Karanlık günler geçiriyordu. İhtiyacı olan bir psikolok du belkide. Belki bir dost du. İçini rahatça dökebileceği bir dost. Hergün akşama kadar dört duvar arasında üst üste sigara içmek onu boğmuştu. Tv programları güzel gelmiyordu artık. Sıkılmıştı hayat yine monotonlaşmıştı. Bir heyecan arıyordu. Akşam üstü olmuştu. Kalkıp eşofmanlarını giydi. Her gün böyle yapardı. Hep aynı saatte, aynı giysilerle, aynı şarkıyla, aynı yerlerde dolaşırdı. Kalabalıktan hoşlanmazdı.
Ayakkabılarını giydi. Kulaklığını taktı. Mp3'ünden aynı şarkıyı açıp yürümeye başladı. İnsanlar hep bir koşuşturmaca içindeydi. Amaçsız bir koşuşturmaca. Öleceklerini unutmuş gibi, sanki dünya onlara kalacakmış gibi. Ona göre herşey boştu. Sürekli düşünüyor, her şeyi sorguluyordu. Güneş neden doğuyor, neden bir yıl 365 gün, neden bir gün 24 saat, daha ne garip şeyler düşünüyordu. Ama hiç birine yeterli cevap bulamıyordu.
Sigara almak için bakkala girdi. Osman amca yoktu aynı yerinde. Bugün akşam Osman amca okey oynamıyordu bilgisayarın başında. Yerine başka biri bakıyordu. Bir paket sigara istedi.
Kasada duran kız;
"Bu vücudunuza çok zararlı ama" dedi.
Onu umursamamıştı bile.
Kafasını kaldırıp;
"Ozaman neden satıyorsun?" diye sordu.
Kız;
"Ben satmıyorum ki babam satıyor" dedi.
Sigarayı aldı, parayı uzattı. Dükkandan çıkmak üzereydi. Bir an duraksadı. "Babam mı" dedi içinden. Arkasını dönüp "osman amcaya ne oldu" diye sordu. Kız "evde o dinleniyor" dedi. Kafasını salladı anıl. Tekrar yürümeye başladı. Çalan şarkıyla hayaller kuruyordu. Herkezin dürüst olduğu, dedikodunun, savaşların, paranın kölesi olmayan insanların olduğu bir dünya hayal ediyordu. Adı üstü hayal di işte. Ancak hayallerde olurdu böyle şeyler.
Arkasında bir gölge gördü. Hiç istifini bozmadı. Yürümeye devam etti. Ama o gölge onu takip ediyordu. Aniden durdu. Birisi ona çarpdı. Arkasına döndü. Genç güzel yüzlü bir kız ona bakıp gülümsüyordu. Anlam veremedi anıl. Buyrun dedi. Bir şey mi istediniz.
Kız;
"Az önce cüzdanınızı düşürdünüz arkanızdan bağırdım ama kulaklık takılı olduğundan duymadınız herhalde bende peşinizden geldim" dedi.
Anıl hiç bir şey söylemedi. Cüzdanını alıp yoluna devam etti. Teşekkür bile etmemişti. Bencil, ukala biri olmaktan korkardı hep. Amam yavaş yavaş bencil, ukala biri oluyordu. Hayatta neler olup bittiğini umursamamaya başlamıştı. Ayrıntılara dikkat etmiyordu artık. O kadar boşlamıştı ki her şeyi, cüzdanını getiren kızın Osman amcanın kızı olduğunun farkına gece yatarken varmıştı. Bu kada ahmak olamazdı.
Her gece yatmadan önce "merve" nin fotoğraflarına bakıp uyurdu. Onun 12 yaşındaki fotoğraflarına. Hala onu özlüyordu. Hala rüyalarına giriyordu. Hala ondan başkasını sevemiyordu. Çünkü gerçek aşkı, samimiyeti, dostluğu sadece mervede yaşamıştı. Çıksa karşısına ona nasılda sarılırdı, onu nasılda severdi. Onu yanındayken bile özlerdi. Bir kerecik çıksın karşıma diye hep dua ederdi.
Onu tanıyabilirmiydi. Nasıl değişmişti. Ne kadarda büyümüştür diye düşündü. Büyüyüp kocaman bir kız olmuştur. Nasılda güzeldir şimdi. Bunları sayıklarken uyuya kaldı.
Sabah saatin yine o gıcık sesiyle uyandı. Yine rüyasında onu görmüştü. Sabah olmasına kızdı. Ne olurdu az daha görse onu onu rüyasında. Yerinden usul usul doğruldu. Telefonu eline aldı. Saati kapattı. Sabah kahvaltısını hiç sevmezdi. Mutfağa girdi. Kendine tost hazırlamak için kollarını sıvadı. Ama evde ekmek kalmamıştı. Söylene söylene bakkala gitti. Yine o kız oradaydı. Ekmeği aldı. Kasaya gitti. Kız poşet açtı. Anıl ekmekleri poşete koyerken eli kızın eline deydi. Ne diyeceğini bilemedi. Birden heyecanlandı. Ağzından kelimeler çıkmıyordu. Dün için özür dilerim, kafam karışık tı biraz, cüzdan için teşekkür ederim, demesi lazımdı ama söyleyemedi. Ekmeklerle beraber dışarı çıktı. Arkasından kız;
"Bir şey değil" diye bağırdı.
Anılın gözlerinde hafif bir gülümseme vardı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ZARARLI UYUŞTURUCU GÖZLERİ
FantasyZaman makinesi bulunmustur belkide düşündüğümüz gibi metal yığını değildir belki sadece...