Mümkün olsaydı eğer, seni ekerdim saksıya bir çiçek gibi... Büyütürdüm; habersiz ve sensiz. En acısı da buydu sevgilim sen benim yanımda hiç olmadın.
Aşk ne kadar zalim bir duygu, hiç olmadığın anda hiç bimediğin bir zamanda karşına çıkıyor, sen kendi hayatında misafir olup aşkını seyrediyorsun ya da seyredemiyorsun çünkü çok canın yanıyor dayanamıyorsun. Seninde canın yanıyor mu ? Aşktan canı yanmayanda mı olurmuş. Dedim ya aşk zalim diye biz zulme uğrayanlardanız.Zulme uğramak hiç bu kadar güzel olmamıştı canım hiç bu kadar güzel yanmamıştı çünkü canımda oydu canımı yakanda, ne haddime ona çirkin demek, kötü demek.O benim en güzel yanım Ecmel Agah Zorlu sen benim en özel kimseye göstermediğim yanımsın. Onu o kadar çok seviyorum ki her şeyi o varmış gibi yanımdaymış gibi yaşıyorum, onu habersizce, sessizce seviyorum.Hiç haberi olmadan, hiç rahatsızlık vermeden seviyorum. Ecmel Agah ben seni sensiz seviyorum.
Üniversiteye başlayalı iki sene oluyordu. Ankara da bir Hukuk Fakülte kazanmıştım.Üniversiteye başladığımda sadece birkaç ay yurtta kaldım daha sonrasında az bütçeli bir ev baktım. Lisede biriktirdiğim paralarla kiralık bir ev tutmuştum. Babam Üniversiteye gitmemi istemiyordu daha doğrusu ona göre okuyup ne yapacağımdı çünkü ona göre okumak önemsiz bir şeydi. Babamla zaten bozuk olan bağımız üniversiteden sonra daha çok acı verir hala geldi. Babam İstanbul'daydı, ben ise Ankarada her şeyden uzak ve rahattım. Yurtta kalmak istememem anlaşamamak korkusu gibi saçma sebepler değildi, sevdiğim adamdı. Onsuzluğa katlanamıyordum bir de yüzüne hasret kalmak istememiştim.Onun bir üst katına taşınmıştım. Küçük evimde hiç olmadığım kadar huzurluydum, mutluydum.Bu yüzden İstanbul'a gitmek istemiyordum çünkü huzur denilen güzel duyguyu İstanbul'a getiremiyordum.Annem ve babam ayrıydı, babam annemle ayrıldıktan sonra yeni bir kadınla devam etmek istemişti hayatına on dört yaşındaydım o zamanlar, Mahkeme velayetimi babama vermişti ,her ne kadar annemi istesem de . Annem hayatımda tek değer veren insandı bana galiba, hem arkadaşım, hem sırdaşım, hem annem o mükemmel bir kadındı. Keşke babamla da böyle güzel bir ilişkimiz olsadı diye çok dua ettim Allah'a fakat sorun ondaydı. Ya döver ya söverdi. Söylesene baba ben sana ne yaptım? Üvey Annem(!) daha bir fenaydı. Babamın bana kötü söylemlerini duyup cesaret alıyor ve bana ağır söylemlerde bulunuyordu karşı gelemiyordum çünkü babam vardı.Anneme anlatmak istemiyordum tüm bu olanları hem onu üzmek hem de aciz görülmek istemiyordum.Nasıl derdim babam bana böyle davranıyor her canı sıkıldığında, her sinirlendiğinde vücuduma bir iz bırakıyor diye? İşte bu yüzden anneme demek istemiyorum ve İstanbul'a gitmek istemeyip Ankara da kalmak istiyorum. Geçen sene yazın ziyarete gittiğimde kaşımda bir yarık ve yanağımda sızılarla dönmüştüm Ankaraya, sorun olan bedenimde açtığı yaralar değil, ruhuma açılan yaralardı çünkü ruhumda ki yaralar ne onarılabilir ne de sarılabilirdi.
Ecmel Agah'la aynı üniversitede okuyorduk.O da benim gibi bir Hukuk öğrencisiydi.Yine onu düşünürken soğuttuğum kahvem aklıma geldi. Her yerdeydi, kalbimde, beynimde.Bu haftalar çok yoğundum vize haftalarımdı, sabah deli gibi ders çalışıp akşamları güvenilir bir kafede çalışıyordum. Yorgun düşüyordum ama bu tempoya alışmıştım.Kahvemi içerken oturduğum masadaki boş sandalye çekildi ve kulağa rahatsızlık veren bir ses çıktı. Rahatsız olmuştum , kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığım da esmer, yapılı, yeşil gözlü yakışıklı bir erkekle göz göze geldim.Anlam verememiştim "buyrun ne istiyecektiniz"diye sordum.Çocuk alaycı bir gülümseme sundu rahatsız ediciydi "sadece seninle takılmak istiyorum" dedi. " peki bundan benim haberim var mı? Kalkıp gider misiniz masamdam" diyerek onu uzaklaştırmaya çalıştım fakat gidecek gibi durmuyordu." Amma naz yaptın sadece birkaç saat takılacaktık" dedi. " istemiyorum lütfen kalkın masamdam" dedim. Kantindedi çoğu kişinin bakışları üzerimizdeydi. Kalkıp gitmek istiyordum fakat karşımdaki ukala ellerini koluma sardı "ne hakla bunu yaparsın" bağırmıştım. Çocuk bırakacağa benzemiyordu tam kolunu tekrar iteceğim sırada ukala çocuğun kolunu benden uzaklaştıran bir el gördüm. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilir ya da heyecandan ölebilirdim. Ecmel Agah ukala çocuğun kolunu iten oydu . " kız sana hayır dedi fakındasın demi onu zorlayamazsın ya da bu şekilde davranamazsın" diyerek çocuğu ilk başta uyardı fakat ukala anlamıyordu " sanane kardeşim kendi işine baksana sen diyerek" Ecmelin kolunu sertçe savurdu, Ecmel Agah gerçekten sinirlemişti. Çocuğun yakasından tutarak ona sert bir kafa attı, ukala Ecmele yumruk atmasıyla daha bir sinirlendi ukalanın yüzüne sert yumruklarını gömüyordu. Olanları korkuyla izliyordum. Ecmelin elini tutmaya çalışıyordum, vurmasın diye sonunda başarmıştım " Ecmel Agah lütfen " demeyi başarmıştım. Gözlerim dolmuştu çünkü dudağında ki yaranın hemde ellerindeki yaranıın sebebi bendim. Nasıl da kötü bir insandım sevdiğim adama zarar veriyordum. Ecmelin elini tutarak banka sürükledim.Ellerim uyuşmuştu çünkü onun güzel elleri benim ellerime değmişti. Banka oturduğumuz beş dakika boyunca kimse konuşmamıştı zaten artık eli elimde de değildi. Artık bir şey demem lazımdı. " Ecmel Agah özür dilerim" dedim gözlerim dolu dolu. Agah anlam veremedi " neden özür diliyorsun Çiçek senin hiç bir suçun yok" dedi düz bir sesle. Sevinmiştim adı mı biliyordu
adımı biliyordu
biliyordu adımı
Ecmel Agah beni tanıyordu.
" Agah baksana yüzüne, eline benim yüzüme oldu" dedim üzülerek.Agah ne diyeceğini bilmez haldeydi " Çicek senin yüzüne değil o piç seni rahatsız ediyordu ben de haddini bildirdim hem sen ya da başka bir kız için de yapardım zaten üzme kendini" diyerek kırık olan kalbimi paramparça etti
Sevdiğim adam için herkestim
Sevdiğim adam bambaşkayken oysaki
Olsun kalbim bile hiç bu kadar güzel kırılmamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BUKET ÇİÇEK
ChickLitKalbimin en güzel köşesinde bir çiçek gibi açtın sevgilim Hep en güzel seni, hep en çok seni sevdim. Ben bizim aşkımızı tek büyüttüm, habersiz ve sensiz.