ADA MAHKUMLARI-2

108 5 1
                                    

Adada ne yapacağımızı düşünürken Gökhan üzgün ve endişeli bir ses tonuyla "peki nerede kalacağız" demesiyle kalacak bir evimizin olmadığı gerceği yüzüme vurulmuştu.Kendimizi adada buldumuz yere doğru yürümeye başladık, denize yaklaştığımızda yerden bir ışık yansıması  gözümüzü almıştı.

Hemen koşar adımlarla ışığın geldiği yöne doğru gittik  yerde  2 adet bıcak  bir kaç çivi  ve  3 adet demir parçası bulduk etrafımıza bakınırken biraz yırtık olan geminin yelkeni gözümüze çarpmıştı hemen  oraya koştuk ve katlayarak onu yerden aldık biraz  yırtılmış olsada işimize yarayabilirdi.Koskoca gemiden  bize kalan sadece bunlardı bunlarla ne yapabilirdik ki ?

Nasılda unuttum bizim kalacak yerimiz yoktu ve hemen kendimize kalacak bi yer bulmalıydık ne kadar üzgün olsakta birbirmizle espiri yaparak, konuşarak kendimize kalacak bi yer aramaya başladık aynı zamanda kuzenlerime bişey fark ettirmeden düşünüyordum;

Akşam olunca burası cok karanlık ve soğuk olur aynı zamanda vahşi hayvanlar bize çok fazla zorluk cıkartır, Aman ALLAH'ım tam bir kabus ! O sırada Sefa'nın  sevinçli bağırışıyla kendime geldim Sefa Kerim "koşun" dedi ve karşıyı işaret etti ama karşıda 10-15 tahta parcasında başka hiç bir şey yoktu acaba bu çocuk delirdimi diye düşünmedim değil.Tahta parçalarının yanına geldiğimizde Sefa'nın parlak fikriyle karşılaştım;

Sefa:"Bu tahta parçalarını bi yere sabitleyip üstünede geminin yelkenini örtersek bide çivileri çakmayı başarabilirsek kendimize kalacak güzel bir yer yapabilirz " dedi.Bu çok iyi bi fikirdi Gökhanda kafasını oynalar  bir biçimde salladı ve gülümsedi.Hemen işe koyulmuştuk biraz derin çukurlar kazdık içlerine yavaş yavaş tahta parcalarını diktik ve cukurları doldurduk üzerine yelkenin parcasını örttükten sonra civileri caktık.Kulubemiz hazırdı ama çok fazla yorulduk karnımdan bir gurultu sesi geldi acıkmıştık. Ve 2. kötü haber yemeğimiz yoktu .güneşin batmasına 1 yada 2 saat vardı  çok uykumuz gelmişti.

Uyumuştuk.Kalktığımda Gökhan ve Sefa uyuyordu adada yiyebileceğimiz birşeyler aramak için çokta uzaklaşmadan gezmeye başladım. Sanırım tropikal bir adaydı genellikle adada meyveler vardı hemen toplamaya başladım. Tabi toplarken bende biraz atıştırdım çok acıkmıştım :) . uyuduğumuz yere döndüğümde ikiside uyuyordu kalktıklarında ''Şimdi ne yapacağız''  diyen suratlarına baktım.Arkamdaki meyveleri görünce ikiside şaşkın ve sevinçli bir biçimde  yüzüme baktılar  ve Gökhan büyük bir sevinçle "yaşasınnn ! " dedi.

Gökhan ;


-Arkasındaki meyveleri görünce yüzüne şaşkın bir şekilde baktım ve büyük bir sevinçle "yaşasınnn !" diye bağırdım.Çok mutlu olmuştum Onur Tam " Alın bunları yiy..."demesine kalmadan  Sefa'yla beraber meyvelere  hayvannnlar gibi saldırdık.Üçümüzde  tıka basa yemiştik karnımı ovalarken Sefa'nın "Böğğğk" diye geğirmesiyle  kendime geldim.

Onur;
- Hepimiz tıka basa yemiştik denize doğru bakarken  Sefa'nın "Böğğğk " Demesiyle kendime geldim  Başkalarına göre iğrenç gelsede  Bana Göre çok Sevimli gözüküyordu.

Otururken aklıma bir düşünce geldi;
Hayat ne kadar farklıydı  gemide  çalışmak için işe girdik ve bir fırtına sonucu ıssız bir adaya düştük belkide burdan hiç kurtulamayacaktık hiç evlenemeyecektik hiç çocuklarımız olmayacaktı , ama  halimiz bu kadar harap  iken  halimiz bu kadar kötüyken   biraz meyve yiyip  karnımızı doyurunca dahi mutlu oluyoruz  peki biz  bu  halde bile mutlu olabilirken  ,  en  ufak şeylerde  nasıl çok fazla üzülebiliyoruz nasıl   saatlerce , günlerce , haftalarca  hatta  aylarca ağlayabiliyoruz   bunlar akıl sıra ermiyor ...  Diye düşünürken   Çok uzaktan bir gemi gördük hemen bağırdım  koşun diye  ayağa kalktık ve  denize doğru koşmaya başladık  deniz'in yanına geldiğimizde  el sallama  ve  ıslık çalmaya başladık  belkide  15-20 dakika sürdü yavaş yavaş gözden kaybolmaya başlıyorlardı.

Gökhan; üzgün ve bıkmış tavrıyla " Boşuna çabalamayalım  bizi görmüyorla  ve duymuyorlar yani  malesef  bi süre daha burdayız "dedi ve arkasına  dönüp çadıra doğru yürümeye başladı.Sefa 'da el sallamayı bırakıp yanaklarını hafif şişirip "pufffff" diyerek Gökhan gibi arkasını dönüp çadıra doğru yürümeye başladı benimde içimde umut kalmamıştı... bende deli danalar gibi  elimi sallamayı  bırakıp  önce onlara yetişmek için biraz koştum ve onlarla beraber çadıra doğru yürümeye başladım . Yanlarına vardığımda  Gökhan ile Sefa konuşuyorlardı;

-Sence  ne kadar daha burada kalacağız ?

-Ne kadar kalacağımızı bilmiyorum ama burda daha fazla kalamayız.

-Neden ?

-"Ateş yapmak için kullanacak hiç birşeyimiz yok  soğuktan   hasta olabiliriz veya burası ıssız bir ada ne zaman ne olacağı belli olmaz  birden vahşi hayvanlar  çıkıp bize saldırabilirler ..." dedi.

Bende başımı onaylar bir biçimde salladım ve "doğru söylüyor" dedim.Sefa'nın üzgün olduğu yüzünü buruşturmasından belli oluyordu...

Çadırımıza gelmiştik hava kararmak üzereydi canımız sıkılmıştı.Birden aklıma birşey geldi...
Hemen yerimden fırlayarak kalktım.Koşarken arkama baktığımda Sefa ile Gökhan  naptığımı anlamamış ve şaşkın bir ifadeyle arkamdan bana bakarak  "heyyyy nereye gidiyorsun" diye bağırıyordular.

Hemen yerden 5 tane taş buldum ve yanlarına gittim .Nefes nefes kalmıştım .Gökhan meraklı bir tavırla " o elindeki taşları napcaz ?" diye sordu.

Derin bir nefes alıp  "5 taş oynıcaz  küçükken köyde oynuyorduk unuttunuzmu ? " dedim. Ve oynamaya başladım. Onlarda hafif gülümseyerek benim oynamamı seyrettiler taşlardan birini yere düşürünce hemen Sefa  kazanma hevesiyle ve sevinçle "Sıra bendeee  taşları hemen bana verr"dedi  ve benim taşları vermeme izin vermeden elimden aldı.Ve oynamaya başladı...

Oyunumuzu oynarken akşam olmuştu. Yarın neler yapacağıızı konuştuktan sonra uyuyakalmışız. 



Ada MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin