1.Bölüm

367 10 1
                                    

[Seul] 

Son günlerde neredeyse her gün her gece vedalaşma partisindeyim. Bugün ise liseden arkadaşım olan kızlarla buluşmuştum.  Lise birde, yani on altı yaşındayken bir araya gelmiş, tanışmıştık. Şimdiyse arkadaş olalı beş sene olmuştu. Bazıları üniversitede okuyor, bazıları ise çalışıyordu. Hepimizin yoğun hayatları vardı ve fırsatımız olmadığı için sık sık görüşemiyorduk, ancak bir yıl boyunca yurtdışında kalacağım için şimdi hep birlikteydik. Genelde buluştuğumuz kafeye gelmiş soğuk içkilerimizi yudumluyorduk.

“Nereydi? Türkiye?” Başımı sallayarak onlaydım.

“Evet, Türkiye’ye gideceğim. Hem de yarın.” Sesim heyecanlı olmaktan çok tedirgin çıktığında onların da yüzlerinde bir karmaşa oluşmuştu. Belki benim için üzülüyorlardı, belki de… Belki de benim adıma korkuyorlardı. Yüzlerindeki ifadeden bunu anlayabiliyordum.

“Ya orası nasıl bir yer? Televizyonda bir kaç kere görmüştüm de, çok farklıydı.” Hepsi bana bakarken Türkiye hakkında ne diyeceğimi bilemedim. Onların neler düşündüklerini de bilmiyordum ama tepkilerini merak ediyordum. Kuru boğazımı canlandırmak için yutkundum ve dudaklarımı araladım.

“Evet, farklıdır. Lisedeyken gezmeye gitmiştim ya, Ege Deniz’inde tura çıktığım zaman bir hafta Türkiye’de de gezdim. Gezmek için iyiydi, baya memnun kaldım da yaşamak için bilmiyorum… Çok merak ediyorum nasıl yaşayacağım diye.”

“A-Rım, senin Türkiye’ye okumaya gideceğini hiç düşünmemiştim. Sen lisedeyken, hayır, geçen yıl konuştuğumuzda bile İngiltere, Amerika ya da Fransa gibi ülkelerde okumak istediğini söylerdin. Niye kararını değiştirdin ki?”

Evet, ben İngiltere, Amerika ya da Fransa gibi ülkelerde okumayı çok isterdim. Bunu tüm arkadaşlarım bilirlerdi. Ama babam okula mola verip yurtdışına çıkmama izin vermemişti. Kendine göre haklı nedenleri vardı. Beni merak ederdi, okulumu aksatmamı istemezdi, başıma bir iş geleceğinden korkardı. Ama benim açımdan hiç düşünmediği çok belliydi. Kendi başıma bir şeyler yapmak ve ayaklarımın üstünde durmak istiyordum. Özgür olmak istiyordum. Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

“Bir kaç ay gezmek olurda, bir yıl falan orada okumak istersen mezun olup kendi paranla okuyacaksın,” demişti. Hatta bu yılbaşında artık ikinci sınıfa geçiyorum diye bir kere bu konuyu açtığımda babam okula mola vermeme hiç izin vermeyeceğini çok sert şekilde söylemişti.  Kızgındım. Beni çocukluktan beri o kadar ülkeye gezmeye ve okumaya göndermişti. Niye en özgür olmam gereken bu üniversite zamanında bu kadar gereksiz inat yapıyordu ki. Hiç anlamıyordum. Şu an bile. Ben Kore’deki üniversite hayatımdan sıkılmıştım. Her dönemde yirmi bir saat ders, dershane, almam gereken sertifikalar... Bir yıl yurtdışında dil öğrenerek dinlenmeyi çok istiyordum. Zaten üniversiteyi bitirdikten sonra işe girince böyle bir şansım da olmayacaktı. Yurtdışına oturabilmek için sadece öğrenci değişim programıyla gidilebilirdi. Hem okula mola vermeyeceğim için hem de güvenli bir program olduğu için babam da kabul edecekmiş. Çok şükür!

Bir avantajım vardı. Üniversitede hem sosyal bilgileri hem de Türkçeyi ana dal olarak okuyordum. Bu duruma göre tek şansım değişim öğrencisi olarak seçilip Türkiye’ye kaçmaktı.

Evet, bu benim için bir kaçıştı.

Bu değişim öğrencisi olma işini düşünmeden önce benim için Türkçe, sadece sosyal bilgilerin diploma yanında yazılacak bir ekstra dil yeteneğiydi. O yüzden derslerde pek ilgilenmezdim, sınav haftasında derslerden hemen hemen geçebilene kadar çalışırdım. Sınav haftası dışında pek de üstüne düşmezdim. O günlerde babamın iki yıl sonra da böyle inatçı olacağını hiç ama hiç düşünmemiştim. Bilsem daha sıkı çalışırdım.

Yaban EllerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin