Keloğlan ve Şifalı Su Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Köylerin birinde Keloğlan ile yaşlı anası varmış. Çok da fakir yaşantıları ile, büyük sıkıntı içindeymişler ama, gönülleri tok olduğu için, huzurluymuşlar.
Aklı epey yavanmış Keloğlan’ın.
Bu yüzden, annesinin verdiği işleri doğru dürüst göremez, çoğunlukla unutur, dolayısı ile de çok ağır sözler işitirmiş annesinden.
Bir zaman gelmiş ki, artık evde yiyecek namına hiçbir şey kalmamış. Yaşlı kadın, bir çare, bir çare derken, tavuklardan birini oğluna sattırmaya karar vermiş. Zaten topu topu üç tavukları varmış.
Anası şöyle demiş
– Aslan Keloğlanım, verdiğim her işi hemen unutan oğlanım, al şu tavuğu da, götür pazara satıver. Evde yiyecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Yeteri kadar öteberi al da gel.
Tavuğu alan Keloğlan, şen şakrak bir yürüyüşle, gitmiş pazara.
Birisi, kendisi gibi tavuk satarmış. Birkaç tane de tavuğu varmış. Keloğlan’ın bir yere gitmesi gerekiyormuş. Tek tavuğunu, bu adama emanet etmiş:
– Tavukçu emmi, benim işim çıktı. Az sonra döneceğim. Sakın ben gelmeden satma.
– Tamam diye söylenmiş adam, yalnız, çok bekleme derim sana.
Aceleyle uzaklaşıp giden Keloğlan, işini hemen görmüş ve tekrar tavuklarının bulunduğu yere gelmiş. Fakat birden bire şaşırmış. Çünkü ne tavukçu, ne de tavuklardan hiçbir eser yokmuş.
Keloğlan, anasına ne cevap vereceğini düşünmeye başlamış. Neredeyse korkusundan eve gidemezmiş. Ama başka da yapacağı ne olsunmuş?
Dönmüş evine eli bomboş olarak.
Tabii ne olmş?
Anası, bir güzel dayak atmış,Kara günler sürüp gidermiş. Ama, safmış ya bizim Keloğlan, öyle dert edindiği yokmuş sefil sefil yaşantılarını.
Yine anasından gelmiş şöyle bir öneri:
– Keloğlan, sana iyi bir iş bulmamız gerekir. Bir komşumuzun tarlası çok fazla. Bir tanesini yancı olarak istesek, çalışır mısın?
– Hay hay anacığım, elimden geldiği kadar çalışırım.
Bunun üzerine tarla sahibi ile görüşmüş anası ve yancı olarak ekme iznini almış. Hemen oğluna vermiş azık torbasını, doğru tarlaya göndermiş.
Günlerce çalışmış Keloğlan ve tarlayı bir. baştan bir başa sürmüş, tarla sahibinin öküzleriyle. Buğdayı serpip üstünü topraklamış …
Gel zaman git zaman aylar dönmüş hasat zamanı gelmiş. Yine tek başına kalmış kocaman tarlada. Terlere boğula boğula ekini biçmiş bir yere yığmış.
Akşam olmuş, evine dönmüş Keloğlan:
– Ana demiş, görevimi yaptım. Ekinleri biçtim, bir kenara yığdım.
Sinirlenmiş anası:
– Ah oğlum, sen de hiç akıl yok mu?
Keloğlan “Olmaz mı ana, hem de çok…”
Anası, “Oğlum, nerede sende akıl, hiç ekin biçilir de gece yüzü tarlada bırakılır mı?
– Niye ana?
– Oğlum, saf oğlum, çalarlar çalarlar …
Keloğlan, kendi kel kafasına bir şaplak atmış.