1.8 • final | "03:00"

7.9K 691 279
                                    


03:00 AM song by finding hope

Park Jimin hakkında öğrendiğim çokça şey var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Park Jimin hakkında öğrendiğim çokça şey var.

Ucu kırık tırnakları var, sürekli etlerini yer, parmak boğumları lekelidir. Yumruk yaptığı avuç içlerine batmış yara izleri var, çıkıklaşan kemiklerinin üzerindeki yaralar geçmişinin eseridir.

Park Jimin'in ellerinin en güzel hali ellerimin arasındaki andır.

"Yoongi, ya!" Homurdanarak beni kollarının arasına çektiğinde çıplak göğsüne çarpıyor nefeslerim, çenesini başıma yaslamış bir halde, boynundan yayılan kokusunu içime çekiyorum.

Biraz alkol, biraz sigara ama sadece bu değil, teninin arasına karışmış çiçek kokusunu ayırt edebiliyorum. Boynunun solunda bir beni var, köprücüğünde küçük bir tane, göğüs kafesinin sağ altında orta yazıda bir dövmesi var. Ona dair hatrıma sızmış, gözlerimi kapatsam bile anımsayabilecek kadar çokça yaralarım var; Park Jimin'in bende canı var.

"Bu şarkıyı neden duyuyorum yine?"

Saat gecenin üçü, radyodan yayılan kısık şarkının arasına eşimin boğuk mırıltıları karışıyor, başım göğsüne yaslı boğuk mırıltıları harfi harfine, nefesi nefesine hissediyorum.

Konuşmaya başlarken onu durduruyorum, başımı geriye atıp kollarından uzaklaşıyorum ve anında açılıyor gözleri. "Neden bu kadar çok konuşuyorsun?"

Sinirli değilim, hele yüzü karşımda, kokusu burnumun ucunda, biraz ötemde dudakları dururken asla sinirli değilim, belki öpersem düzelirim.

"Bak sevgilim, hala neye kızdın bilmiyorum ama," Kafasını iyice yastığa gömüyor, bana doğru dönüyor. "Kesin hatalıyım ben, geri kafalıyım, sen haklısın."

Çokça şey var hayatımızda düşünmem gereken, birikmiş borçlar var, ödenmemiş faturalar, kafeye alınması gereken erzaklar, evin eksikleri, iki gün öncesine dek salonda gezinen kedi ama şimdi gözükmeyişi, mutfağının camının açık olması, yere atılmış kirli kıyafetler. Bilmiyorum, çok düşünüyorum, biraz buna mı kızgınım acaba?

"Faturaları ve borçları ben ödemeye devam edeceğim," diyor gözlerimden okumuşçasına. "Bugün Kwang ile konuştum, birikmişleri anlattı bana. Önceden bilseydim keşke, içip içip dolanacağıma ilk seferden hallederdim bunları ben."

"Çok sorumsuzsun," diyorum aceleyle. Kızgınım, neden kızgınım ki? "Bu yüzden terk ettim seni."

"Çok konuşuyorsun bak," avuç içleri dudaklarıma çarptı hafifçe. "Tamam, konuşmanı seviyorum ama çok yanlış konuşuyorsun, terk etmek nedir canımın içi, yakışıyor mu böyle kelimeler sana ya?"

Bileğinden tutarak hafifçe okşuyorum parmaklarını, sanırım kızgınlığım kendime. Çok güzel bir hayatım var, hayatımda çok güzel bir adam var, nasıl cüret etmişim tüm bunları terk etmeye?

Kızgınım, kendime çok kızgınım, biliyorum öperse geçer.

"Özür dilerim," diyorum biraz mırıltılı bir sesle. Yüzü yakınıma geliyor, burnunu hafifçe sürtüyor burnumun ucuna. "Çaresizdim yoksa terk etmek-"

"Biliyorsun," diyor, lafımı kesiyor.

"Biliyorum," diyorum. Seni seviyorum.

"Saat gecenin üçü," Küçük bir kıkırtı bırakıyor. "Aklımda sen varsın."

"Yanındayım," diyorum gözlerini yumuyor, dudakları dudaklarıma sürtünüyor ve hafif bir baskı. Çok hafif, tıpkı burnunu burnuma çarpışı gibi. "Yanındayım ama hala beni özlüyorsun."

Yine kıkırdıyor. Dudağının baskısı artıyor, alt dudağımı çekiştirdiği gibi bana bir öpücük veriyor, dudaklarından yayılan alkolün tadını alabiliyorum, elleri çeneme gidiyor, sıkıca kavramış ve olabildiğince kendini bana çekiyor. Üst dudağıma geçip de daha ıslakça öptüğünde bir nefes bırakıyor dudaklarımın arasından, tekrar doğuyorum, tekrar yaşam buluyorum iki dudağının arasında.

"Sarhoşsun," diyorum onu iterek. "Saat gecenin üçü, sabah erken kalkacağız. Sarhoşsun ve uyuman gerek."

Hemen gülümsüyor, saçları darmadağın, saçlarını en çok bu haldeyken seviyorum. Uzun ve dağınık, alnı açıkta, birkaç perçemi ıslak alnına yapışmış iken.

"Aç kollarını," diyor ama eyleme dökmeme kalmadan kollarımın arasına girdiği gibi gözlerini yumuyor. "Sar beni, uyuyana dek çokça öp beni."

Hırıltılı nefeslerini duyuyorum, sokağın ışığı camdan vuruyorken tenine, saçlarının sarısını okşuyorum, kaşlarının çatıklığını, aralık dudaklarını. Öpüyorum da, seviyorum da, uyumuyor biliyorum, kalbi hıphızlı atıyor, duyuyorum.

"Jimin," diyorum, gülümsüyorum. "Beni neden sadece sarhoşken öpüyorsun?"

•••

işte final elimden gelen buydu, çok üzgünüm😔

Bölüm şarkısına, Arctic Monkeys ilhamı Why'd You Only Call Me When You're High'a teşekkürler, babalarıma öpücükler 💋

Okuyan herkese de çokça sevgiler💓

i,l,y • yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin