Kafe

1K 73 26
                                    

"Yine soğuk fayanslar,yine ıslak zemin.Odadaki yalnızlık bu kez ruhuma işliyordu.Bu kez farklı bir yalnızlıktı."

Benim adım Aiden.Yalnızlıktan ruhu çürümüş 23 yaşında bir erkeğim.Her sabah yatağımdan kalkar,dairedeki inanılmaz soğukluk ve çatlak  su boruları için ev sahibine küfreder ve kendime kahve hazırlarım.Pek bi' hayatım olduğu söylenemez.Yaşadığımı pek hissedemiyorum yani.Tüm yaşamım yiyip içip yatmaktan ibaret.Arkadaşım yok.Kendimi bildim bileli küçük dairemde tek başıma oturuyorum.Tanıdığım tek insan küçük bir kafe sahibi olan Dimitri Morgan'dır.Dimitri her ne kadar sorunlu bir insan olsa  da bu hayatta beni anlayabilen tek kişi odur.Basit bir kafe sahibiydi ama eski ahşap masaları resmen hayat kokuyordu.Beyaz lekeli duvar ise ayrı bir hava veriyordu mekana.Her sabah 5. caddeden geçerken kahverengi yırtık paltomla "Hayat Kafesi"ne gider,ona selam verir,arada bir de uğrar kahve içerdim.

Aynı güne yeniden uyandım.Küfrümü ettim,kahvemi hazırladım.Paltomu alıp çıkmayı da unutmadım.Bugün günlerden salıydı.Dimitri'nin yanına gideceğim o kutsal salı.Salıların bende ayrı bir yeri var.Her ne kadar sıkıcı olsa da Dimitri'nin yanına gidip yalnızlığıma bi' nevze de olsa daha az küfrederim.Gidip her zamanki acı kahvesini içip öğürecektim.Vay be ne kadar da keyifli ! Evde yaptığım kahveler bile bunlardan daha iyiydi.Hep olduğu gibi Dimitrinin aile kavgalarını dinleyip umrumdaymış gibi yapacağımı düşünüyordum.Yine o berbat kahveye küfredeceğimi sanıyordum fakat kumral,açık tenli koyu kahve gözlü o kadını görünce yemin ederim kahvem birden vanilyalı milkshake'e dönüşüverdi.

Birkaç dakika boyunca onu izledim.Hayatımda ilk kez bu kadar çekici birini görüyordum.İçine kapanık biri olsam da birden bir özgüven fırtınası kopuverdi.Ben de çok çirkin sayılmazdım yani.185 boyunda sarışın kahverengi gözlü biri ne kadar çirkin olabilirse o kadar çirkindim.Dimitri'ye adını sordum."Adı Camila.Birkaç gündür üst üste geliyor biraz tuhaf bi tip."dedi.Tuhaftan kastını pek anlayamamıştım.Benim gibi tuhaf mıydı yoksa başka türlü mü?Birkaç dakika masamdan onu süzmeye başladım.Kahverengi dalgalı saçlarını arkaya attıkça elim ayağım  titriyordu.Gidip  "selam güzel bayan çok güzel olduğunuzu biliyor muydunuz?" demek istiyordum ama ilk  seferde 'hayvan' gibi gözükemezdim.Daha fazla dayanamadım  uzaktan izlemeye.Gidip konuşacaktım.Evet evet,bunu yapmalıydım.Tam masadan kalkarken  aklıma takılan "Ne tür bi tuhaflık?" sorusunun cevabını buldum.Oturduğu yerde sanki birisi varmış gibi konuşmaya başladı.Elini kolunu sallıyor,bağırıp karşısında biri varmışçasına hareket ediyordu.Tam yanına gidip konuşacakken ağlamaya başladı,masaya 10 dolar bıraktı ve koşarak oradan ayrıldı.Tam  o an aramızdaki benzerliği anladım.Onun yalnızlığını,dışlanmışlığını ve üzüntüsü içimde hissettim.O da benim gibiydi.İnsanların deyimiyle kafayı sıyırmıştı ama aslında o da tıpkı benim gibi bir şizofrendi.

KafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin