I Can Buy You With My Money

490 36 34
                                    

Sabah yine o gıcık alarmın sesi ile uyandım. Zar zor yataktan doğrulup banyoya yöneldim. Rutinlerimi halledip giyindim ve Yoona'ya bir bakmak için odasının önüne geldim kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdim Yoona çoktan uyanmış ve giyinmişti çantasını hazırlıyordu.

- Günaydın bücür

- Günaydın abi

- Seni uyandırayım diye geldim ama sen çoktan uyanmışsın ben dünden kahvaltılık alıp dolaba koydum acelem var sen kahvaltını edip çık tamam mı abisi??

- Tamam abi merak etme sen beni byby

- Görüşürüz, okulda başarılar

Kapıyı kapatıp çıktım. Vestiyerden montumu da alıp evden dışarı bir adım attım. Rüzgar hafifçe esip kahverengi saçlarımı okşuyordu. Bir an gözlerimi kapatıp rüzgarı hissettim. Sonra da otobüs durağına doğru ilerlemeye başladım. Durağa gidip oturdum ve Yoongi Hyung'a mesaj attım:

- Hyung, bugün Yoona'nın okuluna gidip bir sorunu var mı diye kontrol eder misin sana zahmet? Biliyorsun ben gidemiyorum.

- Tamam Kook sorun yok için rahat olsun kardeşim.

- Saol hyung sen olmasan ben n'apcam hiç bilmiyorum.

- Lafı bile olmaz rahat ol sen binevi ben de onun oppasıyım.

Son gelen mesaja baktıktan sonra içime bir rahatlama geldi ve telefonu cebime koydum. Beş dakika içerisinde otobüs geldi zaten binip her zamanki gibi en arka cam kenarına oturdum. Kulaklığımı takıp slow bir müzik açtım ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Gözlerimi kapatınca bir an babamı anımsadım o araba kazasında öldüğü günü ve annemin onun etkisiyle felç olup yatağa düşmesini gözümün önünden geçirdim. Vücudumu tarifsiz bir hüzün kapladı. Annem ve kardeşim için okulu bırakmıştım belki hep hayalim olan mimarlıktan vazgeçmiştim ve şu an haftalık 300.000 wona bir mağazada çalışan olarak çalışıyordum.

Ben bunları düşünürken otobüs durmuş, iş yerimin önüne gelmişti. Kulaklığımı çıkarıp iş yerime girdim. İş arkadaşlarıma selam verip kıyafetlerimi değiştirmek için soyunma odasına adımladım. Giyindim ve mağazanın içinde dolanmaya başladım mağazanın açılmasına yaklaşık 5 dakika vardı. Bay şişko gıcık patronum sonunda teşrif edebildiler. Girer girmez emirler yağdırmaya başladı:

- Jungkook bugün sen üst kata bakacaksın! Mi hyo sen de kadın reyouna bak!

Bu adama gün geçtikçe gıcık kapıyordum ve duygularımın karşılıksız olduğunu düşünmüyorum. Benim gıcık zengin müşterilere karşı hazırcevaplığım onu sinir ediyordu. Ona kalsa o züppelere karşı süt dökmüş kedi gibi olmam gerekiyordu ama avcunu yalardı ancak!

Mağaza sonunda açılmıştı ve ben üst katta yani erkek reyonunda bekliyordum. Günün ilk müşterisi geldiğinde gıcık biri olmaması için dua ettim, ama bende bu şans varken iyi müşteriyi ancak rüyamda görürdüm. Beni çağırıp şöyle dedi:

- Hişt sen! Çabucak buraya gelmezsen seni patronuna şikayet eder maaşını yarıya indirtirim!

Yumruğumu sıkarak yanına ilerledim şimdi bu yumruğu yüzüne geçirmek vardı ama daha ilk müşteriden sorun çıkarmak istemiyordum:

- Nasıl yardımcı olabilirim efendim?

- Bana bu mağazanın en güzel ve pahalı takım elbisesini göster.

- Tabii efendim buyrun

Deyip elime ipek-pamuk karışımı markalı bir takım elbise alıp ona uzattım. Eline aldı beğendiğini belli eden mırıltılar çıkararak bana döndü:

- Al şunun diğer renklerini de getir bana! Sonra da kasaya götür ben orada bekleyeceğim.

Gidip diğer beş rengi de alıp kasaya doğru ilerledim. Elinde bir tomar kağıt para ile bekliyordu. Kasaya bıraktığım takım elbiseleri kasiyer alarm sistemlerini çıkarırken ben de paketleri hazırlıyordum. Hepsini tek tek paketleyip adamın eline tutuşturdum. Adam bana ters bir bakış atıp bağırmaya başladı:

- Sen kimsin de beni bunları kendim taşıyacağım düşüncesiyle aynı kefeye koyabiliyorsun??!! Çabuk bana bir taksi çağır ve paketleri taksiye yerleştir!

Dişlerimi ve yumruğumu sıkmaya başladım ve dişlerimin arasından konuştum:

- Tabi efendim nasıl isterseniz!

Tam poşetleri almış kapıya doğru gidiyordum ki kapıdan içeri hafif yayık burunlu, dolgun dudaklı, sarı saçlı ve mavi gözlü, üzerinde en az benim az önce sattığım kadar pahalı bir takım elbiseyle kısa boylu bir adam girdi. Ona kısa bir bakış attım ve tam kapıdan çıkacağım sırada kolumu tutup beni durdurdu:

- Benimle bu çocuk ilgilenecek!

- Efendim üzgünüm ama şu an başka bir müşterimizle meşgulüm.

- Şimdi de benimle meşgulsün. Yürü!

- Efendim gerçekten isterdim ama şuanda müşterimize saygısızlık yapamam.

Bunları söylerken dişlerimi sıkıp yumruklarımı yumuşatmaya çalışıyordum. Gerçekten çok sinirlenmiştim biraz daha inat ederse ya yumruğum yüzünde çıkacaktı ya da kovulacaktım. Kendimi daha fazla kontrol edemeyeceğimi anladığımda kapıya doğru yürümeye başladım ve arkamdan duyduğum ses ile sinirim son noktaya ulaştı:

- Seni paramla satın alırım Jeon Jungkook

Eveeet ilk yb ficimi çoook sevin canım okurlarım beniiim. Bu arada adını nereden bildi Jimin diye düşünebilirsiniz. Hani çalışanların yaka kartı oluyor ya ordan görmüş olsun kkkk 😂😂

Are You My Boss?? Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin