İnsan küçükken sahip olduğu her şey ya gözüne oyuncağı gibi görünüyor ya da öyle hissediyor. Anne ,baba,tuttuğu takım, ilkel bir mülkiyet duygusunun başlangıcı oyuncaklar ; bunların hepsi kişiliğe vurulan minik matkap darbeleri gibi oluyor yaşlandıkça.
İşte biz çocukken takım tutmak da aynı böyle bir şeydi. Bu fanatiklikle gitseydik , kahve köşesinde koyu ve tek şekerli çay ile Tekel 2001 'in vazgeçilmez bir ikili olduğuna inanlardan olacaktık. Biraz daha ileri gidenlerimiz ise , tribünlerde ağzından salyalar akıta akıta önündeki adamın sırtına binerek bağıran ciğeri çürümüş , beş para etmez insanlardan olacaktı.
İkisinden de olmadık , ama kardeşimle o yaşlardayken ilerde ne olacağımız hakkında zaten en ufak bir fikrimiz yoktu. Fenerbahçe ve Pesiç , Beşiktaş ve Metin Tekin hayatımızın çok önemli figürleriydiler. Ve kimse Pesiç'e "Onun annesi Yugoslavya 'da kerhane işletiyormuş, oğlum; bütün Beşiktaşlı futbolcular da oraya gitmiş yazın , " diyemezdi.
Bin yıldır gazetecilerin üçüncü sayfasında okudu-
ğumuz çok korkunç haberler , akıl hastalarının bile gerçekleştiremiyeceği cinayetler var. Bu haberlerin yarısı namus ile ilgiliyse , diğer yarısıda bir türlü sönmeyen intikam ateşiyle ilgili. Dindirmek lazım o ateşi , öyle güzel su sıkmak lazım ki üstüne , şöyle yerinize oturduğunuzda , içinizi tatlı bir serinlik kaplasın , suratınız daha yeni boşalmış erkek yüzü gibi gevşesin.
Ama intikam bile mantıklı olmalı değilmi ? Pesiç 'in annesi size saçma sapan hareketler yaptırmamalı. Kadının umurunda bile değilsiniz yüksel ihtimal , ki kendisi işinde gücünde bir Yugoslavya ev hanımıdır. Evinde önlüğüyle kocasına yemek falan pişiriyodur o an belki de. Bunları bilemiyoruz , elimizde kadının genelev işlettiğine dair bir iddia ve buna cevap veremediği için intikam hırsıyla yanıp tutuşan bir ağabey var.
Odada tek başınaydım ve ne yapacağımı bilemiyor- dum o sinirle. Daha geçen gün tüm Beşiktaş posterle-rini yırtmıştım , karşılığında benimkilerde gitmişti. Yinede görülen o ki , odadan annemin yanına kaçıp kapıyı kilitleyen Mert 'in en sevdiği Kasedin -Warlock , All We Are- içini açmama , içindeki o bandın anasını sikertircesine fullik fullik dışarı çıkartmama rağmen herif hala akıllanmamıştı.
Kimse Pesiç'in annesine sermaye diyemez. Kimse ama! Başım dönüyor , gözüm kararıyordu. Odada ilk gördüğüm kardeşimin pijama üstüydü. Zaman ağırlaşıyordu... Ne yaptığımı kesinlikle bilmiyordum. Olayı en ince ayrıntısına kadar 7 sene öncesine kadar hatırlamam beynimde yarattığı tahribatı açıklar sanırım. Pijamanın kolu adeta bir tuvalet kağıdına dönüşmüştü. "Al sana ibne !" Ağzımdan fısıltıyla tekrar tekrar çıkan tek laf buydu. Sinsice gülerek pijamanın sağ koluyla kıçımı karıştırıyordum. "Bok kokusuyla uyu da gör gününü , şerefsiz herif."
Plan çok iyiydi: Kardeşim yatacak ve tüm gece nerden geldiğini bile bilmediği bir bok kokusuyla uyuyacaktı. Teorim nefisti , ama pratikte malesef bunu beceremedim. Çünkü kokusunu bırakacak lanetli maddenin , açık mavi pijama üzerinde tamamen somut bir leke halinde bana bakacağını hiç tahmin etmemiştim. İşin görüntü kısmı tamamıyla aklımdan çıkmıştı.
İçimi anında büyük bir korku kapladı , çünkğ kardeşimin elinde pijamayla , "Anne , bu ne ya ? çok kötü kokuyor!" diyerek anneme gitmesinin tek sonucu benim o yaşta akıl hastanesine kapatılmam olurdu.
Ki durumu açıklamak için "ulan yavşak! Pesiç'in annesi namuslu bir kadındır! "demem beni kesinlikle kurtarmaz , sadece o hastanede bir iki ay daha fazla yatmamı sağlardı .
Banyoya koştum, kimsecikler yoktu etrafta. Telaşla Omo 'yu aradım , çamaşır suyu gördüm bir rafta. İçip içmemekte kararsız kaldım , sonra kokusu fena geldi , köşeye bıraktım. Buldum Omo 'yu. Nefis bir temizlik enstrümanıdır Omo. Kuru kuru , böyle beyaz beyaz kum gibi (daha ozamanlar içinde mavi beyaz atomik parçacıklardan yoktu.) Elime bir tutam aldım , tuz serper gibi o Allahın belası lekenin üzerine serptim ve musluğun altına tuttum. O an yaptığım çitinin bir benzerini , 'Ev hanımları yarışıyor' diye bir yarışma programı düzenleseler , yarışmanın finalinede 'Çitiliyoruz Hanımlar' diye bşr bölğm koysalar , en hamarat ev hanımı bile yapamaz. Kollarım müthişbir ahenkle ileri geri çalışıyordu. Leke çıktı gibi , çıktı çıktı ...
Ama şimdi de ıslaktı orası , sanki birisi altına kaçırmış gibi. Pipisi kolunda olan bir ucube , son anda yetişmiş tuvalete , fakat çapı iki üç santimetre olan bir yuvarlağın oluşmasına da engel olmamıç gibi. Koku şimdilik kaybolmuştu , sadece Omo 'nun kokusu vardı. Çook derinlerde kalmıştı diğer koku , belki narkotik köpeği fark edebilirdi. Kardeşim narkotik köpeği olmasa bile bir sokak köpeğinin tüm kötü özelliklerini bünyesinde barındırır. Bu yüzden onun da kokuyu alacağından emindim. Ancak artık vaktim yoktu , elimden gelen sadece buydu. Ne bokmuş be!
On dakika sonra odadaydık. Kardeşim hala büyük terbiyesiz , hala it ve hala susmuyor :
"Amına koduğumun çocuğu , en büyük Beşiktaş lan!"
"Siktir , pezevenk! Yat zıbar , sikerim belanı , öldürürüm seni bir daha Fener 'e laf söylersen!"
"Sen yarı n görürsün , oğlum."
"Görüşürüz ibnenin evladı , yarın görüşürüz."
"Aaa, bu pijamanın kolu niye ıslak lan?"
"Bilmem , ne olmuş?" (Sesimin titremesinin aynısını şu günlerde taklit edecek tek insan ya Devran Çağlar ya da Kuşum Aydın o derece.)
"N'aptın lan pijamaya?(Ses hafiften yükseliyor. Biliyorum bunun sonu "Anneeeaaa!" diye bitecek. Allahım , lanetleneceğim ailede. Allah belanı versin , Pesiç! Bana ne lan senin annenden!)
"Mert , valla bir şey yapmadım be , hadi yat (n'olur yat)! Orası kokuyordu , gittim yıkadım." (Evet , boş zamanlarımda pijama kolu koklayan ve beğenmediğim bir koku burnuma geldiğinde , lokal olarak Omo döküp yıkayan bir sapığım ben. Michael Haneke , benimde hayatımı filme al!)
"Hımmmmffss hımffsss , bu bok kokuyor lan , giymem ben bunu. N'aptın lan pijamama , n'aptın lan?"
"Mert , valla bir şey yapmadım. Hadi giyin , yatalım , annem gelecek şimdi."
"Giymem lan ben bu boklu pijamayı , anneme söyleyeceğim." (Bu noktadan sonra köpek olmam lazımdı , yoksa yan bastığım tek yer yaraklar olmayacak ve bu iş çok pis büyüyücekti.)
"Mert n'olur giyin lan , yanlışlıkla oldu. (Yanlışlıkla pijamanın kolu kıçıma girdi işte , Mert. Pesiç için ensest , fetiş , ibne olarak anılmak istemiyorum ailede , Mert.) Allah' ını seversen giyin , yarın ne istersen yapacağım , n'olur..."
Bu hikayenin sonu akıl hastanesinde bitmeliydi ;
benim hastanede bu fetişimden vazgeçemediğim , ak-şamları koğuşta tüm hastaların pijamalarının sağ kollarınj götüme soktuğum yazmalıydı ama hayat işte! Bazen ufak tefek iyilikler hayatınızı kurtarmanıza yardımcı oluyor. Kardeşlik bu olmalı , yoksa yabancı birinden ne farkın kalır?
İnanılmazdı. Kardeşim o boklu pijamayı giydi ve yattı. Ne düşündü? Planı neydi? Bu yaşıma kadar anlamış değilim.
Ertesi gün İlyas Tüfekçi' ye çok pis küfür etti ama. Gıkımı çıkaramadım.