Bunu yapmak çok zordu. Sanki hiç bişey olmamış gibi devam etmek,ders dinlemek gerçekten çok zordu. Sabah saat 09.30du ders zili her zamankinden yüksek ve baş ağrıtıcıydı. Zaman nasıl geçiyor anlamıyordum bile ama anladığım tek şey geometri dersinde Alev ile yan yana oturmamızdı bu sabah ki cildimi yakan güneşten sonra içeme ferahlık getiren Alev iyi olmuştu. Her zamanki gibi sıkıcı olan ders sıddık hoca ile daha sıkıcıydı. Adam cılız kel minyon tipli ince sesli bi adamdı ama adam öyle akıllıydıki profesörlere taş çıkartırdı. Her zamanki gibi konuları hızla anlatıyor 5 problem yazdırıp 1 çözüm buluyordu. Tek sorun ben bu derse odaklanamıyordum. Bi taraftan beynimi titreten bir sürü ses bir taraftan bugün asker yeşili renginin bi açık tonunda bir elbise giyen Alev'in yeşile dönen gözleri. Onu ilk gördüğüm günden itibaren seviyorum, yani 1 yıldır. O sanki benim kaderim gibi ama o bana karşı ilgisiz neden anlamıyorum onun dışındaki nerdeyse 10 kızdan 8 i benden hoşlanıyor ama o istisna. Beni çekende bu olmalı. Ben ayrıntılı bir şekilde bunları düşünürken birden bi şey gördüm vizyon ve halissülasyon arası bir şeydi bu 40-45 yaşları arasında bi adam cinsi belli olmayan bi arabayla polisten kaçarken bir tırın altına giriyordu hemde Ankara konya yolu üzerindeki bi şeritte evet evet tam da orası olduğu belliydi. Bu da neydi şimdi ne alaka...Tenefüs zili çalmıştı tam ayağa kalktığımda Sıddık hoca "nereye Yağız" demeye kalmadan bir zil daha çalmıştı niye iki zil çaldılar şimdi? Sıddık hoca beni yanına çağırarak "ders bitmeden sınıftan çıkamazsın"dedi o küçük bünyenin çıkarta bileceği en yüksek ses ile. "Ama hoc..." "Bu kadar konuşma yeter çıkabilirsin Yağız" Ama bu haksızlık konuşmama bile izin vermemişti. Alev ise diğer 20 arkadaşlar gibi çoktan çıkıp gitmişti. Peki ya ben neden zili duymuştum ya da sezmişte olabilirdim. Bana neler oluyor... Eve giderken ki halim bitik bi haldi. Hem ruhsal olarak hemde fiziksel olarak. Vizyonlar, sesler, önceden sezmeler hepsi sabahki güneşin cildimi yakmasından sonra başlamıştı. Ondan önce yoktu bunlar. Belkide doktora gitmeliydim. Ama o zaman psikiyatri ye gitmem gerekecekti, of ya annem ve babam inanmaz ki bana bunun üstüne dalgada geçerler benle. En iyisi bir kaç gün beklemek hemde sakince. Yürümem tempolaşmıştı ama istem dışı bi şekilde. Git gide koşmaya başladım. Okadar hızlıydıkı beyaz ve açık pembe rengindeki site binaları, elektirik direkleri ve ağaçlar film şeridi gibi geçiyorlardı. Sonunda yaşlı bir ağaca çarpıp durdum. "Of olamaz burnum kanıyor"Çantamdan telefonu çıkarttım bir yandan sol elimle burnumu tutarak. Ön kamerayı açtım burnuma bakabilmek için ama bu imkansızdı burnumun kanaması durmuş hatta yeni gibiydi. Evin önüne geldiğimde elim ayağım ıslak,tüylü bir köpeğin kendini kurutmaya çalışması kadar titriyordu. Şu konumda evimden 10m uzakta duruyordum. Evimin dışının beyaz renkte olmasına rağmen güneş ışınları ile açık sarı gözüküyordu bu ev 3 katlı bi villaydı. Tabi ki sadece annem babam ben ve doggy kalmıyorduk. (Doggy benim Pitbull cinsi,koyu,siyah,kısa tüylü yavru köpeğim) amcamgille birlikte yaşıyorsuk. Amcamgille bu evi tutmuştuk amcam Hüseyin 3 yaşındaki kızları Elif ve yengem Aylin ile bu eve hapsolmuştum. Ama birbirimize çok alışmıştık ayrılmamız mümkün değildi.Villa bahçeli ve havuzluydu ama çok ahım şahım bir şey değildi. Babam İngiliz soyundan geliyor ama Müslüman annem ise Türk Osmanlı kadını gibi bi kadındı. Ben tek evlatlarıyım. Babamın soyundan gelen bi mirası vardı tabi amcamında vardı bu nedenle aynı evde yaşıyorduk amcam babam mirasa konmak istiyor sanıp babamın yanınsan ayrılmamaya başlamıştı. Şuan komada olan dedem ölünce babam ve amcam mirası paylaşacaklardı. Aslında biz orta düzeyin biraz üst kademesinde olan bi aileydik maddi durumumuz yerindeydi. Babam beni özel liseye göndermektende hiç çekinmedi. Lise 1 deyken alışmak zordu ama şimdi hem 16 yaşının verdiği ağırlık ve de okula alışmış olmanın verdiği rahatlık vardı. Babam emlak şirketi ve bir kaç dönüm araziye küçük bir konut inşa eden bir milyonerdi ama önceden annemle evlendikten sonra konutu satmış ve parayı benim geleceğim için bankaya yatırmışlardı. Bu nedenle sadece emlak şirketi var. Annem ise oldukça güzel ve sıcakkanlı bir ev kadınıydı. Ara sıra yardım toplantılarına katılan saygı değer bir hanımefendiydi. Amcamdan bahsetmek gerekse bile tek diyeceğim şey serbest meslek olur. Adam bildiğin işsiz eve yardımı olmyan biri,çok severim ama hazıra konan bi insan benim amcam. Anahtarımı içinde herşey olan çantamın içinden çıkartabilmiştim sonunda. Kapıyı ne kadar yavaş açmaya çalışırsam çalışayım başaramadım karşıma ortalıkta dolaşıp duran Doggy ve Elif çıktı. Elif bir yandan Doggy biryandan çığrınıyordu beynim çatlayacaktı artık en küçük bi ses bile rahatsız etmeye başlamıştı. Hızlıca yukarıya sessiz odama çıktım. Fenerbahçe konulu odam gayet büyük balkonlu ve çok kullanışlı bir odaydı. Ses yalıtımı nedeniyle rahat rahat gitar çalıp beste yapabiliyordum. Ama bugün ilk defa sessizlik için kullanacaktı bunu. Geniş ve rahat yatağıma uzanıp dinlenmeye çalıştım. Ama bu imkansızdı içimdeki karanlık bir türlü yok olmuyordu.Akşam yemeğine kadar odamda takıldım. Sessiz ve sakin bir şekilde yatağımda bir oraya bir buraya döndüm durdum. Bu karanlığı ve aşırı ileri giden düşünceleri annemin sert sesi ve yumrukları kesmişti. Yavaşça kapıyı açtım. "Yağız!!"dedi endişeci bi ses tonu ile. "Efendim anne" "Yağız yüzün yüzün bembeyaz hastamısın doktora gidelim ya da eczaneye gid..." o kadar akıcı, hızlı, ensişeli ve titrek ses ile konuşuyordu ki sözünü kesmek zorunda kaldım. "İyiyim anne sen bana bi çorba yapsan aslında daha iyi olurum" "Şey eminmisin oğlum hastaneye gitseydik" "Gerek yok ben dinlenmek istiyorum anne ama çok açım" annem mutfağa inmişti ama yüzünde bir şey vardı şüpheci ve düşünceliydi. Aacaba bana neler olduğunu bile bilme ihtimali varmıydı? Annem sıcak üstünde kaşar peyniri eritilmiş bir domates çorbası getirmiş önüme beyaz üstü çiçekli bir tepsi ile koymuştu çok açtım fakat en sevdiğim çorbayı bile yiyesm yoktu annem büyük yeşil gözlerini üstüme dikmiş bana bakıyordu. "Tamam anne teşekkür ederim" "ha şey tamam tamam bak bişey olursa ara beni evi süpürcem sesini duymam"."Tamam anneciğimm tamamm" annem kapıyı kapatmayı unutarak gitti. Dışardan, Elif ve Doggy i duyabiliyordum. Başımı çok fena ağrıtmışlardı. Biraz sakinleşmeye çalıştım ama anlayamadığım bir öfke vardı içimde. Birden bağırdım ama süpürgenin sesi benim sesimi bastırmıştı. Ama ben çok acı çekiyordum seslerin susması için kapının kapanmasını diledim. Ve sert bir şekilde kapı kapandı. İnanılmazdı ama çok da şaşırmamıştım daha çok korkmuştum. İrkilip fenerbahçe pikemi çeneme hatta sonrasında başımın üstüne kadar çektim. Bu olanları düşünmemeye çalışıp uyumayı deniyecektim. Ama bu kolay olmayacak. Sessizlikte bile sesler vardı...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR ZEHRİ
VampireMerhaba ben Yağız Belfor.Ben Türk bir gencim.16 yaşında bir vampirim yanlış duymadınız vampirim,sarışın tenim, altın sarısı ensemde biten saçlarım bazen açık kahve bazen de kırmızı renkte olan gözlerim,1.75 santimetre boyum ve tabiki çekiciliğim ve...