1. Bölüm

549 8 2
                                    

''Hayır.'' dedim keskin bir sesle. Ah! Sam'in sert bakışlarına maruz kalsamda düşüncem buydu. Tanrım! Ben onun evine ders çalışmaya gelmiştim. Ama o durmadan şu ünlü grubu anlatıp duruyordu. Neydi isimleri? One Direction...

Unuttuğum için kendime lanet ettim. Bana her gün onlarla ilgi her şeyi anlatırdı. Ciddiyim her şeylerini. Bazen sırf o beş çocuğu anlatmak için benimle arkadaş olduğunu düşünüyordum.

''Sen kesinlikle kör olmalısın yada salak. Bence her ikisisin. Gerçekten Harry Styles'ın nasıl yakışıklı biri olmadığını söylersin? Yeşil gözleri, kıvırcık uzun saçları harika. Ah! Onu bir keresinde...''

Sam'ın sözünü kesip göz devirdim. ''... Görmüştün. Yanından geçmiş ve sana gülümsemişti. Evet bunu her halde bininciye anlatıyorsun Sam.''

Sam'in iç çekişini duyunca derin bir nefes alıp önümdeki matematik defterime odaklandım. Hayır, inek falan değilim. Kalın çerçeveli gözlüklerim de yok. Yine hayır, kilolu değilim. Aksine insanlar vücudumla ilgili çok güzel şeyler söylerdi. 

Yarın önemli bir matematik sınavımız vardı ve ben bir önceki sınavda kalmıştım. Eğer bu sınavdan yüksek bir puan çıkarmazsam matematikten çakardım ve annem beni öldürürdü. Ciddi anlamda öldürürdü. Kadın psikopat!

''Liam'a ne demeli... Ah, kısa saç ona daha çok yakışıyor...''

Sam konuşmaya devam ederken matematik gibi bir derse odaklanmak zor oluyor. Özellikle arkamdaki yatakta yatıp One Direction grubunun hepsiyle hayaller kuran en yakın arkadaşım varken bu gerçektende zor.

Defterimin kapağını sertçe kapattım ve sandalyeyi döndürüp Sam'i izlemeye başladım. Ağzının suları akmıştı ve sıkıca yastığına sarılıyordu. Yüzündeki şapşal gülümsemeyi de unutmamak gerek. Ah... O yastığı beş çocuktan -ya da adam mı demeliyim- birini hayal ettiğine eminim.

Yüzümü buruştururak onu izlemeyi süldürmeyi bırakıp ayağa kalktım. Kalemlerimi toplarken bir yandanda buraya gelmemin bir hata olduğunu düşünüyordum . Ne diye Sam'e inanıp onun evine gelmiştim? Sözde birlikte ders çalışacaktık. Ama iki saattir buradaydım ve kitabını dahi açmamıştı.

Sonunda toparlanmam bitmiş ve çantamı tek koluma asmıştım. ''Ne? Nereye gidiyorsun Belle?''

Kaşlarımı çattım. ''Mabelle.'' Onun cümlesini düzelttiğim gibi üzerimi düzelttim. ''Ve eve gidiyorum. Yarın sınavda o beş şapşal sorulmayacak Sam.''

Sam de kaşlarını çattı. ''Annem gibi konuşmayı kes Mabelle.''

İsmimi Belle diye kısaltmalarını sevmiyordum. Bana ismimi geçen sene ölen babam vermişti ve gururla taşıyorum.

Sam'in konuşmasına izin vermeden evden ayrıldım. Hava çoktan kararmıştı. Karanlıktan deli gibi korkuyordum. Ama sokaktaki lambalar ışık sağladığı için rahattım. Evim buraya oldukça yakındı. 

Adımlarımı hızlandırdım ve üzerime bir mont almadığım için kendime saydırıyordum. Kış ayına gelmek üzereydik ve havada eşsiz bir soğuk vardı. Noel'e de az kalmıştı. Babamsız bir noel daha.

Ah, sakın yanlış anlamayın. Babam bir trafik kazası veya bir saldırı yüzünden ölmedi. Hayatımda en az aksiyon vardır benim. Babam kan kanseriydi ve çok geç teşhis konulduğu için dayanamadı ve vefat etti.

Kollarımı birbirine doladım ve evimin kapısının önüne doğru gittim. Kapıyı çalıcakken annemin evde olmadığı aklıma geldi. Babam öldüğünden beri oldukça çok çalışıyordu. Onu eskisi kadar göremez olmuştum. 

Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girdiğim gibi sıcaklık hissiyle gülümsedim. Ayakkabılarımı kapının girişine yerleştirdiğim gibi salona geçtim.

Çantamı koltuklardan birine attım ve kendimde televizyonun karşısındaki koltuğa uzantım. Biraz televizyona bakınır, sonra da kaldığım yerden devam ederdim matematiğe.

Televizyon açıldığı gibi son dakika haberini görmemle ilgimi çekmesi bir oldu. ''Evet, sayın seyirciler. Ünlü grup One Direction'un yıldızı Zayn Malik'in kayıp olduğunu belirtmek isteriz. Grubun diğer üyeleri perişan halde yıldızı arıyorlar.''

Ekranda sarışın bir çocuk çıktı. Neydi bunun adı? Niall... Gözlerinin altı şişmiş ve yüzü solmuştu. Vay canına, gerçekten arkadaşı için bu kadar çok mu üzülmüştü? Veya rol yapıyordu. Sam'ın aksine ben onların iyi anlaştığını falan düşünmüyorum. 

Niall titreyen sesiyle kameraya bakmadan konuştu. ''Zayn birkaç haftadır ortalıkta görünmüyordu. Herhalde kafasını dağıtmaya falan gitmiştir diye tahmin ediyorduk. Zayn bunu hep yapardı çünkü. Zaman geçtikçe daha çok tedirgin oluyorduk. Belki ailesine ziyarete gitmiştir dedik ama oraya hiç gitmemiş. Hayranlarımızı üzmemek için bekledik. Hemen basına haber vermedik. Belki gelir diye ama Zayn yaklaşık bir aydır kayıp.''

Yutkundum. Çünkü Niall ağlamaya başlamıştı. Gerçekten kötü görünüyordu. Televizyonu hızla kapattım. Gerçekten Zayn kayıp mıydı yoksa şöhretlerini arttırmak için bir numaramı yapıyorlardı?

Kafamı iki yana salladım. Bu beni ilgilendirmezdi. Onların hayranı falan değildim. Yine de bu insanların son zamanlarda kaybolması haberi sıkça çıkıyordu. Hepsi normal insanlardı. Bu yüzden ülke de çok fazla telaş olmuyordu ama şimdi ise bir ünlü kayıptı. Ah! Ülke sallanacak!

Doğruldum ve ayağa kalktım. Çantamı attığım yerden alıp üst kattaki odama doğru yürüdüm. İçeriye girip çantamı bu sefer yatağımın üzerine attım. Üzerimdekileri çıkarıp kırmız ve beyaz renkleri olan ayıcıklı pijamalarımı giydim.

Çantama doğru gidi matematik defterimi çıkardım. Defteri masamı koydum ve kalemlerimi de çıkarıp aldım.

Çalışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım ama oldukça uykum gelmişti. Defterimi toplamadan ayağa kalktım. Gözlerim kapanmak üzereydi. 

Yarı uyanık olarak yatağımın üzerindeki çantayı yere fırlattım ve yorganı açıp içine girdim.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin