Adada ne yapacağımızı düşünürken Gökhan üzgün ve endişeli bir ses tonuyla "peki nerede kalacağız" demesiyle kalacak bir evimizin olmadığı gerceği yüzüme vurulmuştu.Kendimizi adada buldumuz yere doğru yürümeye başladık, denize yaklaştığımızda yerden bir ışık yansıması gözümüzü almıştı.
Hemen koşar adımlarla ışığın geldiği yöne doğru gittik yerde 2 adet bıcak bir kaç çivi ve 3 adet demir parçası bulduk etrafımıza bakınırken biraz yırtık olan geminin yelkeni gözümüze çarpmıştı hemen oraya koştuk ve katlayarak onu yerden aldık biraz yırtılmış olsada işimize yarayabilirdi.Koskoca gemiden bize kalan sadece bunlardı bunlarla ne yapabilirdik ki ?
Nasılda unuttum bizim kalacak yerimiz yoktu ve hemen kendimize kalacak bi yer bulmalıydık ne kadar üzgün olsakta birbirmizle espiri yaparak, konuşarak kendimize kalacak bi yer aramaya başladık aynı zamanda kuzenlerime bişey fark ettirmeden düşünüyordum;
Akşam olunca burası cok karanlık ve soğuk olur aynı zamanda vahşi hayvanlar bize çok fazla zorluk cıkartır, Aman ALLAH'ım tam bir kabus ! O sırada Sefa'nın sevinçli bağırışıyla kendime geldim Sefa Kerim "koşun" dedi ve karşıyı işaret etti ama karşıda 10-15 tahta parcasında başka hiç bir şey yoktu acaba bu çocuk delirdimi diye düşünmedim değil.Tahta parçalarının yanına geldiğimizde Sefa'nın parlak fikriyle karşılaştım;
Sefa:"Bu tahta parçalarını bi yere sabitleyip üstünede geminin yelkenini örtersek bide çivileri çakmayı başarabilirsek kendimize kalacak güzel bir yer yapabilirz " dedi.Bu çok iyi bi fikirdi Gökhanda kafasını oynalar bir biçimde salladı ve gülümsedi.Hemen işe koyulmuştuk biraz derin çukurlar kazdık içlerine yavaş yavaş tahta parcalarını diktik ve cukurları doldurduk üzerine yelkenin parcasını örttükten sonra civileri caktık.Kulubemiz hazırdı ama çok fazla yorulduk karnımdan bir gurultu sesi geldi acıkmıştık. Ve 2. kötü haber yemeğimiz yoktu .güneşin batmasına 1 yada 2 saat vardı çok uykumuz gelmişti.
Uyumuştuk.Kalktığımda Gökhan ve Sefa uyuyordu adada yiyebileceğimiz birşeyler aramak için çokta uzaklaşmadan gezmeye başladım. Sanırım tropikal bir adaydı genellikle adada meyveler vardı hemen toplamaya başladım. Tabi toplarken bende biraz atıştırdım çok acıkmıştım :) . uyuduğumuz yere döndüğümde ikiside uyuyordu kalktıklarında ''Şimdi ne yapacağız'' diyen suratlarına baktım.Arkamdaki meyveleri görünce ikiside şaşkın ve sevinçli bir biçimde yüzüme baktılar ve Gökhan büyük bir sevinçle "yaşasınnn ! " dedi.
Gökhan ;
-Arkasındaki meyveleri görünce yüzüne şaşkın bir şekilde baktım ve büyük bir sevinçle "yaşasınnn !" diye bağırdım.Çok mutlu olmuştum Onur Tam " Alın bunları yiy..."demesine kalmadan Sefa'yla beraber meyvelere hayvannnlar gibi saldırdık.Üçümüzde tıka basa yemiştik karnımı ovalarken Sefa'nın "Böğğğk" diye geğirmesiyle kendime geldim.
Onur;
- Hepimiz tıka basa yemiştik denize doğru bakarken Sefa'nın "Böğğğk " Demesiyle kendime geldim Başkalarına göre iğrenç gelsede Bana Göre çok Sevimli gözüküyordu.
Otururken aklıma bir düşünce geldi;
Hayat ne kadar farklıydı gemide çalışmak için işe girdik ve bir fırtına sonucu ıssız bir adaya düştük belkide burdan hiç kurtulamayacaktık hiç evlenemeyecektik hiç çocuklarımız olmayacaktı , ama halimiz bu kadar harap iken halimiz bu kadar kötüyken biraz meyve yiyip karnımızı doyurunca dahi mutlu oluyoruz peki biz bu halde bile mutlu olabilirken , en ufak şeylerde nasıl çok fazla üzülebiliyoruz nasıl saatlerce , günlerce , haftalarca hatta aylarca ağlayabiliyoruz bunlar akıl sıra ermiyor ... Diye düşünürken Çok uzaktan bir gemi gördük hemen bağırdım koşun diye ayağa kalktık ve denize doğru koşmaya başladık deniz'in yanına geldiğimizde el sallama ve ıslık çalmaya başladık belkide 15-20 dakika sürdü yavaş yavaş gözden kaybolmaya başlıyorlardı.Gökhan; üzgün ve bıkmış tavrıyla " Boşuna çabalamayalım bizi görmüyorla ve duymuyorlar yani malesef bi süre daha burdayız "dedi ve arkasına dönüp çadıra doğru yürümeye başladı.Sefa 'da el sallamayı bırakıp yanaklarını hafif şişirip "pufffff" diyerek Gökhan gibi arkasını dönüp çadıra doğru yürümeye başladı benimde içimde umut kalmamıştı... bende deli danalar gibi elimi sallamayı bırakıp önce onlara yetişmek için biraz koştum ve onlarla beraber çadıra doğru yürümeye başladım . Yanlarına vardığımda Gökhan ile Sefa konuşuyorlardı;
-Sence ne kadar daha burada kalacağız ?
-Ne kadar kalacağımızı bilmiyorum ama burda daha fazla kalamayız.
-Neden ?
-"Ateş yapmak için kullanacak hiç birşeyimiz yok soğuktan hasta olabiliriz veya burası ıssız bir ada ne zaman ne olacağı belli olmaz birden vahşi hayvanlar çıkıp bize saldırabilirler ..." dedi.
Bende başımı onaylar bir biçimde salladım ve "doğru söylüyor" dedim.Sefa'nın üzgün olduğu yüzünü buruşturmasından belli oluyordu...
Çadırımıza gelmiştik hava kararmak üzereydi canımız sıkılmıştı.Birden aklıma birşey geldi...
Hemen yerimden fırlayarak kalktım.Koşarken arkama baktığımda Sefa ile Gökhan naptığımı anlamamış ve şaşkın bir ifadeyle arkamdan bana bakarak "heyyyy nereye gidiyorsun" diye bağırıyordular.
Hemen yerden 5 tane taş buldum ve yanlarına gittim .Nefes nefes kalmıştım .Gökhan meraklı bir tavırla " o elindeki taşları napcaz ?" diye sordu.
Derin bir nefes alıp "5 taş oynıcaz küçükken köyde oynuyorduk unuttunuzmu ? " dedim. Ve oynamaya başladım. Onlarda hafif gülümseyerek benim oynamamı seyrettiler taşlardan birini yere düşürünce hemen Sefa kazanma hevesiyle ve sevinçle "Sıra bendeee taşları hemen bana verr"dedi ve benim taşları vermeme izin vermeden elimden aldı.Ve oynamaya başladı...Oyunumuzu oynarken akşam olmuştu. Yarın neler yapacağıızı konuştuktan sonra uyuyakalmışız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ada Mahkumları
Adventureİş Aramaya Giden Ve Gemide Bulduğu İşle Çalışmaya Başlayan 3 Kuzenin Başına Hiç Tahmin Etmedikleri Şeyler Gelen Başlarından Geçen Maceralarla Dolu Aksiyon Dolu Bir Serüven Umarım Beğenirsiniz :)