Blue

935 36 27
                                    

Diğer tüm hikayelerime ulaşmak için @BlueAlaska adlı hesabıma bakabilirsiniz. Keyifli okumalar!

Gözlerini yavaşça kapattı ve ormanın sessizliğini dinledi. Kuşların daldan dala uçuşunu, yaprakların ağaçlardan dökülüşünü ve gözyaşlarının yere dokunuşunu. 

Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi. Ama gözlerinden akan yaşlar diline değdikçe tiksindi kendinden. Gök gürültüsü aniden kendini gösterdiğinde titredi ve az bir zaman sonra soğuk yağmur damlaları teniyle buluşunca üşüdü. Üstüne alacağı hiçbir şeyi yoktu. Sadece küçük mavi elbisesi ve kafasındaki beyaz tacıyla çıkıp gelmişti buralara.

Ellerini ovuşturup ısınmaya çalıştı. Yağmurdan ıslanmış saçları ve mavi elbisesi tenine her dediğinde ürperiyordu. Isınamıyordu. Aniden bastıran yağmur her dakika şiddetlendikçe sadece olduğu yere çömeldi ve toz pembe ayakkabılarını çıkardı. Ağlamaktan kızarmış gözlerini çantasından çıkardığı küçük bir ayna sayesinde gördü. Gözlerinden acizlik akıyordu.

Hiç düşünmeden elindeki aynayı yere fırlattı. Her zamanki gibi yine hissiz, kalpsiz ve değersizin teki olmuştu. Ya da Valeria öyle düşünüyordu. Sadece küçük bir şansı daha olsa, sadece bir tane daha şans... İşte o zaman her şeyi telafi edebilirdi. 

Keşkelerden her zaman nefret etmişti Valeria. Her zaman doğru kararları alır ve hiçbir yanlışa göz yummazdı. Ama şimdi her şey değişmişti. Tüm dünyası tepetaklak olmuştu. Blue'yu kaybettiği gün kendi duygularında boğulmuştu.

Onun hayatı bir Titanic'ti. Bedavaya bir bilet kazanmış ve sevinçle girmişti. Hayatında tatmadığı anlar yaşamış ve Blue'yu bulmuştu. Ama ne yazık ki oradan Blue'yu çıkaramadan, hayatına devam etmek zorunda kalmıştı.

Ve şimdi mezarının başında ağlıyordu. İlk defa acizliğini göstererek biri için ağlıyordu. Erkek arkadaşından ayrıldığında bile ağlamayan bu tanrıça, en yakın dostunu kaybettiği için ağlıyordu. Ama hayır, bu ağlamakla ve çırpınmakla geçecek kadar önemsiz bir acı değildi. Bu hayatı boyunca ne yaparsa yapsın geçmeyecekti çünkü Valeria suçluydu. Ve bu suçluluk onu en sonunda ölüme sürükleyecekti.

Düşündükçe boğuluyordu, boğuldukça ölüyordu. 

Eliyle kurumuş gözyaşlarını sildi ve boğazını temizledi. Sesi çıkmıyordu. Boğazını tırmalayan köpekler, konuşmasına izin vermiyordu. Ama direndi acıya rağmen kısık çıkan sesiyle Blue'ya seslendi.

Looks like a girl, but she's a flame

Kıza benziyor ama o bir alev)

So bright, she can burn your eyes

( Çok parlak gözlerini yakabilir)

Better look the other way

( Başka tarafa baksan iyi edersin)

You can try but you'll never forget her name

( Deneyebilirsin ama asla adını unutamazsın)

She's on top of the world

( O dünyanın tepesinde)

Son cümlelerini yutup, sessiz bır çığlık attı. İçinde attığı çığlıklar o kadar sessizdi ki dıştan bile duyuluyordu. 

Sadece tanrıdan bir dakika istedi. Ve tanrı Valeria'ye bir umut verdi. Yağmur saniyeler içinde durdu. Valeria küçük çantasından yağmurdan dolayı ıslanmış ama hala okunabilir yazılı bir kağıt çıkardı. Özenle açtı ve dudaklarını istemsizce kıpırdattı.

"Bu iğrenç bir duygu. Bu dünyada bir yerinin olmaması. Sadece anlık bir hata ile en sevdiğini ve sevdiklerini kaybetmen. Keliemelerle anlatamıyorum. Bu siktiğim notunu neden bıraktığımıda bilmiyorum Valeria. Bu güvercinin uçma vakti geldi."

Valeria okurken ağlamamaya yemin etsede mezarın önünde adeta çığlık atarcasına hıçkırdı. Elinden hiçbir şey gelmiyordu ve bunu bilmek onu daha kötü yapıyordu.

"Blue yemin ederim, eğer haberim olsaydı yanına gelirdim. Tanrı aşkına neden haber vermedin? Nasıl bu kadar büyük bir aptallık yaptın? Dengesizsin işte, dengesizin tekisin."

Elini yumruk yapıp mezar taşına vurdu. Sinirini geçirdiğini sanıyordu fakat daha çok sinirleniyordu. Yanında olmadığı için ve sözünü tutamadığı için.

Ellerini açtı ve havaya kaldırdı Valeria.

"İşte, hepsi senin yüzünden. Siktiğimin kaderi yüzünden. Umarım Blue'ya yanında iyi bakıyorsundur, Tanrım.. Çünkü o dengesizdi. Benim bile tahmin edemeyeceğim halleri vardı. 20 dakika bir değişen ruh hali. Dengesizliği bazen benim de canımı sıkıyordu ama o gece değil. O gece gitmesine izin vermiştim çünkü bana gitmek istediğini söylemişti. Benim için bu kadar basit ve bu kadar aptalcaydı. Umarım beni duyuyorsundur Blue. Çünkü sen hayatımda tanıdığım -kahretsin- en iğrenç varlıksın."

Güneş yavaş yavaş bulutları sıyırıp, doğmaya başladığında Valeria bir küfür daha etti. Sonra bir daha, bir daha ve bir daha.

"Siktiğimin gecesi oldu tüm olay. O gece lanet olası o gece sana içmeyi teklif etmemiş olsaydım keşke." 

Derin bir nefes aldı.

"Lanet olsun Blue, seni seviyorum."

....

Ve pembe ve mavinin hikayesi burada son buluyor. Sonsuza dek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 08, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BlueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin