- 1 -

411 25 31
                                    



Adeline

Bir yaz günüydü...

Güneş yavaşça batmaya hazırlanırken gökyüzünde oluşturduğu kızıllığı izleyip gülümsedim. Böyle zamanlar hep onunla Yorkshire'daki lavanta tarlasında geçirdiğimiz güzel günleri anımsardım. Yaz tatilimiz boyunca neredeyse her gün buluşur ve lavanta tarlasına giderdik. O benim için lavanta toplardı, bense kulağının arkasına sıkıştırdığı lavanta çiçeğiyle dalga geçerdim. Gün batımına kadar tarlada uzanır gökyüzündeki kızıllığı izlerdik.

Yedi yıldır lavanta tarlasına uğramıyordum. Bana lavanta toplamayalı ve o, yaşadıklarımızı geride bırakıp gideli tam yedi yıl oldu. Bir yaz daha onsuz geçecekti ama ben uyandığım her gün penceremdeki lavantaları koklayıp, onlara su vereceğim ve her sonbahar girişi lavanta yapraklarımı toplayıp bana onu anımsatan bir yerde, ki burası bir park veya bir evin önü de olabilirdi, gökyüzüne bırakacağım.

"Adeline."

Bakışlarım bahçeye giren Carter'a kaymıştı. Yüzündeki gülümsemeyle yanıma adımlamış ve kollarını etrafıma sararak dudaklarıma küçük bir buse kondurdu.

"Seni özledim."

Dudaklarıma doğru fısıldayışının ardından üzerimden çekilmiş ve aramıza mesafe koymuştu.

"Ben de. Bu sürprizi neye borçluyuz?"

Alnına düşen saç tutamlarını elimle geriye atarken kollarını belime sarmayı da ihmal etmemişti.

"İşler erken bitti, ben de güzel eşimi memnun etmek adına bir an önce eve gelmek istedim."

"Çok iyi yaptın."

Elimi tutarak bedenlerimizi içeriye yönlendirdi. Bayan Katherine güler yüzüyle bizi karşıladığında elindeki tabaklarla bahçeye çıkıyordu.

"Ben dışarıdaki masayı hazırlıyorum. Yemekler de birazdan pişmiş olur."

"Teşekkürler, Bayan Katherine."

Carter elimi bırakıp salonun ortasındaki dağınıklığı toparlamaya başlamıştı. Eline aldığı yastıkları koltuğun üzerine bırakırken arkasından adımladım.

"Boşuna topluyorsun. Yemekten sonra yine dağılacak."

"Olsun. En azından şimdi biraz toplu olur."

Omuz silkerek yastıkları yerlerine bıraktığında elini kavramış ve kendime çevirmiştim. Göğüslerimiz birbirine çarparken kollarımı boynuna doladım.

"Sen ve senin titiz ruhun."

"Evet. Şimdiye kadar bundan şikayetçi olduğunu hatırlamıyorum."

Dudaklarıma yaklaştığı sırada merdivenlerden gelen gürültüyle birbirimizden ayrılmıştık.

"Baba!"

Finn basamakları hızla inerek yanıma geldiğinde kelimenin tam anlamıyla Carter'ın kucağına atlamıştı. Carter onu sıkıca kavrayarak kucağına aldığında Finn rahat durmamış ve Carter'ın yanaklarını öpmeye başlamıştı.

"Anneye öpücük yok mu?"

Küçük oğlumun saçlarını karıştırarak alınmış gibi konuştuğumda Finn, Carter'ın kucağından inmiş ve başını iki yana sallayarak bahçeye koşmuştu.

"İnanamıyorum. Büyüdükçe benden uzaklaşıyor sanki."

"Hey, oğlumuzu kafaya takmıyorsun değil mi? O bir çocuk."

Carter elini omzuma koyarak ona dönmemi sağladı.

Omuzlarım istemsizce düşerken içimi kaplayan hüzüne engel olamamıştım.

Adeline | H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin