3

174 21 20
                                    

Nasıl ve neden olduğunu bilmeden geçmişe gelmiştim. Hemde 80 lere, bir çeşit şaka olup olmadığını anlamaya çalışmıştım ama yoldan geçen kime sorsam aynı tarihi vermişlerdi.

Deli gibi görünmek istemediğim için kimseye bahsetmemiştim ama içten içe deliriyor olduğuma emindim. Kendi evime gitmiştim ama orada başka birileri oturuyordu. Eğer geçmişe geldiysem bir şekilde annemin gençlik zamanında bulunuyor olmalıydım.

Ama annemi bulabilmek için paraya ihtiyacım vardı bunun için iş falan bulmaya çalışabilirdim zaten Louis yeterince yardımcı oluyordu.

Dün bir kaç saat konuştuktan sonra, onun yanında çalışmama ve dükkanda kalmama izin vermişti tabi kendimi; hafızamı kaybetmiş bir şekilde sokakta bulduğumu anlatmıştım o da biraz acımıştı. Eh bende kendime acıyordum.

"Hazza uyanman lazım."

Rüyamdan sallanarak kalkınca gözlerimi kısıp uyanmamın nedenine baktım. Büyük mavi gözleri yüzüme dikilmiş sakince uyanmamı bekliyordu.

"Çok güzel." Diye mırıldandım istemsizce.

"Ne?" Tepkisiyle dikelip gözlerimi ovuşturdum.

Az önce söylediğim şeyi unuttumak için Louis'e baktım.

"Çay?" Başıyla onaylayıp içeriye doğru giderken salaklığıma yine lanet okudum. Daha çocukla tanışalı bir gün olmuştu ve ben her dakikasında rezil olmuştum. Çok iyi gidiyor Harry. Gözlerine iltifat ettin, saçlarına da iltifat et de seni tamamen dükkanından kovsun.

Saçlarımı karıştırıp yattığım yerden kalktım. Dükkanın arka kısmı ev gibiydi. Mutfak banyo ve yatak odası vardı. Anladığım kadarıyla burası Louisin hem evi hem iş yeriydi.

"Umarım rahat uyumuşsundur. Kanepe de yatmak pek iyi olmasa da."

Muftak tezgahına sırtımı yaslayıp çay demleyen Louise baktım. Dünün aksine siyah bir sweatshirt gibi bir şey giyinmiş, altında da beyaz bir eşofman vardı. Yine mükemmel göründüğünü inkar edemeyecektim.

"Teşekkürler şikayet edemeyeceğim. Sen olmasan sokakta yatıyor olurdum."

Gülerek elinde ki çay dolu kupadan birini bana uzattı. Sıcak kupayı elime alıp üfleyerek soğutmaya çalıştım.

Konuşacak konu kalmayınca birbirimizi izlemeye başlamıştık. Durum komik bir hal alınca yalandan öksürerek konu açmaya çalıştım.

"Dün bir şarkı yazıyordun değil mi? Dinleyebilir miyim?"

"Dinlemesen-" kısık sesle fısıldayınca duyamayıp biraz yaklaştım.

"Yani henüz tamamlamadım. Şuan dinlemesen daha iyi"

Aslında merak ettiğim şarkıdan çok sesinin nasıl olduğuydu. Konuşması bile insana huzur veren bu sesin şarkı söylemesini her şeyden çok istiyordum.

Bardağını tezgaha koyup bir masaya doğru ilerledi. Radyo olduğunu tahmin ettiğim şeyi ayarlayıp müzik kanalı gibi bir yerde durdu.

Radyonun sesi tüm dükkanı doldururken çayımı yudumladım.

Abba-dancing quenn şarkısı çalarken Louis değiştirince ona baktım.

"Sevmez misin?"

"Ah, aslında diğer şarkılarını severim ama bir şekilde bu şarkısına alışamadım." Diye açıklayıp başka bir radyo kanalında durdu.

Bu sefer de Queen çalınca gülümsedim.

"Biliyor musun? Konserlerine gitmeyi çok isterdim. Freddieye hayranım."

Louisin dediği şeyle anlık olarak afalladım. Doğru ya bu zamanda Queen vardı abba vardı bir sürü hayran olduğum ünlü vardı. Lanet olsun cennete düşmüştüm.

"Diğer şarkıcıları da severim ama bilemiyorum Freddie özgür gibi. " dedi kuş havuzuna dalıp gitmişken."Hep özgür olmak istemiştim, kendim olmak"

Çayımı tezgaha bırakıp yanına adımladım. Freddie benimde hayran olduğum ünlülerdendi. Davranışları, sahnede kendi gibi olması. Içinden ne geliyorsa onu yapması. Ben asla böyle olamamıştım.

Tam ağzımı açıp konuşacakken dükkanın kapısı açıldı ve ağzım gerçek anlamıyla açık kaldı.

Niall karşımda mor bol paça pantolon ve desenli gömlekle dikiliyor ve sırıtıyordu. Saçları kahverengi ve sakalları hafif dağınıktı.

"Geç kaldın james" Louisin nialla seslendiği isme karşı kaşlarımı çattım.

"En sevdiğim Tomlinson nasılmış?"

Gülerek Louise sarılırken hala şaşkınca ikisine bakıyordum. Niall'ın 80 lerde ne işi vardı? (Henüz doğmamış olması lazımdı.) Adı da jamesdi.

"Ve sendee..." diyip bana baktıktan sonra kim olduğumu bile umursamayıp sarıldı. "Yeni Tomlinson olmalısın!" Diye bitirdi cümlesini.

"James kes sesini." Uyarıp aramıza girdi Louis.

"Bu Harry. Daha dün tanıştık ve yeni eleman. Boş boğazlık edersen seni öldürürüm." Dedikten sonra aramızdan çekildi.

"Şey...James. Soyadının Horan olma ihtimali var mı?"

James gülümseyip elimi sıktı.

"Her zaman bir irlandalı ve Horan göremezsin. Beni tanıdığın için şanslısın." Diyince gülmemek için zor durdum. Niallın bir akrabasıydı kesinlikle.Tanıdığım ikinci irlandalı ve Horandı. Tabi bunu bilmesine gerek yoktu.

James Louisin peşinden arka tarafa gidince koltuğa oturup derin bir nefes aldım. Bunlara çok alışmamam lazımdı. Bir şekilde kendi zamanıma dönmemin yolunu bulmalıydım. Ama herhangi bir konsere gitmeden buradan ayrılamazdım. Bir kere seksenlere gelmiştim bu fırsatı geri tepemezdim.

Seksenlere gelmişlerken bir Queen konseri bölümü yazmazsam olmazz bsdnndn

80'S LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin