Yavaşça sınıfın kapısını araladı ürkek kız. Henüz daha kimsecikler okulda yoktu. Etrafı dikkatle inceledi. Sonra sırasına yöneldi. Sıralarına... her derste sevdiceğinin saçıyla oynamasını gizlice seyrederken oturduğu sıraya... Gözleri doldu. Ağlanacak bir şey yoktu halbuki ortada. Ama o haline ağlıyordu. Hep ürkek kız olduğu için ağlıyordu. Hep korkup çekindiği için ağlıyordu. Tükenmiş umutlarına, yok olmuş hayallerine ağlıyordu. O artık korkmak istemiyordu. Özgür olmak, bir kuş misali uçmak istiyordu. Sessiz sessiz yöneldi sıraya. Justin'in oturduğu yeri okşadı. Kafasını koyduğu sırayı öptü. Sanki gerçekten oluyormuş gibi hissede hissede yaptı bunların hepsini. Ama sonra her zaman ki gibi lavaboya kaçtı. Aynada ki haline baktı. Kendini hiç ama hiç beğenmezdi. Bazen canavara benzetirdi aynadaki yansımayı. Iğrenirdi kendinden. Belki de kendini sevmediği için oluyordu tüm bunlar? Kim bilir? Ürkek kızdan başka kimse bilmez...
Yavaş yavaş ayak adımları sesleri arttı. Ürkek kız her zamanki gibi kaçtı. Kendinden kaçtı. Gerçeklerden kaçtı. Acılardan kaçtı. Ve her şey gene dönüp dolaşıp ona geri döndü. Bu sefer kaçmamalıydı, biliyordu. Koridorda adımlarını hızlandırdı. Yavaş yavaş aradığı bedene yaklaşıyordu. Ve yaklaştıkça her adımında bir sonraki adımı atamayacak gibi oluyor, bir sonra ki nefesi alamayacak gibi hissediyordu. Ama durmadı. Devam etti.
Sonunda onun adını seslendi ;
" - Justin ! "