"Doğum günümde vaktimi çaldığına inanamıyorum, Ten. Jaehyun'la buluşmam gerekiyor!" Taeyong her şeyden habersiz sürpriz partisinin olduğunu mekana ilerlerken yanındaki Ten'e söylenmekten hiç çekinmiyordu.
Ten onun sözlerine gülmek istese de ciddi kalmalıydı. "Sadece 5 dakika, Tae. Cüzdanımı bu kafede düşürmüş olmalıyım. Buluruz ve randevuna gidersin." Taeyong iç çekip başını salladı kafenin kapısını ittirerek içeri girdi. Tam arkasından gelen Ten heyecanla Taeyong'u süzüyordu.
İçeri girer girmez gürültülü bir şekilde konfetiler patladı, herkes doğum günü şarkısını söylemeye başlamıştı bile.
Ten hazırlık aşamasında burada değildi, bu yüzden ortamı yeni inceleme fırsatı bulmuştu. Çok fazla balon vardı, bu Ten'e sevimli gelmişti.
Taeyong dolu gözleriyle herkese deli gibi teşekkür edip sarılırken Ten gülümseyerek izlemeyi tercih etmişti. Bu ortamda onu seven iki kişi vardı, onlar da Jaehyun ve Taeyong'tu zaten. Çok ortalarda görünmesine gerek yoktu.
Yine de Taeil'in ortalarda olmaması onu rahatlamıştı. Bütün gün Taeil ve Johnny'i yan yana izlemek zorunda kalacağından korkmuştu.
Taeyong küçük bir çocuk gibi pasta bile kesmeden hediyelere yöneldiği için önce onları açmakla başlamışlardı. Ten bu sefer Jaehyun'un yanında duruyordu ama yine de kalabalıktan uzaktı, sonuçta hediyesini çoktan vermişti. Hatta Taeyong, Ten'in hediyesi olan sweatshirtü bütün gün giymişti, şuanki gibi.
İlk açılan hediye tabi ki Jaehyun'un olmuştu. Taeyong karşısında uzun zamandır almayı beklediği fakat tükendiğini öğrenince çok fazla üzüldüğü saati gördüğünde şaşkınlıkla hediyesine bakakalmıştı.
Şaşkınlığını üzerinden atabildiğinde kollarını Jaehyun'un boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldı. Jaehyun, Taeyong'un beline kollarını dolarken Ten'e baktı ve yardımları için teşekkür edercesine ona göz kırptı.
Evet, Ten'in hediye konusunda yardım ettiği tek kişi Johnny değildi. Jaehyun da bir türlü karar veremediği için Ten'den yardım istemişti.
Jaehyun'un göz kırpmasına dayanamayarak gülen Ten bakışlarını onlardan çektiğinde istemsizce karşısındaki Johnny'le göz göze geldi.
Johnny'nin neden ona baktığını anlamamıştı fakat üzerinde bile durmadan bakışlarını kaçırdı.
Ten'in emin olduğu bir şey vardı, başka biriymiş gibi yaparken onunla konuşmak çok daha kolaydı. Böyleyken her an sırrı ortaya çıkacakmış gibi geriliyordu.
Ona aşık olduğu ve gizli bir hesaptan onunla konuştuğu sırrı...
Düşüncelerinden kurtulmak amacıyla tekrar hediyelere yönelmiş olan Taeyong'a döndü.
Açtığı kutudan bir çift ayakkabı çıktığında Ten hediyenin sahibinin Johnny olduğunu anlamıştı.
Taeyong küçük bir çığlık atıp Johnny'e sarıldığında Ten onun yarım yamalak "Bunu istediğimi nerden bilebilirsin?!" dediğini duymuştu.
*****
ihatefruits: Parti nasıldı?
Ah, orada olmayı isterdim.seojohnny: Bugün cidden hayatımı kurtardın
Teşekkür ederimihatefruits: Önemli değill ^^
Beğendi mi?seojohnny: Beğenmek mi?
Neredeyse ağlayacaktı!
Bu ayakkabıyı istiyormuş, inanabiliyor musun?ihatefruits: voaaaah
Gerçekten mi?seojohnny: Bekle biraz
Bir ihtimal
Biliyor muydun?ihatefruits: Ne
Neyiseojohnny: Taeyong'un bu ayakkabıyı istediğini
Cidden
Bize gerçekten bu kadar yakın biri olabilirsin değil mi?
Arkadaşlarımı da tanıyorsun
Bana yakın olan birisin
Değil mi?****
DINDINDINDINAtmak istediğim giflerin boyutları çok büyük o yüzden şimdilik idare edin ühü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love:Platonic || Johnten
Fanfictionseojohnny: Taeil'le çıkmayı düşünmüyorum. ihatefruits: Ben de sana aşık olmayı düşünmemiştim. #1 Jaeyong #1 Johnny [Johnten/Jaeyong/Luwoo]