4. Bölüm

213 11 9
                                    

Eve sinirle girdiğimde bir hizmetçiyle çarpıştım. Tabi kıza o kadar hızlı çarpmışım ki elindeki havluları yere düşürmüştü. Normalde olsam yardım ederdim ama şimdi o kadar çok sinirliydim ki önüne bakmadığı için kızı orada boğabilirdim. Halbu ki suç bendeydi.

Mutfağa girdiğimde homurdanıyordum. ''Yok neymiş, huzur istiyorsam başka yere gelecekmişim.'' 

Sinirle tıslayınca büyük annem ürperdi. Şaşkınca arkasına dönüp karıştırdığı çorbaya tuz ekledi. ''Ne oldu Mabelle? Neden sinirlisin bu kadar?''

Dişlerimi gıcırttım. ''Yandaki şapşallarla tanıştım büyük anne. Onların burada olduğunu bilseydim...''

Devamını getiremedim. Getirirsem büyük annem incilirdi ki zaten yüzündeki ifadeden devamını anladığı belliydi. Sıkıntıyla iç çekip ensemdeki saçları önüme getirdim.

Yavaş adımlarla büyük annemin arkasına gidip çenemi omzuna dayadım. ''Özür dilerim büyük anne. Ben sinirden söyledim onları. Her gün Sam bana o beş maymunu anlatıyor. Bir de onları canlı olarak karşımda görünce sinirlendim ve ağzıma geleni söyledim.''

Büyük annem iç çekti. Kırıldığını anlayabiliyordum. ''Lütfen!'' 

Büyük annem çorbayı karıştırmayı bırakıp arkasına döndü. Rahatlıkla dönmesi için bir adım geri attım. 

İlk baş beni süzdü. Gözlerini gözlerime diktiğinde yutkunmak istedim. Kesin kötü bir şey söyleyecekti. ''Bu akşam senin adına sosyetik arkadaşlarımı davet edip küçük bir parti planlıyordum. Ve sana giymen için bir elbise almıştım. Şuan odanda. Benim için o elbiseyi giyip partide nazik olursan seni affederim.''

BUM!

Bomba patlamıştı. Kaşlarımı havaya kaldırdım. Büyük annemin kararlı bakışlarını görünce teslimiyetle iç çektim. ''Pekala.''

Büyük annem kocaman gülümseyip çorbayı karıştırmaya devam etti. ''Hazırlansan iyi olur. İki saatte burada olurlar.''

Gözlerimi devirip mutfaktan çıktım. Odama giderken bugünü çabuk atlatmak için Tanrı'ya yalvarmaya başladım. Büyük annemin partileri hiç çekilmezdi. Sosyatik insanlar, boyunlarında tasma gibi altın veya elmastan kolyeler, kürkleri ve ellerinden eksik olmayan şarap, sigaraları ile can sıkıcıydılar.

Odamı bulduğumda derin bir nefes alıp içeriye daldım. Büyük annem çiçekli, böcekli elbiseler severdi. Ben ise sade ve şık taraftarıydım. 

İki kişilik -bana göre bir ailelik- yatağın üzerindeki kırmızı kurdeleyle süzlenmiş kutuya doğru yürüyüp umutsuzca kapağını açtım. 

Şaşkınca elbiseye bakarken ilk defa büyük annemin benim sevceğim tarzdan bir elbise aldığını düşündüm. Beyaz bir elbiseydi. Eteği pileliydi. Bel kısmında zarif bir kemeri vardı altın renginde. 

Alt dudağımı dişleyerek elbiseyi poşetinden çıkardım.. Öylece yatağa bırakırken duş almam gerektiğini düşündüm. Uzun bir yoldan gelmiştim ve kesinlikle bir duşa ihtiyacım vardı.

Duşa girip çilek kokulu jelimden kullandım. Saçlarımı da bir kere şampuanlayıp çıktım. Elbiseyi giydiğim gibi saçlarımı yapmaya başladım. 

Maşayı aramaya başladığımda nerede olabileceğini düşünüyordum ki banyoda olabileceği geldi aklıma. Hızla banyoya gidip beyaz dolapları karıştırıyordum. Bu arada da ıslak mermerde kayıp düşmemek için büyük bir çaba harcıyordum. Eğer düşersem her yerim ıslanır ve elbisem berbat olurdu.

Sonunda maşayı bulduğumda zaferle sırıttım. Elimdeki maşayla banyodan çıkıp makyaj aynasının önündeki sandalyeye oturdum.

Saçlarımı hafif dalgalı yaparken ıslık ötürüyordum. Sonuda saçlarımı yapmam bitince aynadan kendimi süzdüm. Hafif bir makyaj gerekliydi bana.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin