güçlükle yutkunup bana merakla bakan gözlere karşılık verdim.
"Annem benim için geliyor."
---
Hola
Bu nasıl saçma bir bölüm oldu aq
Neyse ağlamayacağım.
Hayır ağlamıyorum.
Iyiyim.
Kesinlikle iyiyim.
Hayır gözümden düşen yaş değil.
İyiyim.
Yongsun karıcığım niye büle şeyler yapıp azdırıyorsunuz milleti?!?!?!?
Love u♡
I'm vaveylâ
Ciao
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Idyllic /TaeGguk/
FanfictionTaeHyung kimsenin bilmediği yok olmuş bir neslin devamıydı. |omegaverse|