o n e

271 28 38
                                    

Kitap wolfstar (Remus Lupin + Sirius Black) one shotları ve uygun müzik listesinden oluşuyor.

One-shotlar'ımı okurken medyaya bıraktığım şarkıları dinlemenizi tavsiye ediyorum.

Medya: my heart goes bum bum bum | flatsound

*koyu ve italik punto kullanılmış kısımlar şarkıdan alıntıdır

+☽

Love Still Hurts
Me

Aptalın tekiydi.

Öyle.

Diye üsteledi kendince Remus. Sirius'un başka bir kızla flörtleşmesini olgunlukla karşılamayı deniyordu. Pekala da ondan hoşlanıyordu. Büyük salonda daha fazla durup canını yakmak istemediğinden zarif ancak sinirli hareketlerle kitaplarını eski çantasına tıkıştırdı. Salondan çıkarken Sirius onun arkasından baktı. Kız onun dikkatini çekebilmek için kazağını çekiştirirken Sirius bir süre daha uzaklaşmakta olan Remus'u izledi. James ve Peter göz göze gelip Remus'a ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Remus kütüphanenin içine süzülürken kimsenin olmaması yüzünden çocukça bir dürtüyle sevindi. Lumos diye fısıldadı ve fazla ses yapmadan rafların arasında kayboldu. Bir kitabın sırtında parmaklarını gezdirdi. İsmini okuduktan sonra onu raftan indirdi. Kitabı açıp rafla kucağı arasına dayadı ve bir sayfasını incelemeye koyuldu ancak bu zor bir işti. Aklı Sirius'taydı.

You're the thoughts that I feared

Remus bir an için onları düşünmeyi bıraktığında bileğinde bir soğukluk hissetti. Asasını kaldırdı ve onun Sirius olduğunu gördü.

"Burada ne işin var?" Diye sordu Remus ters ters. Fısıldamıştı.

You're the mountains that I've conquered

Sirius olağandan yüksek bir sesle:

"Asıl senin burada ne işin var?" Diye sorunca Remus refleksle elini onun dudaklarına dayayıp Sirius'u raflara yasladı.

İkisi asanın zayıf ışığında birbirlerine baktılar.

"İlk önce ben sordum." Dedi Remus.

Sirius omuz silkti.

Remus ellerini çektiğinde:

"Ne yaptığını merak ettim."

"Neden?" Diye üsteledi Remus.

Sirius kaşlarını çatarak:

"Aylak..sen iyi olduğuna emin misin?"

Remus onun yüzüne her şeyi haykırmak istediği halde sakin kalmaya çabaladı.

Uzunca bir süre birbirlerine baktılar. Sessizlik gerginlik yaratacak bir boyuta ulaştığında Remus ellerini Sirius'un üzerinden çekip çantasına tutundu. Daha fazla bir şey söylemeden kütüphaneden çıkıp gitti. Sirius yine arkasından bakakaldı.

Remus her şeyin farkındaydı. Odaya gidecekti ve Sirius orada olacaktı. Ve yine her şey unutmaya çabaladığı her şey Sirius'un altın oranla yaratılmış suratına gördüğünde,savruk kahkahasını duyduğunda yüzüne çarpılmış olacaktı. Kendini odaya kadar getirdiğinde Sirius henüz gelmemişti. Vakit kaybetmeden yatağa uzandı ve yorganı kafasına kadar çekti. Böylece uyumuş numarası yapabilir,kimsenin sorusunu cevaplamayalir ve tabii işkence çekmemek için Sirius'un yüzünü görmeyecebilirdi. Kapı açıldığında gözlerini sımsıkı yumdu. Sirius gelmişti. Hışırtılardan cüppesini çıkardığını ve pijamalarını giyiyor olduğunu anlamıştı Remus.

Sirius fısıltıyla Peter'e:

"Onun sorunu ne?" Diye sordu.

Peter omuz silkti.

"Fırtına gibi odaya daldı. Sonra da yatar yatmaz uyudu. Yoruluyor olmalı. Biliyorsun,başkanlık zordur."

Sirius'un gözlerini Remus'un yatağına dikili bir halde:

"Sanırım onu kızdırdım..ne yaptım ki?"

James bezgince:

"Yüksek ihtimalle Tılsım için yazdığı 7.5 sayfalık kompozisyonunu çalmana kızmıştır."

So when my body is bleeding, I wont admit that this hurts

Remus yumruğunu sıktı.

Keşke bu kadar kolay olsaydı.

Diye düşündü. Sesler kesilip,en azından uyanık olduklarını belli eden sesler kesildikten ve horlama sesleri yükselirken Remus yatağından çıktı. Cüppesini giyip asasını eline aldı. Odadan çıktı ve Astronomi Kulesine ilerledi. Hava soğuktu ve yağmur atıştırıyordu ama bu Remus'un umrunda değildi. Yağmur yakasından süzülene,derisini serinleten bir ateşle yakana kadar kenara yaklaştı. İki elini cesurca kaldırıp gözlerini kapattı. Rüzgar cüppesini uçuşturdu. Brezilya Heykel'ini andırıyordu şimdi.

Because admitting isn't fixing, so then what is it worth?

Gözlerini bir sesle açtı:

"Remus?"

Arkasını döndüğünde Sirius'u gördü. Remus yağmur yağdığı için minnetardı. Böylece ağladığını gizleyebiliyordu. Ona döndü.

So to say you're unhappy is like saying you're sorry

"Burada..Astronomi Kulesinin kenarında..tanrım..düşündüğüm şeyi yapmıyorsun değil mi?"

Sordu Sirius apaçık bir korkuyla. Ona dikkatlice yaklaşıyordu.

Remus acıyla gülümsedi.

"Belki." Omzunu silkti.

Sirius ona yaklaştı. Yağmur bardaktan boşanırcasına sert yağarken Sirius onu omzundan tuttu.

"Seni ahmak!" Diye bağırıverdi.

Remus cevaplamadı. Gözleri kapalıydı. Cevap verirse Sirius titreyen sesinden Remus'un ağladığını anlayacaktı.

"Kimse.." Diye fısıldadı Remus.

Sirius onu duymak için yaklaştığında vücudu kasıldı.

"Beni umursamıyor."

Sirius gözlerine baktı.

"Ben umursuyorum!" Yüksek sesle onu sarstı Sirius.

It's nothing that I care to hear

"Haddinden bile fazla! Ve sen orada durmuş bencilce..hayatını..bizi mahvediyorsun."

"Beni mahveden sensin!" Diye haykırdı Remus.

Sirius ile göz göze geldiler.

Sirius kemikli ellerini Remus'un elmacık kemiklerine dayadı.

Fısıldadı.

"Beni mahveden asıl sensin."

Gözlerini birbirine değerken Sirius tereddüt etmeden uzandı ve dudaklarını birleştirdi.

The only reason you breathe is to sleep through the night

Yıldızlar o gece onları izlerken deli gibi yapan yağmurun altında sarılarak uyudular.

Ve bu yer Dünya'daki her yerden daha iyiydi.

Çünkü burası ikisinin huzur bulduğu ve kalplerinin uygun olmayan düzensiz bir ritimle çarptığı tek yerdi.

And my heart goes bum bum bum bum bum..

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 17, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

remus + sirius | one shotsWhere stories live. Discover now